SEN ONU YEMEZSEN O SENİ YEREkmeksiz bir yemek düşünemiyorum. Bu yüzden ekmeksiz diyetlerin benim için bir önemi yok. Üniversitede yemek kutuğunda ekmeklerini bırakıp bırakıp geçen kızlara hayret ederdim. Fazla kilolarından dolayı ekmeğe savaş açmışlardı önce. Okul bitti onlar hala kilolarından şikayetçi idiler, o ayrı konu. “Kilolu değil” diyebileceğim sevgilim hiç olmadı ki… Hep ele avuca gelir cinsten idiler… Ekmeksiz salata yemeye biraz katlanabilirim. Meyve ve sebze ile durumu idare edebilirim. Ancak nereye kadar? Ben ekmeğimi yerim abicim.
Bize çocukluğumuzda ekmeğin kutsal olduğu öğretildi. Biz küçük yaşlarda ekmeğin, emeğin ve bereketin sembol olduğunu öğrendik. Yemeyip sofrada bıraktığımız ekmek kırıntılarının kıyamet gününde bizi kovalayacağını anlatan ninelerimiz bile vardı. Çocuk aklı ile düşünürdüm: “Ben şimdi onu yemezsem, öldükten sonra o beni yiyecek.” Eskilerin masal tadında eğitim metodu idi bu yaklaşım. Tabağını ve kırıntılarını temizlemezsen karın çirkin olur, düğünün soğuk ve yağışlı geçer derlerdi bir de… Eğer bu doğru ise;(Tabi ki doğru değil :)) ben dersimi iyi çalıştım nineciğim. Karım güzel olacak, düğünüm güneşli, havam da iyi olacak…

(Karım ifadesini de eskilerin kullanımı olduğu için tercih ettim. Karım, karıcığım demeniz eşiniz tarafından çok sıcak bir ifade olarak algılanabilir, ancak dışarıdan bakıldığında pek hoş durmuyor :))
Büyüklerin masallarla süslediği, vaatlerle desteklediği çabası sonucu, bizim kültürümüzde ekmek ayakaltına alınmaz, ne olursa olsun ekmek çöpe atılmazdı. Şimdi ise bir günde sadece İstanbul’da çöpe atılan ekmek ile tüm Afrika doyar. Kırıntısı, parçası yerden alınır, yükseğe konulur. Kazara yere düşürülen ekmek, titizlikle alınır, öpülür alna konulur, adeta özür dilenirdi. Ben büyüklerin elini öpmeyi, küçüklerden özür dilemeyi ekmekten öğrendim desem yalan olmaz.
Bayat ta olsa ekmek değerlendirilirdi. Böyle bayatlamış ekmeği buharlaştırıp kahvaltı sofrasına koyan anneme müteşekkirim. O zaman nerde bulacaksın her sabah fırından yeni çıkmış taze ekmeği?

Sizi bilmem ama ben sıcak ekmeği sevdiğim gibi, bayat ekmeğin buharla yumuşatılmışını da çok seviyorum. Ekmeği buzlukta saklamanın, sonra çıkarıp buharda yumuşatmanın tekniğini bilmeyenler öğrensinler bence. Ne yapın edin hiçbir ekmeği çöpe atmayın. Aksi halde ne bereket kalır o evde, ne de rahmet..Büyükler öle diyor…
Ekmeğin, emeğin ve üretimin sembolü olduğunu dikkate alırsak, emeğe saygının getirisi değerlendirildiğinde bunu bereket ve rahmet olarak isimlendirebiliriz.
Askerde yemekhane sorumlusu idim. Hiç bayat ekmek yedirmedik askere. Askerlik bu.. Bayat ekmek yemek te var tabi..

Geçen gün bir dergide okudum: Askerin bayatlayan ekmeğine TÜBİTAK bir çözüm bulmuş. TSK’nın ihtiyacı dikkate alınmış ve 2 yıl dayanabilen bir ekmek geliştirilmiş.
Doğal afetlerden ve savaştan etkilenen insanlar düşünüldüğünde önemli bir proje… Avrupa ve ABD’de benzer uygulamalar var ama onlarla ekmek damağımız tutmuyor. Bu milli bir uygulama. Hayırlı olsun vatana, millete..
Bu işin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız, ben söylemeyeceğim. Size ofis ödevi, araştırın öğrenin.NOT:İlgili haberle ilgili bakınız: http://www.bilgipasaji.com/forum/teknolojik-gelismeler-244/65764-tubitaktan-bayatlamayan-ekmek.html