Gül olsan biraz, dalında hep dikenler olacak değil ya…Gülsen biraz, aşk neşe olsa. Olmazmış. Aşk acı çekmekmiş.Acıkacak ama yemeyeceksin.Yesen de lezzetini almayacaksın.Yaşayacak kadar yiyeceksin. Lokmaların ölmeyecek kadar olacak.Sevgiliyi gördüğün o günden sonra, gözlerin dalacak bir noktaya, hiçbir şeyi görmeyeceksin. Yağmurları sevecek, yağan gözyaşlarımdır diyeceksin. Islananları, el ele gidenleri kıskanacak, gökgürültüsü kıskançlığın, bir şemsiye de sen açacaksın.Görünce yüzünü sevgilinin, güneşler açacak yüzünde, içinde bir şüphe acaba diyeceksin, hayeldir bu deyip, dönüp gideceksin.Kağıt kalem harfleri düşürürken sayfalara, şiir olacak aşkın adı. Okudukça “Ah” çekeceksin. “Oh” çekmek yok.İçinde bir burukluk, canın hiçbir şey çekmeyecek. Uzanıp boylu boyunca ona dair düşünecek, düşüneceksin. Tam güzel bir hayale dalarken, sonu nasıl olsa ayrılık, nasıl olsa ölüm, deyip. Başlamadan bitireceksin. Aşıklar ölmezmiş, sadece gömerler değil mi?En acılı şarkılar dudaklarında, dudakların acılarla kavrulacak. Sevgilinin adını acı koyacaksın. Filmlerin mutlu bittiğine aldanıp, bir ümit yeşerirken içinde, hatırlayacaksın aşıkların mevsiminin sonbahar olduğunu, içinde yeşeren yaprakları bir bir sarartıp, düşüreceksin. Fakir ama onurlu bir genç, onursuz ama zengin bir genç, ne onurlu, ne onursuz, ne zengin, ne fakir, sadece aşık. Filmlerin kahramanı olurken, film şeridi kopacak, seyirciler bağıracak “makiniiiissst”.Günler günlere eklenirken; burası onu ilk gördüğüm yer, burası ilk gülüş, burası kalbin bölündüğü yer, burası bakmadığı, burası gülmediği, burası tanımadığı, burası gittiği, burası gülleri attığı, burası kanlı bıçaklı, ama sevdiğimiz yer, burası onların evi, benim gönül hapsim, burası kalbin durduğu yer.Hatırasının acısı saklanırken aklın bir köşesine, saçlarına beyazlar inecek. Gözünün ateşi sönecek.Ey Sevgili, sana dairdi her şey, çekilen çile kutsaldı. Çektim acıları, aşkın tadı acıymış.Gel gör ki, Sevgili gülmüş, acı gitmiş. Aşk bitmiş.