bildirgec.org

askerlik hakkında tüm yazılar

Ya Umutlarda Biterse….

ZKUD | 23 June 2009 09:51

Bugünlerde içimi bi huzursuzluk kaplıyor nedendir anlamıyorum. Okulum bitti bi iş bulmam lazım bir de askerlik yaklaştı sevdiklerimden ayrılcam acaba bunlardan dolayı mı diye düşünüyorum. Ama sorumun cevabının bu olmadığına karar veriyorum aniden.

Çünkü bunları düşünen birisi sevdiklerine daha yakın olmaya çalışır. Bense arkadaşlarımdan,sevdiklerimden kaçıyorum veya kaçmaya çalışıyorum sürekli. Bende anlamadım kendimi 🙁 Bi huzursuzluk bi karamsarlık kaplıyor duruyor içimi son günlerde…
Tabii ki böyle kestirip atmıycam çabalıycam, direnicem, hayata tutunmaya çalışacam. Ama bi an bi arabanın arkasında yazan o 3 kelimeden oluşan cümlecik aklıma takılıveriyor:

“YA UMUTLARDA BİTERSE?”…

Tek Tip Askerlik Kapıda Mı?

osmanxx | 29 May 2009 08:31

Milyonlarca genci ilgilendiren ve askerliği ayrım yapmaksınız herkese eşit süreye çeken taslak başbakanlıkta. Şehit olaylarından sonra Genelkurmay açıklama yapmış, bedelli askerliğin olmayacağını bildirmişti. Açıklamada Başbuğ, “Biz tüm bu sistemleri genel olarak ele alıp daha sağlıklı, daha sade, daha eşit, daha adil bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bunları tek tipe indirebilir miyiz konusu üzerinde duruyoruz” demişti.

Ama şuanda taslağın içeriği tam olarak bilinmediğinden askerlik çağındakiler ikiye bölündü.

birliğe haftasonu geç katılsam sorun olur mu?

XuSeR | 12 May 2009 12:22

Merhaba arkadaşlar ben 89/1 tertip askerim acemi birliğimi tamamladım ve dağıtım iznine geldim. kadro birliğime katılacağım tarih izin kağıdımda 16 mayıs cumartesi sabah 08:00 olarak yazılı ben akşam 2-3 gibi veya pazar günü teslim olsam herhangi bir ceza alma durumum olur mu? zaten 7 gün izin verdiler 3 saat tugayda otobüs bekle + 15 saat yolda geçir bir günümüz gitti bari onu kurtaralım 😀

Bedelli askerlik için ortak bir sosyal talep platformu

admin | 29 December 2008 15:20

Bildiğiniz gibi türkiyede sürekli, belirli zamanlarda gündeme gelen bir bedelli askerlik konusu var.Belirli bir yaşa gelmiş ve askerliğini şu ya da bu şekilde sürekli ertelemek zorunda kalmış benim gibi arkadaşların talep ettiği bir durum bu.

T.C. yasalarına göre zaten şu an için yeni bir kanun çıkarılmadan hayata geçirilebilecek bu olay halen “dövizli askerlik” adı altında uygulanmaktadır.Buradaki amaç yurt dışında yaşayan ve çalışan T.C. vatandaşlarının oradaki düzenlerini etkilemeden görevlerini yerine getirmesidir.

Bende bu uygulamanın yurt içindeki T.C. vatandaşlarına genişletilmesini talep eden insanlardan biri olarak bir site hazırladım.Amacım tek bir noktada toplanıp daha ciddi bir şekilde bu talebin değerlendirilmesi sağlamak.

buradan bakabilirsiniz.

325. dönem yedek subaylık sınav sonuçları açıklandı

Maxipower | 10 December 2008 12:02

bugünler birçok arkadaşımız için çok önemli, çünkü üniversite mezunu olup vatani görevini yapmak için 30 kasım itibari ile sevk alan binlerce arkadaşım 1,2,3 aralıkta girdikleri bu sınavın sonucunu bekliyorlardı.
tsk bu sene geçen sene (319. dönemlere) yapmadığı birşey yaptı ve sonuçları gece yarısından açıkladı. (oysa ki geçen sene bizi neredeyse öğlene süründürmüştü)
rasgele denk geldiğim bu sayfadan ünivesite yıllarından ev arkadaşım olan koray akış’ın hatay’a deniz er olarak atandığını gördüm.
şayet siz de bu sınava girdi iseniz ve bu sınavın sonucunu bekliyorsanız buraya tıklayarak sonucu öğrenebilirsiniz.
şimdiden hepinize hayırlı tezkereler….

Askerlik Anılarım 4

321ksd | 29 November 2008 08:48

çaycı asker “senden sonrakilere yok” deyiverdi. o kadar acele söyledi ki sanırım ben de “çay yok” sözünden sonra o kadar çabuk göstermiştim yüzümü. artık benden sonrakilere çay yoktu. çaycı tekrar “arka sıradakinlere de söyleyin” dedi. ben de çaycıya yardımcı olmak için arkama döndüm ve “arkadaşlar çay yok” diye birkaç kez söyledim. benim çayı da sonunda verdi. demir levha sonunda kapandı. defteri açtım ve yazmak istedim fakat yazamazdım çünkü yemin törenlerinin izlendiği tribündeydim ve çayımı insanın oturmasına göre yapılmış olan eğimli stadyum oturaklarına koyamıyordum. yine de yazmayı bırakmamak için çayı sol elime aldım. aslında bu tür durumlar için sol elime yazmayı öğretmek üzere çok talim yaptırmıştım. fakat beceriksiz elim yine yapamadı. bu arada beceriksiz olanın kendim olduğunu hissettim. çünkü elin elden üstünlüğü yoktu. sağ elle yazmaya başladım. sol elle de çayımı tutmaya. saniye geçmeden plastik bardağın içindeki sıcaklığın dışına yani elime geçtiğini hissettmeye başladım. işte bu nedenle bu bardak bu çayı çabuk soğutuyordu. tuhaf bir şekilde insan için de bu geçerliydi. içindekileri dışına yansıttıkça için boşalıyordu. bir anda basitleşiyor ve bayağılaşıyordu. normal bir şekilde kainat için de geçerliydi. bu madenler ve yeraltı kaynakları gün yüzüne çıktıkça azalıyordu. o zaman insan içine yatırım devamlı yatırım yapmalıydı.Henüz dördüncü kelimeyi yazarken elimin acısı dayanılmaz hale gelmişti. çayı diğer elime aldım ve zaten dışından daha soğuk olan çayı bir kaç yudumda içtim bitirdim.Aslında gün gün yazmak isterdim bu hatıratımı. istemeden bu güne geldim. çünkü duyumsamalarımı hatırlamıyorum. artık sadece bazı pırıltılar var kafamda bazı yüzler, bazı sesler, bazı hareketler.Bir süre tıkandım şimdi yazamadım. karşıdaki yeşillik araziden sallana sallana eşofmanlar içinde geçen 3 askere gözüm takılmış, farkında değilim. merdivenden indi askerler ve kale direğinin hemen arkasından geçerken bir anda bir kaç gündür kafama takılan bir soru(n) kafamda çözülüverdi. niye yalnızdım. 3 bin kişinin yaşadığı yerde o kadar kendimi yalnız hissediyordum ki. aslında hemen hemen herkesle konuşmama, bir ihtiyacı olan herkese yardım etmeme rağmen kendimi yalnız hissediyordum. bir dakika bir arkadaşımı gördüm. demin ki askerlerin geldiği yeşilliklere doğru gidiyor. ben de gidicem…Şimdi o yeşilliklerde bir ağacın altındayım. peki niye arkadaşlarla konuşmaktansa yazıyorum çünkü yine aynı kadere maruzum. arkadaş epey kalabalık bir gruba katılmış ve mevcut bir muhabbeti sürdürüyordu. araya girmek istemiyorum veya saf saf her konuşana kafayı çevirip herşeyi tasdik etmek istemiyorum. hele bir de ortama uygun nidalarda bulunmak mı nefret etmek istiyorum.
şimdi bu nları yazdığım esnada tanıdığım arkadaş da gazinoya TV izlemeye gitti. ben burada yabancı yani tanımadığım kısa dönemlerle kalakaldım.
devamı yazılacak…
not: her türlü iddiadan uzak bu yazıtın hiçbir edebi değerinin olmadığını ben de biliyorum. sadece kayda düşmek babında ele aldım.

Bu Ekmeği Yemezsen Karın Çirkin Olur !?

keremx | 15 November 2008 14:36

SEN ONU YEMEZSEN O SENİ YER

Ekmeksiz bir yemek düşünemiyorum. Bu yüzden ekmeksiz diyetlerin benim için bir önemi yok. Üniversitede yemek kutuğunda ekmeklerini bırakıp bırakıp geçen kızlara hayret ederdim. Fazla kilolarından dolayı ekmeğe savaş açmışlardı önce. Okul bitti onlar hala kilolarından şikayetçi idiler, o ayrı konu. “Kilolu değil” diyebileceğim sevgilim hiç olmadı ki… Hep ele avuca gelir cinsten idiler… Ekmeksiz salata yemeye biraz katlanabilirim. Meyve ve sebze ile durumu idare edebilirim. Ancak nereye kadar? Ben ekmeğimi yerim abicim.

Askerlik anılarım 3

321ksd | 29 October 2008 11:15

Az önce kantinde 5 dk. sıra bekledikten sonra çay alabildim. Çay 10 kuruş, yani ekmek parasına 4 çay alabilirsiniz. bu ucuzluk güzel aslında ama sıra çok. Burada 3 bin asker var ve bir çay satılan yer var ve birde çay satan usta asker.

Usta asker deyince, askerlerin de bazı diğer askerlerden üstünlüğü var. Bu askerde bulunma süresiyle ilgili. Daha önce gelenler daha sonra gelenlerden üstün. Bu üstünlük sade askerin kendi içerisindeki bir uygulama değil, sistemin de verdiği bir hiyerarşik imtiyaz.

işte ben sıradayken birkaç usta asker geldi ve sırayı beklemeden çay istedi. herkesin duyacağı bir şekilde “burada sıra yok mu kardeşim” dedim. Ama usta asker duymamazlıktan geldi. bu sözüme binaen bazı acemiler homurdanmaya, daha cesurları da usta askerlik kavramına küfretmeye başladı. önümdeki asker “5 tane çay” dedi ve demir 1 ytl yi gözden içeri uzatıp demir levhanın üzerine bıraktı. çaycıyı göremiyorduk, çaycı da bizi göremiyordu. çünkü göz küçük ve aşağı bir seviyede, dışıda yine metal ve demir ile kaplıydı. Ben de elimdeki 10 ykr yi levhaya koydum. Çaycı “sen çek parayı” gibi bir ses çıkardı. Parayı yavaş bir hareketle çektim. hızlı değil yavaştım. bu yavaşlık gururumun kabarıklığına mı işaretti yoksa korkusuzluğa mı? onu düşünemeden ağır bir hareketle parayı elime geri aldım. O an eğilip yüzümü çaycı askere göstermek istedim. Beni tanıyordu, konumumu biliyordu. Ben ve benim gibiler diğer askerlerden farklıydık. çünkü biz kısa dönem askerdik. bu nedenle hem bize misafir muamelesi yapıyorlardı hem de biraz tırsıyorlardı.