bildirgec.org

ayrılık hakkında tüm yazılar

aşk a dair ne varsa

sbaskentli | 05 March 2006 22:18

Aşk aşk dedikleri biz yalan dünya gezginlerinin nedir bilinmez … Önce umutsuz ışık peşinde koşan pervaneler gib delidivane oluruz peşinden .. saniyesi için bir anı için o an ömürmüzün yarısını bile feda edebileceğimizi düşünürüz..

Gün olur zaman gelir bir şekilde başarırız aşkı yakalamayı yüreciğimiz karşılıklı atmaya başlarsanki kurulmuş saat gibi ,, o olmadan duracak sanırsınız hemen o an oracıkta.. Ve farkında olmadan hoyratça harcamaya başlarsınız delidivane olduğunuz aşkını an bile düşünmeden,,,, kışkanlıklar girer araya onsuz geçen anların hesabı sorulur sevgiliye neden di bunlar üşmanlıkdan mı ??? tabiki hayır sevginin yoğunluğundan …

Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin

gul_caner | 18 December 2005 14:57

Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin! Nazım Hikmet’ten aşk üstüne… Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, “Ama senin için şunu yaptım” derken o, “şunu yapmadın” diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. “Peki o ne yaptı” deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. “Acılara tutunarak” yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…. Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası…. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…

oğluma mektuplar

azurenus | 12 September 2005 16:35

blog sitelerinin ilginç kullanım örneklerinden biri.

[oğluma mektuplar]

    Belki birgün okur beni hatırlarsın diye bugünden itibaren sana öykülü mektuplar yazmaya karar verdim. Sıkılmayasın diye mümkün olduğunca okunaklı yazmaya gayret edeceğim. Yazacaklarımın pek çoğu ister istemez geçmişte başkaları tarafindan söylenenlerin bir tekrarı olacaktır; eğer sana “yeni“ gibi gorünen bir iki kırıntı yazabilirsem bana ne mutlu. Bu mektupları seninle birarada olamamamın acısını birazcık hafifletmek umuduyla acaba bilinç altım mi bana yazdırıyor bilemiyorum, ama kimbilir belki de yazmak yüreğime daha çok acı indirecek. Göreceğiz.

YENİ BİR AYRILIK SONRASI

yuka | 19 December 2003 01:10

Yine bir ayrılık sonrasıydı, ayrılmaların anlamları kalmamıştı, ay-rı-l-mak, sanki mehtap olan aydan türemiş bir kelime bu, artık onun için öyleydi, 28 günde bir yenilenen, beklenendi.
Sıkılarak çıktım meyhaneden, nevizadede bir meyhane; girdiğimde 40 kişilik masayı görünce zaten geçmiyecek bir akşam olduğunu anlamıştım. Sigara dumanı, fazlasıyla doldurulmuş bir menü, istanbul insanı artık kolay doymuyor, ve içki ve lak ve lak ve laklak. Yine duramadı içimdeki tutku yine kızıştım ama yine dayanamayacaktım, yine onun olmadığı heryerde sıkılacaktım, sanki onunla doğmuştum onunla ölecektim. Burada ki o O mu yoksa sıkıntımı size bırakıyorum ama demek değildir ki O eşittir sıkıntı herzaman eşitlikler bir olmuyor kimi zaman ki bence çoğu zaman tam zıttı oluyor. Neyse .. Teknolojinin kaçamağından çıkarak yaklaştım ona, ne yapıyorsun diye. Ve daha uzatmadan yanında bitiverdim bir anda, lagara lugara, onu istiyordum ki ne yapabilir içim, sıkıntım, ona bakıyordum ki ya giderse diye düşündüm. Herşeyi ona maal etmek istemedim, gittiğim yerde müzik daha güzel, ortam daha iyiydi, O da vardı.
Çıktık mekandan kapatıyorlardı, insan içindeki korkuya kapıldımı korkuyu yaşamadan çıkamıyor zamandan. Giderse korkusu gerçek oldu, seni bırakayım dedi. Evet bırak dedim. Şansımı zorladım sen de kalacağım dedim.
Tabii O’yu arayan başkası da vardı. O arandıkça mutlu oldu, o mutlu oldukça ben bencillikle yok oldum.
“Hayır benle gelme”
“Hayır geleceğim”
ve gecenin geç saati parkın aşağısında ki merdivenlerde oturmaya başladık, gelmemem için gitmedik, gitmediğim için gelemedik.
Ben onu istiyordum O öbürünü istiyordu. Beni O ndan vazgeçirmek için benden vazgeçirmek gerekiyordu. Kimse kimseden vaz geçemiyordu.
Seçiciydi, tasdik edilmişti seçiciliği, olduğundan farklı değildi ama iyi günler geçiyordu, sanırım bir aşk rüzgarındaydı, kendini kötü hissetmesi zor bir dönem aşk rüzgarı, benim açımdan fırtına olmaması bile iyiydi.
Ben bırakamadım onu, o kızdıramadı beni, gitmemi istedi ki zordu gitmek benim için.
………………………………………………..
Parkın önünde birşeyler söylüyordu, sadece sarılmak istedim, usulca yaklaştım bir, iki ve anladı dokunacağımı ona, kızdı dokunma dedi. Yanan mumun son çırpınışlarıydı elimde kalmadı ki fazlası; onu, kendimi çok zorlamıştım. İstiyordum uzun zamandır istiyordum.
Bir boşluk oldu yanımdaydı sarıldı, sarıldı, sarıldı istemiyordu bana bağlı olmak, savaşı bağı koparmak. Kaçarak uzaklaştı benden ona gidiyordu. Ben ona O derken O bir başkasına o diyordu. Koşarak kaçtı benden kaçtı, ona koştu. Çok geçti saat, bomboştu sokaklar koşuyordu, çocuk gibi koşuyordu. Ben kaldım yalnız. Benden kaçarak koşarak uzaklaştı.
Geceydi yalnızdım, ağlamaktı çaresizliğim. Çıktım aradım sokaklarda onu, bulurum diye. Bulamadım bulunca ne olacağını bilseydim, neden bulacağımı bilseydim bulurdum. Çaresizliğim kaçtı gözlerime, ağlamam ondandı.

Hıyar mıyım?

WeaponX-hafif | 24 February 2003 00:32

Tamam uzun bi ilişkiden çıktın. Ama ilgisi yok. Sen beceremiyorsun bu işi. Kız o kadar kesti sen hâlâ, baksam mı bakmasam mı diyorsun. Oldu mu ya? Nerede cesaret, nerede erkeklik? Kalabalıktan ayrıcalıklı bir yerdesin, dişi beğenisini belirtiyor, sen uyu… Salak şey seni!

Tamam. Madem yazıya girdiniz şimdi beni dinleyin ve hıya olup olmadığıma karar verin.

Neden bilmiyorum bu olay aklıma çok takıldı. Kendime olan güvenimi falan sorgulattı ne bileyim. İşte böyle bir şeydi:

Dün akşam uzun ısrarlar sonucu eve gitmek yerine Dj arkadaşımın işi sebebiyle Taksim’e gittik. Hava karlı zaten araba çıkarmak istemiyorum. Çünkü biliyorum cıvıtacam, sabahta erken kalkıp çamlıcaya tırmanacaktım. Mırın kırın dedim ama iknâ etti.

Maksim Gazinosu’na gittik. Fahrettin Aslan, oğluna uyup club yapmış orayı. Pofladım aam içeri girince şok oldum. Şamdanlar avizeler. Acaip kitsch bir mekân. Ağzım kulaklarımda. Giriş bedava ama içerdeki insanlar fena da değil hani. Hom hom hom diyerek barın arkasında eskiden sahne olan yerdeki DJ kabinine geçtik.

Takılıyoruz falan.Önümüzde aynalardan oluşmuş katlanan paravan gibi bir şey var. ama aralardan üçerisi gözüküyor. Hatta 45 derecelik açılardan insanlar bizi görüyor.

O sırada baktım. Barın üstünde danseden bir hanım kızımız. Esmer, uuzn saçlı, 1.70 falan. Kalçaları süper. Ne kocaman ne sıska. Ele avuca gelir. Normal. Tabîi ben görünmüyorum diye seyrediyorum. Neyse aşağı indi bara girdi. Barmaidmiş.

O sırada Bir DJ ağır techno’ya girdi. Ben de izliyorum mixer’i kullanışını falan. Bir baktım kız paravanın dar aynasında saçını topluyor. Baktım haliyle. Güzelmiş de. Bana bakktı. Kafamı çevirdim.

Sonraki 3 dakika boyunca kalçalarını çevire çevire barın arkasında dansetti. Kilitlendim, kabul gayet albenili dansediyordu. Bir anda döndü saçlarını açıp savurdu, toplamaya başladı. Gene bakıştık. 1, 2, 3… Dönüp bakıyor devamlı.

Susadım indim bara geldim. Hop yanıma geldi. Bira istedim. Getirdi. Bu arada gülümsedim. Gülümsedi.

Kabine döndüm. Alman DJ’yle geyik yaptık. Bu arada kız bri yandan her çıkan yeni DJ’e selam veriyor, öpücük atıyor.

Sonuçta diğer DJ kardeşler gazladı beni telefonunu almam için. Ben dedim çıkarken alayım bari. En azında refüze edilirsem hemen arazi olabilirim. O sırada kız piste çıktı ve… kayboldu. Bulamadım bir daha.

Kaçan balık büyük olur sanırım. Aklıma takıldı işte. Aylardır bekâr sayılırım. Cinsel hayat desek var saymayacağım kadar fasa fiso işler.

Sonunda bitti ilişki

DarkStar | 16 December 2002 21:01

Dün gece sevgilimden ayrıldım. 4 yıl boyunca umutlarımız vardı, birlikte değildik ama sonsuza kadar birlikte olacaktık.

Ama olmadı. Ayrıldığımıza üzüleyim mi yoksa zaten görüşemiyorduk belki görüşebileceğim biriyle birlikte olabilir, daha gerçek bir ilişkiye başlayabilme şansını yakarım deyip sevineyim mi şaşırdım. İşin ilginç tarafı dün gece 1,5 saat süren telefon konuşması boyunca çok sakindim ve kendimi çok mekanik hissettim. Acaba bu 4 yıl sonunda aşkın bitmesine mi yorulmalı, yoksa benim duygularımı tamamen soyutlamış olmama mı? Umarım ilkidir. Zaten aşkımmı yitirdim, üzerine bir de aklımı yitirmeyeyim…

Dön baba, dön

WeaponX-hafif | 03 October 2002 11:12

Ayrıldık. Bir ay geçti, ilk gece kutlaması bazında beraber olduk. Bir halt değişmedi. Görüşmedik. Doğumgünü oldu. Gittim. Bir daha hoşlandım. Sustum. İlan-aşk ettim. Hayır dedi. Küstük. Aradı. Görüştük. Kıskançlık yarattı. Kapıştık. Sustum. Başka bir şey için aradım, özür diledim. Soru yağmuruna tuttu. Arkadaşça takıldık. İyi gitti. Zırt pırt özledim dedi. Ciddiye almadım. Yemeğe gittik. Dans ettik. Etkilenmiş. Beraber olduk. Uzanırken ne olacak halimiz dedi. Boşver dedim. Boşverdik. Canım, cicim oldum. İplemedim. Kaçtıkça geldi. Pes ettim. Devam edeyim dedim. Bıktım dedi. Sarkaç gibi mübarek. Bir o yana bir bu yana.

Of be! Bu kadınlar hakkaten ne ister?

Aşk Bitermi :2: Biter Hemde Bal Gibi!

freefreshfish | 06 March 2002 10:19

Kapı çaldı. Uyandım, sabah olmuş. Açtım. Bir iki saniye sesim çıkmadı. Elimden fotoğrafı attım. Kapıyı çarpıp içeri girdik. Kapı çaldı. Komşu bir şeyin yok ya dedi. Sevgilim var dedim. Kapıyı kapayıp döndüm. Seni seviyorum dedi. Seni seviyorum dedim.

Dolu-dolu bir günün ardından şiddetli bir sevişme gecesi yaşandı. Birbirimizsiz geçen altı ayın acısı çıkarıldı. Yaşanan sorunlardan hiç söz edilmedi. Sanki bir daha yaşanmayacakmış gibi, sekiz top süngerle olay kapatıldı. Tekrar aşık olundu. Tekrar sevişildi, günün hangi saatinde olunduğu umursanmadan. Seni seviyorum dendi, takriben üç milyon kez. Hem de adam başı. Mışıl uyunurken saçlar okşandı, yüzler seyredildi. O gün yaşadığım en mutlu gündü galiba.

Aşk biter mi? Biter, hem de bal gibi.

Soğuk geliyor dedi. Balkon kapısı açıktır dedim. Yoo, kapalı, kafanı televizyondan kaldırırsan görürsün dedi. Kaldırdım ve gördüm. Süngerler eskimiş dedim. Ne dedi. Süngerler dedim yarın sekiz top daha alırım. Tamam da dedi yarın benle iş yemeğine gelmen lazım. Yarın finaller var gelemem dedim. Okulun yeni açıldı ne finali dedi. N.B.A. finalleri dedim. Beni ihmal ediyorsun dedi. Off bee! dedim. Bağırma bana dedi. Sana bağırmadım, harika bir basketti, kendimi tutamadım dedim. Beni ihmal ediyorsun dedi. Tamam yarın süngerlerim dedim ya dedim. Uzun bir sessizlik yaşandı. Bu benim işime geldi, maçı sonuna kadar rahatça seyrettim.


Aşk biter mi? Biter, hem de bal gibi.


Off bu da olmuyor dedi. Ne dedim. Elbiselerim dar geliyor artık, yarın ne giyeceğim yemekte dedi. Rejime başla, yarın bir daha dene dedim. Hiç komik değilsin dedi masadaki pastadan bir lokma daha alıp. İyi geceler dedi. Sana da dedim.

Aşk bitti :/

gorcan abi | 01 October 2001 17:49

Bir buçuk senedir beraber olduğum kız arkadaşımdan ayrıldım. Ayrılmayı ben istedim ama yine de üzgünüm işte :/

Bir gün aşkımın bittiğini anladım. Artık heyecanlanmıyordum buluştuğumuzda. Öpüştüğümüzde gözlerimi kapayamıyordum. Ellerim titremiyordu. Tabii bunlar doğal şeyler uzun süreli ilişkilerde. Biraz daha zaman tanıdım kendime ve ona. Ama etrafımdakiler artık ilgimi çekmeye başlamıştı. Diğer kızlara bakıyordum artık gittiğimiz barlarda. Sevgilimin en yakın arkadaşı bana hiç bu kadar çekici gelmemişti…

Ben böyle biri olmamalıydım. Hayatı boyunca kızlar tarafından terkedilen biri bunu en sevdiğine nasıl yapardı? Ama yapmak zorundaydım. Çünkü yalan söylemek en sevmediğimdi… Çok üzüldü minik sevgilim ayrılmak istememe. Biraz daha beraber olalım dedi. Saklandı kolumun arkasına :)) Dayanamadım tekrar aşık olduğumu sandım. Fakat bir süre sonra yine yanıldığımı anlamıştım.

Bu hafta sonu evime geldi. Burayı gösterdim, yazdıklarımı… O da birşeyler yazdı, güldük eğlendik. Fakat sanki sevgilim değil de herhangibir kızmış gibi davranıyordum artık ona. O gün söyledim işte aklımdakileri. Herşey bitmişti. Üzülmüştü, ağlıyordu 🙁

Daha sonra binmesi gereken otobüse bindirdim ve ben de bir arkadaşıma gittim. Çok düşündüm onu, rüyamda gördüm, uyuyamadım… Ertesi gün eve geldiğimde aradım. Kızgındı bana… Yapabileceğim birşey yoktu işte. Duygularım buydu ve hayatımda ilk defa bu kadar cesur olmuştum.

Şu an çok mutlu değilim. Hatta üzgünüm oldukça ama en azından yalan söylemedim ve kesinlikle aldatmadım sevgilimi…