bildirgec.org

aşklar hakkında tüm yazılar

Erkekler ne söyler kadınlar ne anlar

FEYZAN | 01 May 2009 10:19

Bugün arkadaşım ile birlikte, erkekler ne söyler kadınlar ne anlar adlı filme gittik. İlk yarısında gerçekten de tüm kadınların mutlaka yaşamış olduğu bazı olaylar ve, kadınların bu durumlarda verdiği tepkilere yer verilmişti. Mesela bir erkekle çıkan kadın, doğal olarak o erkek tarafından aranılmayı bekler. Kendini o erkek için, önemli olduğuna inandırır (ve tabi o erkeğe önem verir) ve mümkünse hemen, hatta her gün aranmayı bekler. Erkek aramazsa da kız arkadaşları ile birlikte bir çok neden bularak, çıktığı erkeğin onu aramamasına mazeretler geliştirir. Biz de eskiden kızlarla hep bunu konuşurduk. Randevunun her ayrıntısını birbirimize anlatır, ve neden aranmadığımızı ya da neden aşık olunmadığımızı bulmaya çalışırdık. Bu filmden anlaşılıyordu ki, bir erkek bir kızı ya da kadını aramazsa demek ki ondan hoşlanmamıştır.
Oysa kızlar pek çok bahane bulur ve onlardan hoşlanılmadığını hiç düşünmezler. Bahane geliştiriler. Telefonumu kaybetmiştir, biri hastalanmıştır, hatta belki kendi hastalanmıştır, ölmüş bile olabilir, ama asla ondan hoşlanmadığı için aramadıklarını düşünmezler .

Eskimiş Aşklar

Abi | 18 June 2008 11:24

Ferhan Şensoy Kıbrısta yerel Tv kanallarından birine röportaj veriyordu. Konu yazdıklarına ve aşk hayatına geldi. Ferhan Şensoy kendisinin çok yazan biri olduğunu yazarkende dünya ile iletişiminin kesildiğini başka türlü yazamadığını söyledi. Aşk öyle bir şeyki dedi ben Derya Baykal gibi sanatçı biriyle evlendim. Üstelik evlenirken benden çok sanatıma ve yazdıklarıma hayrandı, oysa evlendikten sonra sende amma çok yazıyorsun demeye başladı dedi.
Bir dostum anlatmıştı ki bohem biridir kendileri ve böyle olduğunuda hem bilir hemde ifade etmekten gocunmaz. Evlilikleri eskimeye başlayınca eşi bunun horlamasına ve yatış şekline takmış. Çocukların yanında bile hadi hafif ifade ile durumu şaka konusu yapmaya başlamış, üstünede yeni aldığı fotograf makinası ile dostumun uyurken fotografını çekmiş, fotografı çocuklara gösterip şakalaşıyorlarmış. Dostumuz bir şey demeden kalmış salonda kütüphaneyi karıştırmış ve elinde bir fotografla dönmüş. Fotograf dostumuzun uyurken çekilmiş bir fotografı, hemen hemen masada şaka konusu yapılan fotografla aynı poz yıllar önce çekilen fotografın arkasında bir not var; “ Sevgilim, o kadar güzel uyuyordunki, dakikalarca seni seyrettim uyandırmaya kıyamadım, hele o mırıl mırıl kedi gibi sesler çıkarman yokmu ne tatlı idi bir bilsen, Video kameramız yoktu tüm anlarını yakalayamadım, bende fotograf makinası ile her gün şahid olduğum bu masumiyeti ölümsüzleştirmek istedim” vs vs.
İki farklı olay dört farklı insan, kadınlar hep aynı diyerek onların anlaşılmazlıklarına dair yazılar yazmak değil amacım, sadece zamanın eskittiği aşklaradır isyanım. İlişkilerde kimse kimseyi suçlamasın, tek sorumlusudur zaman deyip sıyrılmaktır amacım…
Ne demiş şair;
“Zaman Yargılardı beni
Mahkum ederdi Yarının sabırsızlığına”…

eskiye hatırlı anılarla kinaye…

talos | 14 January 2008 14:49

...

bilmem ne kadar mantıklı cümleler kurabilirim senin adına
ya da ne kadar konuşabilirim kokunu?
nefesin ensemi tokat gibi acıtırken
eski bakışların kalmamış gözlerinde
deler içimdekileri.

ve acıtır saçların tekrar alevlenen kor yüreğimi
son sözler kalmamış dudaklarında
hepsi buhar olup dağılmış benliğiminin o soğuk duvarlarına.

...

seni bende arayıp bulmak neyi değiştirir
karşımda duruyor suretin beni yiyip bitirir…

Aşk acıdır…

iso1000 | 29 October 2007 16:58

Gül olsan biraz, dalında hep dikenler olacak değil ya…Gülsen biraz, aşk neşe olsa. Olmazmış. Aşk acı çekmekmiş.

Acıkacak ama yemeyeceksin.Yesen de lezzetini almayacaksın.Yaşayacak kadar yiyeceksin. Lokmaların ölmeyecek kadar olacak.

Sevgiliyi gördüğün o günden sonra, gözlerin dalacak bir noktaya, hiçbir şeyi görmeyeceksin. Yağmurları sevecek, yağan gözyaşlarımdır diyeceksin. Islananları, el ele gidenleri kıskanacak, gökgürültüsü kıskançlığın, bir şemsiye de sen açacaksın.

Görünce yüzünü sevgilinin, güneşler açacak yüzünde, içinde bir şüphe acaba diyeceksin, hayeldir bu deyip, dönüp gideceksin.

Şimdi Gel…

siyuu | 12 June 2007 17:58

.
.

Herkesin başına gelmiştir eminim, lisede, ortaokulda veya üniversitede; bir hatunla veya bir adamla uzaktan sevişirsiniz (sevişme derken karşılıklı birbirini sevme anlamında…cinsel birleşme değil)…uzaktan bakışlar, kantine girerken şöyle bir gözle aramalar, kendi grubunuzda kahkahayla gülerken veya sevgilinizle koridorda yürürken bir an durup göz göze gelmeler, konuşmadan, hiç iletişime geçmeden uzak uzak anlaşmalar…yanında sevgilisi vardır, yanında arkadaşı vardır…bir hayatın bir tatlı girdabın içindedir…siz de bir başka girdapta, mutlu mu mutsuz mu bilemediğiniz bir geçici yaşamı solumaktasınızdır…sonra sınavlar, ödevler vs. akıp geçmektedir günler…

birgün akşamüzeri sınav sonuçları için duvarda asılı duran listelere bakarken, bir anda yanınızda bir gölge belirir…bakarsınız o…bir daha bakarsınız o…evet yanınızda…ama ne mümkün ne yapacaksınız…bir başka hayatın, bir başka grubun insanısınız…sevdiğini sandığınız bir kadınla veya erkekle berabersiniz…ismi listede en üstlerdedir belki size sorar “göremiyorum, kaç almışım”…”100 aldın be güzelim..sen hep 100 aldın” dersiniz içinizden…sonra birden bir başka gölge araya girer…”65 almışsın tatlım”… “sen bu kıza ancak o kadar not verirsin” diye iç çekersiniz…işte Atilla İlhan’ın “hayırsızın biriydi fikrimce” dediği adam gerçek notunu söyler sevgilisine…o adamın elinden alırsınız o kadını aslında ama yollar farklı çizilmiştir…o yolda birlikte yürümeniz o kadar zordur…o kadar zordur ki…nafile, sevgilinize sarılırsınız…neyse zaman geçer okul biter…iş güç vs.ye girilir…