bildirgec.org

bilmek hakkında tüm yazılar

Kimin ne istediğini ne düşündüğünü bilmek

byeli | 16 February 2009 19:09

İnternet ve Arama motorları arama motorları bildiğimiz gibi bizim ilgilendiğimiz bilgilere kolayca ulaşmamızı sağlar fakat burada konu arama motorlarının bizlere sağladığı kolaylıkdan ziyade
bir arama motorunun bir ülke veya bir kuruluş için stratejik önemi olsun ve giriş yapalım konuya; Sadece 5 dakika düşünün Xxx Bir Arama motorunun sahibisiniz x ülkesinde veya arama motoru işleten bir firma sahibisiniz.. Günlük de o ülkede bulunan internet kullanıcılarının %de 80 i sizin arama motorunuzu kullanıyor bu arada arama motorundan faydalanmak için ondan bilgi talebinde bulunmanız gerek yani istekde bulunmanız gerek.

boşluklar

taha3045 | 11 February 2009 15:50

Ne çabuk kayboldun,
bazen dalıyorum gitmiş te gelmiş gibi oluyorsun.
Sonra anlıyorum
gittin gerçekten de.
Ben hala aynı yerde
bakıp duruyorum çiçegine.
Gözümün gözüne değdiği zamanları özledim,
seni konuşup hayal ettiklerimizi,
asla haberin olmadı, olmayacak.
Seni görmek, bakmıyormuş gibi yapmak
saçlarını gözümüzün önüne getirmek
ne güzeldi ne lezzetliydi.
Şimdi gittin, bizim bildigimizi bilmeden
asla öğrenemeden.
Sensiz gülmüyoruz, gülsekte içten değil
Pis bir hastalık gibi sarmışsın bizi,
gözlerimiz geçtiğin yerlerde seni arıyor.
Bunu sen bilemezsin kimse bilemez.
Dolu dolu zaman geçirttin farkında olmadan,
giderken tadın kaldı damağımda
uzaktanda olsa,sevmek güzeldi seni.
Beni sevdiğini, sevmediğini yada
başkasını sevip sevmediğini bilmeden.
Buda birşey,ya bilseydim.

Küçük, minicik puştluklar ve kimi karşılaşmalar, hafif şaşkınlıkları

astral | 26 February 2008 21:23

Pantolan deniyorum mağzanın birinde. Düşük bel, siyah, dar paça.

Giydim ama muallakta kaldım, tezgahtara sormak istedim.

E, tabii, yanımda kardeşim, arkadaşım yok, ya alacapım ya almayacağım. Oldu mu olmaz mı mevzusu kolay değil. Velhasıl, şöyle bir dönüverdim, görüşünü almak için elemanın; tabii bu arada belimin alt tarafında boylu boyunca uzanan bronz tenim açıkta kalarak- üzerimdeki bluzde kısaydı- dövmem açıkta kaldı.

Söylenemeyen kelimeler…

plakton | 11 January 2008 16:28

Senin İçin Dostum...
Senin İçin Dostum…

“Denize yakın ol dostum… Denize yakın ol… Deniz insanı güzelleştirir. Denize yakın duran, öyle kuralları falan dinlemez, züppelik sevmez. Denize yakın duran, insanların yüreğine bakar. Yüzüne değil, başına yâda ayaklarına hiç değil… Tam kalbine, tam yüreğine… Dışına değil, içine…”

Çoktan geçtim denizin bıraktığı izlerden, suya hasret zamanlardayım artık. Güvendim, sevdim, aldandım, öldüm… Şimdi yeniden doğuyorum… Bir su damlası olmasını öğrendim. Kendimi denize teslim ettiğimde artık boğulmayacağımı da bilirim…

Acı çekeceğini bilmek

Siradanbiri | 03 October 2007 12:26

Her faninin tattığı şeydir acı. Çekildikçe büyüyen, çekildikçe azalan ilginç yapısıyla hayatın vazgeçilmez bir gerçeğidir. Kimi sever acı çekmeyi, seve seve gider yoluna. Kimi korkar, ölümcül bir hastalıktır onun için acı. Sakınır. Ve yine hayatın garip gerçeklerinden biridir ki. Acı çekeceğini bildiği zamanlar vardır insan evladının. Tüm seçimlerin anlamını yitirdiği, yolların bittiği zamanlar. Beklemek sancısıyla geçen dilimlerin ardından artık beklenen olmuştur. Ağrı içinde geçer bir zaman, ve geçip gittiğinde bilirsin ki yine dönecektir. Gücünden ve varlığından hiçbir şey kaybetmeden. Garip midir, değil midir bilinmez ama çırılçıplak bir gerçektir. Hayat filminin şeritlerinde sıkça rastlanan.

KaK-oS

| 01 October 2007 09:58

vizörümden.....
vizörümden…..

Kaç bahar, kaç kış geçti üstünden, bilmiyorum……….. bana demiştin ki: biliyor musun yavrum, insan ölürken bir en sevdiğinin yüzünü, iki anasının yüzünü, üç en sevdigi şehrin yüzünü görürmüş, onların içinden çıkarmış sanki ruhu. Gidiyorum buradan, sizi gittiğim yerde bekleyeceğim….dermiş….. Doğru mu bilmem!! Niye böyle denmiştir, onu da bilmem!… Sevgiliden ve yaşamdan ayrılmak zor sanılıyor, belki ondan ya da insan gözüyle yaşama aynı şekilde bakamayacak olmaktan duyulan korkunun aldatıcı kandırması mı desem… Teselli işte.

SORUYORUM…

guddicini | 06 September 2007 13:36

Yazmak istediğim konu, çalışan kadınların evlerinde eşleri ile rol paylaşımı iken bu bana, iletişimsizliği mi çağrıştırdı ki konuya buradan girdim bilemiyorum.Hayat erkeğe ve kadına farklı sorumluluklar yüklemiş. Gerçi hayat mı yüklemiş, toplum mu bunu, bu düzene getirmiş, tartışılır. Erkek evinin ve ailesinin geçiminden sorumlu iken, kadın evin temizliği, düzeni eşinin ve çocuklarının bakımı, onların beslenmesinden sorumlu olur hale gelmiş. Türkiye’de kadının iş yaşamına katılımının % 25.4 olduğu dikkate alındığında, çalışarak eşine maddi destekte bulunan bu kadınların ne kadarına evde eşi yardımcı oluyor ya da kaç erkek var ki eşinin üzerindeki yükün farkına varıp onu takdir edebiliyor merak etmeden geçemiyorum. Kadınlarımızın belli bir yaştan sonra baş gösteren sağlık sorunlarının ve bozulan psikolojilerinin, zamanında yıpranan sinirlerinin ve yorgun düşmüş bedenlerinin sonucu olduğunun bilincinde olan erkek sayısı kaç?
Aynı saatte eve gelen eşlerden biri iş dönüşü oturup TV izleyerek aynı zamanda dinlenirken bir diğerinin akşam yemeğini hazırlamak için koşturması bir taraftan da gecikmiş bir diğer işle ilgilenmesi adil midir?
Yemek sonrası sofrayı toplayıp bulaşığa girmesi ardından da yıkanması gecikmiş çamaşırları makineye atıp, ütü yapması, ve oldu ya yapmadığı takdirde de bir Pazar günü eşinden yıkanmayan çamaşırlar, dikilmeyen düğmeler yüzünden suratına tokat gibi çarpan “her şeyi benim mi söylemem gerekiyor, sen bilmiyor musun?” gibi içerisinde bu senin görevin, yapacaksın anlamı taşıyan bu söze içerlememesi mümkün müdür?
Şimdi soruyorum; Kadın bu ve benzeri sözleri hak ediyor mudur? Eşit şartlar da çalışan eşlerin görev dağılımı bu kadar dengesiz mi olmalıdır? Kendine zaman ayrılmasını ve hayatı renkli yaşamayı arzulayan bir erkek biraz dışarı çıkalım (sinema, tiyatro, yürüyüş, alışveriş vs. için) diye bir teklifte bulunduğunda, kadının dinlenmek ve bir sonraki iş gününe daha iyi başlaması için harcaması gereken süreyi, yapılması gerekli bir takım işlerle geçirmesi dolayısı ile kocasına eşlik edecek enerjisi ve isteği kalabilir mi? Ondan sonra kopuk ilişkiler, başına buyruk ve eşi yerine başkaları ile eğlenmeyi tercih eden bireyler, bir şeyleri düzeltmek adına emek verip sonuç alamadığında ne halin varsa gör anlayışı ile hareket eden eşler ve sorunlu çocuklar baş gösterdiğinde suçu kimde aramak gerekli? Ama kadın dediğin mükemmel olmalı, anlayışlı, özverili, cesur, fedakar iş hayatında dimdik ayakta durmalı gayet mesafeli, evinde gün boyu yaşanan strese rağmen güler yüzlü, işini eksiksiz yapan temiz, titiz, kocasının ve çocuklarının giyimine, beslenmesine ve bakımına gereken özeni gösteren demi ama.Ben bu işin içinden çıkamadım bazı şeylere göz yumup başa gelen çekilir demek mi, bazılarının gözünü açmak mı doğru olan. Gün boyu evde olan bir ev hanımı, akşama dek yeteri kadar çalışıp yorulan kocasından zor durumda kalmadığı sürece zaten bir iş beklemez. Bu bilinçle eşlerini yalnız bırakmayan erkeleri tebrik ederken ev işi yapmanın erkekliğine gölge düşüreceğini düşünen geri zihniyeti şiddetle kınıyorum.

Gitmeyi Bilmek

Siradanbiri | 03 September 2007 14:01

Dönüş Olmasa Güzel Olur muydu Gitmek?
Dönüş Olmasa Güzel Olur muydu Gitmek?

Benerci Kendini Niçin Öldürdü şiirinde Nazım Hikmet’in
nokta son diyerek ruh verdiği bir veda vardır.

Şiirde, polis baskınından kendi bilgisi dışında ‘ingiliz miss’ sayesinde sağ kurtulan devrimcinin dostlarından kafasına yediği taşların en çok yüreğini kanatması üzerine aldığı karar şudur;
‘madem suçsuzluğumu kendime bile kanıtlayamıyorum, madem davaya bir katkım olmayacak bu durumda nefes almanın anlamı yok’