bildirgec.org

cennet hakkında tüm yazılar

Kişisel ARGE’m

byrsim | 18 June 2008 12:22

Tam biletlik yolculuğum esnasındaki Cennet cehennem üzerine fikir uçuşmalarını toparlamaya çalışacağım bu diktörkenin içine.

İyi tarafından bakalım.
Vaadedilen cennet ile tanrının hazırladığı cennet arasında ne kadar fark var. Anlayacağım dilde, hoşlanacağım şekilde. Dünyevi ruhuma verilmiş birtakım sözler cami minarelerinden yüksek watlı anfilerlerle günde beşkez yineleniyor.

Cennet varsa sınırları neCennet çok büyük olmalı. Ya da büyüklük diye bir sorunu olmamalı. Eğer alan kaplıyorsa. Bir tarafından diğerine gitmek gerekecek. Ne de olsa orası cennet her yerine gidebiliyor olmalı insan. Başka bir yerine gitmek gerecekse. Artık gitmek diye bir derdimiz var demektir oralarda. Eğer gitmek varsa, sınırsız olmadığımız anlamına gelir. Cennete sınırlar var mı? Yok mu? Bu sınırların sınırı nerede başlayıp bitiyor. Eğer orada herhangi bir sınır varsa buradan farkı ne olacak?
Mesafe ile ilgili bir sınır yok. Cennettin herhangi bir yerine gitmek istememek için her yerinde aynı anda olmamız gerekir. Kazanılmış sınırsız özgürlüğümüzden dolayı, mekanla ilgili bütün herşeyi aştığımız için herhangi bir yere gitmek veya gelmek sözkonusu olmamalı. Zaten o anda cennetteyiz.
Şimdi gelelim aynı kalıpla zaman konusuna. Eğer orada da zaman burası gibi geçip gidiyorsa. Geçmiş ve gelecek konusunda sınırlanıp bu ana sıkışmışışız demektir. Aynı şekilde geleceğinde ne getireceğini bilemiyeceğimiz için yine dünyadan bir farkı kalmayacak oraların. Belkide isteyince geçmişe ve geleceğe her zaman gidip gelebiliyoruzdur. Bu gidip gelmeler esnasında hangi anda olacağız.

cennetten yer satın alın!

xerre | 02 May 2008 23:57

Bu site (Reserve a Spot in Heaven), şimdiye kadar internette rastladığım en sıra dışı en tuhaf sitelerden birisi. Sayfanın adından anlaşılacağı üzere cennetten yer ayırtıyorsunuz.

Site kullanıcılarına iki seçenek sunuyor. Bunlardan birincisi “temel yolculuk çantası” olmak üzere 12,79 $.
Bu temel üyelik, cennete her bireyin taşıması gereken temel ihtiyaçları kapsıyor. Senin cennete gitmene garanti veriyormuş.
Diğer seçenek ise “bütün erişimler için yolculuk çantası” olmak üzere 15,95 $.
Bu özel paket ise, seni cennete alması için bütün zorunlu malzemeleri içerip, ayrıcalıklı olarak seçkin yerlere girişi de sağlıyormuş. Bu paket tam cennet tecrübesi isteyenlerin seçeneğiymiş.

biletler
biletler

Ayrıca site, üye eğer herhangi bir sebeple cennete gidemezse veya orada yerini bulamazsa hiçbir soru sorulmaksızın para iadesi yapacaklarını söylüyor.

Cennet

menese | 15 April 2008 00:31

Filmin konusunu kısaca özetleyecek olursam: Sevgili annesinin ölümüne küçücük yaşta maruz kalarak önemli bir travma yaşayan ve bu nedenle akli dengesini yitiren Can, artık 29 yaşına gelmiştir.
İçinde bizim de bulunduğumuz âlemde babasıyla sorunları olan; kendi hayal âleminde kurduğu cennette ise annesiyle gayet mutlu olan; genel olarak bakınca da halinden oldukça memnun yaşayan genç bir adamdır Can. Ya da kendine yakıştırdığı adıyla A..
Ancak o bir hastadır ve onun bu memnuniyeti biz akıllılarca hiçbir anlam ifade etmemektedir.. İyileştirilmeli ve -hepimiz gibi- sağlıklı bir birey olarak toplumdaki saygın yerini almalıdır..

***

ÖZGÜRLÜĞÜ YAŞAMAK

teacher07 | 01 April 2008 01:12

Bir çalı dbinde dünyaya geldiysen eğer…
Dağ yoncalarının kokusu dolduysa ilk nefesinle
ciğerlerine…Deve dikenleri arasında emeklediysen…
Ağaç dalından at bindiysen çayırlarda…Ormanı,kuşları, domuzu, ayıyı tanıdıysan. Tavşanı gördüysen ymuşacık.Kuyruk
savuran tilkiyi tanıdıysan.Binbir çeşit çiçeği,böceği ,
karıncayıizlediysen.Ağustos böceğini dinlediysen.
Geceleri ateş böcekleri ışltısında dans ettiysen.
Yarasa gördüysen karanlık mağaralarda.Kartalı
gördüysen yalçın kayalıklardaki yuvasında.Keklik
gördüysen kınalı, kargaları da sevebildiysen.
Kopamadıysan dağlardan, gecesi çekiyorsa seni
aya, yıldızlara.Gündüzleri koyu gölgesinde ıhlamurun, düşlere yolculuk ettiysen.Düşlerin
alabildiğine geniş, alabildiğine uçsuz bucaksızsa.
Düşüncelerine kimseyi sokmuyorsan, karışamıyorlarsa sana.Düşünme yasalarını kendin yaptınsa eğer… Pirinç ayıklar gibi ayıkladıysan
bir, bir…

4’10”

donakisot | 05 December 2007 08:16

İçimden dozerler geçiyor, rutin dozunu aşmış
Ve bir hilti, bir tilki kurnazlığında, beynimin loblarında
Biliyorum – aslında, rahme daha yeni düşmüş bir ‘bilmek istiyorum’-
Bu sadece bir şarkı
4’10’’
9/8’lik ritmden uzak
Biraz telliler, veryansın distortion; yakıcı, yıkıcı, yırtıcı
Biraz manik tuşlular, tuş edici depresyon
Biraz hüzünkâr yaylılar, yaylımcı

**********

Kuşatma altında sıkıntılar köşe kapmaca oynuyor içimde
İçimde binlerce çocuk sesi, çocuk parkı, ivedi yağlanmalı bir tahterevalli
Pudra uçuculuğunda saklambaç kokusu
Ebe kim?
Gümeci

mok

| 03 December 2007 09:05

Kalabaligin arasindan kendine yol acti,kocaman mermer bir kapiya yaklasti.Karsisinda koca bir meydan vardi.Ama o meydanda ne tek bir güvercin , ne de tek bir karinca yoktu.Etrafina bakinca büyük bir tabela gördü “cehennem” yaziyordu…
Mok kokuyordu ortalik..dayanilmaz agirlikta.Gözünün gördügü her kivrima kadar sinmisti koku.Yanindaki benzerlerine bakti hicbirinin yüregi yoktu ve mok kokuyorlardi..
Seytan bagiriyordu…
-bay cazibe,bay mantiksiz,bay icgüdü,bay cingene ayak,bay soytari bay Mok,bay hayvani SIR ,bay kabus,bay irza gecen,bay mastürbasyon,bay havlayanin katmanina hos geldiniz..alisin Mok kokusuna .Sizler yasamlarinizda hep benle dans ettiniz..Mükafatiniz bu.
iclerinden bir ses sordu ..
-ya digerleri??
Seytan cevap verdi…
-eger bu igrencliklerinize biraz bilgelik katabilseydiniz,bogaziniza bosaltiklarinizin yarisini…. ruhunuza katabilseydiniz degerleriniz ve sayginizi koruyabilseydiniz …Mok koklamazdiniz.
Artik tartilacak yüreginiz bile yok…Mok kokusunda sonsuzluga hos geldiniz.Digerleri, pembe bilet kazandi.

cennet

threewishes | 01 December 2007 16:11

yazmıyodum ne zamandır yazmıycaktım da…ama mecburum yazmaya. akıtmaya zehri mecburum.ölüyorum çünkü
Ağır durumların içindeki hafif kahkahaların uçurtmaları demiştin bana. Bugün aynaya baktım ve dedim ki;seni sevmiyorum.Ben aynaya bakıp kendimi sevmediğimi haykırırken, o kadar kalabalıktım ki…Benden başka herkesin
gayet güzel konuştuğu toplantılar yaptım koltuklarla. kürdanla yemeğe çıktım. Dans ettim masa örtüsüyle. Yararı yok, ben
kendimi duvara çivilemek istiyorum tıpkı duvardaki resimler gibi. Ordan sana bakmak ve hiç gitmemiş olmak istiyorum bu odadan.odamızdan….Kayboluşlarımın ardından bulunmamak istiyorum tanrım.Sevmediğim zamanları yaşamama
özgürlüğümü kullanmak için, bütün diğer sevdiğim şeylerden feragat etme lüksümü kullanmak istiyorum.bi tek bunun için evet.
bi tek Onun için. Seni, yakınına gelip dinlemek istiyorum tanrım.Başkalarının sesleri karıştı dualarıma, artık kendi cızırtılarımı bile
duyamıyorum.Seni duyamıyorum tanrım. Olmayışına dayanamayacağım herkesten daha önce olmamak istiyorum ben. al beni.

Solucan

Cevval Portakal | 16 November 2007 09:03

Adam gözünün ucuyla etrafındakilere baktı, herkes durmuş ona bakıyordu.

-“Ne bakıyorsunuz lan!” dedi.

Karşısında saldırabileceği tek bir hedef olmadığını anlayınca tepki vermekten vazgeçti. Elleri acımaya başlamıştı artık. Şuursuzluğu ile yaptığı hareketin anlamsızlığını farketti ve kullanabileceği bir şeyler bulabilmek için etrafına bakınmaya başladı…

-“Duvarı yıkamazsın.” Konuşan bir çocuktu.

-Hata yaptılar, burada olmamam gerekli hata yaptılar…

Adam bu esnada ileride duvara dayalı, dik duran bir kazma gördü koşarak onu almaya gitti. Etrafındakilerin dikkati arttı, acıyan gözlerle ona bakıyorlardı artık.