bildirgec.org

asker hakkında tüm yazılar

” Askerlik Yan Gelip Yatma Yeri Değildir “

erususre | 22 September 2006 12:56

Başbakan Erdoğan’ın, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” sözleri geçtiğimiz günlerde gündem oluşturmuş ve büyük tepki görmüştü.Başta Şehit yakınları olmak üzere birçok çevre bu söze isyan etmiş ve konu bihayli konuşulmuştu.Hatta kendisinin nerde nasıl askerlik yaptığına kadar gidildi.

Şimdide Erdoğan’ın bu sözleri için karikatüristler kolları sıvamış ve ortaya bu karikatürler çıkmış.
Daha önce Cumhuriyet Gazetesinde yeralan ve Musa Kart’ın çizmiş olduğu kendisini “kedi” olarak gösteren bu karikatür çokca konusulmuş ve ceza almıştı.
Bunun sonucu ne olacak acaba?

“Ama bana burada komutan olacaksın diyorlar.” diyor. “Başka şansım yokmuş annem; ama ben kendimi korumayı beceremem ki.”

janus96 | 08 September 2006 14:09

“Anneciğim sadece iki kere silah attım.” diyor oğlum. “Silahları öğretiyorlar; ama üç ayda silah öğrenilmez ki.” diyor…“Ama bana burada komutan olacaksın diyorlar.” diyor. “Başka şansım yokmuş annem; ama ben kendimi korumayı beceremem ki.” diyor. Hakkari’ye göreve gideceği zaman “İnşallah sağ dönerim, inşallah yapabilirim görevimi annem.” dedi. “Ama çok zor.” dedi.
Bu satırlar Şehit Asteğmen Zeki Burak Okay’ın cenaze töreninde ‘Vatan sağ olsun demeyeceğiz.’ sözleriyle gündeme gelen acılı anne ve babayla Zaman Gazetesi’nden Nuriye AKMAN’ın – ki kendisi bence Türkiye’nin en iyi röportaj yapan gazetecisidir – yaptığı röportajdan bir alıntı. Sabah nette ilk okuduğumda, hep duyduğumuz, bildiğimiz, anladığımızı zannettiğimiz bir durum olmasına rağmen yine de duygulandım.”Allah’ım yavrumun başına böyle bir şey gelirse ben ne yaparım diye gizli gizli ağlıyordum. (Ağlıyor) İşyerinde kaçıyordum bir kenara, arkadaşlarım görmesinler diye. Sakinleşip geri geliyordum. Dayanamıyordum o çocuklara.”
Neden bilmiyorum ama sizinle paylaşmak istedim. Anne’yi okudum; babayı okudum… İçimde birşeylerin ezildiğini hissettim. aslında hiç duygusal biri sayılmam ama bu hikayede ve anlatılanlarda aşk acısı aptallığının ötesinde birşeyler vardı. röportaja buradan ulaşabilirsiniz. Bence bir okuyun. Bildiğiniz bir hikayede olsa.

5 eylül tezkeresi

quodquidest | 06 September 2006 08:23

utanç tezkeresidir.. buyur sevgili halkım!!bayrağını,cumhuriyetini,özgürlüğünü kimlerin eline bıraktığını gör..
kararı veren 340 milletvekili,eşleri ve çocuklarıyla beraber -ki gayet hatırı sayılır bi rakamdır bu- gönderilmeli lübnan’a..madem tehlike yok,buyrun!
kendini seçen halkın %75inin isteğiyle örtüşmeyen bir karar verecek kadar cesur olan iktidar partisi üyeleri acaba bu cesareti kendi çocuklarını,yardakçılarının çocuklarını,peşkeşçilerinin çocuklarını lübnana gönderme konusunda da bu kadar cesur olabilecek mi???
p.c.:bu konuda çekimser oy kullanılması da ağızları açık bırakacak pişkinlikte bi olaydır.ya alzheimer olunması,ya cerebral kortekste yırtıklar bulunması,ya da cezai ehliyete sahip olunmayacak kadar bünyeye hakimiyetin yitirilmiş olması gerekmektedir.buyurulup buradan yakılmalıdır.

Erkekleri Eğitelim – 1

linnux | 04 September 2006 16:33

Verdiğimiz bir eleştiri sözünü tutarken, toplumumuzdaki
bazı eğilimleri de eleştiriyoruz bu yazımızda.
Mekanımız asker ocağı, başlayalım!

Acemi birliğinde, akşam yemeğinden sonra bir de akşam dersi yapılıyordu.
Atatürkçülük eğitimi falan…

Aklıma gelmişken, “Atatürk’ün tanımı” diye birşey vardı.
On maddelikti sanırım. Yani tüfeğin silahın tanımı olur da,
“Atatürk’ün tanımı” kavramını hangi akla yakıştırırsınız,
bunu TDK’ya havale ediyorum.
Gerçi bu tanımın, “hangi aklın” eseri olduğuna dair duyumlar almadım değil.
Ama kesinliği olmayan bir konuda polemiğe girmeyelim deyip,
TDK’ya saygı ve sevgilerimizi gönderiyoruz(nedense!).

Askere kadar gittim, gelicem.

kara | 12 August 2006 14:52

Askere gidiyorum günlük, Yalova’da eğitim vereceklermiş bize. Bahriyeli diyeceklermiş. Asteğmen diye çağıracakları da rivayetler arasında. Yemin etmeden ortalarda gözükmeyecekmişim günlük.

Hadi, selametle…

ahlaki bakışın miyop hali

knemo | 19 July 2006 05:19

AFP haberine göre:

yüzünü unutmamak için: bolton
yüzünü unutmamak için: bolton

ABD’nin Birleşmiş Milletler elçisi John Bolton verdiği demeçte; İsrail’in Lübnan’a saldırısı sonucu hayatını kaybeden sivillerle, “terorist hareketler” sonucunda İsrail’de öldürülen siviller arasında ahlaki açıdan bir eşitlik bulunmadığınıyumurtlamış.

Yani İsrail’deki sivillerin canı can, Lübnan’dakilerin canı “savaşın trajik yüzü”ne kurban.(!!!)
Malumu ilan eden Bolton, Lübnan’da ölen 8 kanadalı için de “trajedi” yorumunu yapmış.

Asker’i zorlamak

elend | 10 June 2006 15:50

Türkiye’de 2006’nın sıcak geçeceği hep söyleniyordu. özellikle de yaz aylarının “mevsim normallerinin bayağı bir üzerinde(!)” geçeceği..
Politikayı inceledikçe de bunu açık ve net olarak görüyoruz..
Sebepler şunlar:
-Cumhurbaşkanlığı seçimi (son maddeyle ilintili)
-Yüksek Askeri Şura (son maddeyle ilintili)
-İran’a yönelen Batı’nın yeni hareket düzeni, bunun Türkiyeye baskıları (İran’ın bölgesel gücünün artması sonucu Türkiye’nin bir an önce Nükleer santral kurma kararı vermesi beklenen bir gelişme. Ki bu da kendine has yeni sorunlar yaratacak.)
-Avrupa Birliği ile iplerin kopumuna şahit olunacak durumun oluşacak olması (Kıbrıs meselesinde birçok konunun nihayetini şimdi görecek olmamız da eklenmelidir)
-Ve de pek konuşulmaması gereken konu : Devlet içi Çatışma…

Bu kadar fazla karışık konunun biraraya gelmesi olağanüstü bir durum yaratmış durumda. Soğuk Savaşın bitimi bile böyle birşey değildi Türkiye için.
Ben bir önceki yazımda yaptığım gibi özellikle “devlet içi çatışmayı” incelemek istiyorum.

“Çete” derken Askeri İstihbarattan mı bahsediliyor?

elend | 31 May 2006 20:34

Türkiyenin gündeminde uzunca bir süredir ‘çete‘ olarak adlandırılan yapılanmalar var. Nedir bu çeteler? Köşe yazarları çok ‘gizli’ birşeylerden bahsediyormuş havasında iken acaba nelerden bahsediyorlar? Polat Alemdar özentisi dengesizleşmiş gruplar mı; eski ülkücü tayfası mı, yada klasikleşmiş mayfa mı?
Hiçbiri. Her defasında olaylara yenileri ekleniyor, ama sessizce hakkında konuşulan tek kurum ‘ordu‘.
Danıştay saldırısında gene gördük; dinci denen biri, zamanla -medyamız sağolsun- eski asker birisinin adamı çıktı (medya tarafından ‘çıkartıldı’ yada). O adam da kalbinden bıçaklandı (yada kendisi yapmış olabilir?). Etraf daha çok karıştı hemen..

27 mayıs, 9-12 mart, 12 eylül, 28 şubat, ?

beyefendi | 27 May 2006 18:09

bir sadrazam daha! Allah rahmet eylesin
bir sadrazam daha! Allah rahmet eylesin

türkiye‘de askeri darbeler 27 mayısla başladı zannedilir ama ilk darbenin tarihi çok eskidir. dede korkut hikayelerinde iç oğuzun dış oğuza darbe yapmak üzere iken basılmasını,ava giderken avlanmasını okuyanlar bu kadar çok türk devletinin nasıl kurulduğunu ve haliyle nasıl yıkıldığını anlayabilirler.yakın tarihimizde darbelerin hası 2. mahmut tarafından yeniçerilere karşı yapılmıştır. hemen arkasından da cezayir elden çıkmış, istiklalini kazanana kadar fransızların katliamlarına maruz kalmıştır. en acıklı olanı sultan abdülaziz‘e yapılan darbedir. eşekçi paşa yönetimi ele aldıktan sonra bir suikastle,kimsenin yapamayacağı şekilde iki bileğini birden kesip sultanı intihar ettiği süsünü vererek öldürmüştür. tabii bütün bunlar masonik ittihatçıların sultan abdülhamid‘e yaptıkları darbe yanında bir hiçtir. zira 33 yıllık saltanatı boyunca koruyup kolladığı ve geliştirmeye çalıştığı koca osmanlı 10 sene içerisinde, arkasında büyük bir enkaz bırakarak tarihe gömülüp sonsuzluğa yelken açmıştır. bugün balkanlar,kafkasya ve arap yarımadasında ki meseleler bize osmanlı’dan miras olarak kalmış,halledilmeyi beklemektedirler. tabii bu ayrı mevzu. nerede kalmıştık.Atatürk bu ihtilal mevzularının türk milletinin bekasını tehdit ettiğini yaşayarak öğrendiği için askerin siyasette olmasını engellemiş, devr-i iktidarında mümkün olduğunca bu hal üzere devam etmiştir. ama sonradan meydanı boş bulan bir takım askerlerimiz yeniden ihtilal rüyalarıyla yatıp kalkmaya başlamış ve nihayet muratlarına 27 mayısda ermiş ama bununla yetinmeyip eski gelenekleri parlatıp bir sadrazam ve iki veziri ebedi istirahatgahlarına göndermişlerdir.tabii 27 mayıs pandoranın kutusunu açmış, peşipeşine gelen darbe ve güç ihtiraslarını serbest bırakmıştır. hemen peşinden Talat Aydemir 22 Şubat 1962 ve 21-22 Mayıs 1963 tarihlerinde iki üç defa darbe girişiminde bulunur. neticede idam edilir. tabii bunu gören kızıllar boş durmaz. 68 olaylarıyla beraber hızlanan sovyet türkiye ihtirasları 9 mart tarihinde belirginleşir. doğan avcıoğlu yedeğinde bir kaç general ile türkiye’nin lenin‘i olmak için gün sayar ve içtimai hayatı karıştırırken devreye 12 mart girer ve koministler gerçekten çok üzülürler. fakat yılmazlar, yeni bir ihtilalle bu sefer stalin olmak için vargüçleriyle çalışırlarken devreye gladioergenekon girer ve olaylar çığırından çıkar. kardeş kavgası başlamıştır,artık bunu durdurabilecek tek güç olan ordunun duruma el koyması için halk gün saymaktadır. derken 11 eylül günü oluk oluk akan kan 13 eylül günü bir anda kesilir zira ordu devlet ve millet için idareye el koymuştur. tabii bunun için 24 ocak kararlarından sonra ekonomi düzelsin diye bir müddet beklemişlerdir ama olacak o kadar. o kadar kusur kadı kızında da bulunur.ve akabinde özal‘lı yıllar başlar,bir rüya gibi küçük amerika olmak için çalışan madonna ve michael jackson hayranı ,arabeskçi,vatkalı,kolları kıvrılmış ceketler giyen küçük emrahlar ve ceylanlar bu yıllara güzel damga vurur.ve 90’lar terör,özel radyo ve tv’ler,türk asrı gençliği heyecanı,çöken ahlak değerleri-aile, yüksek enflasyon ve giderek yamulan ekonomi ile türkiye tarihinin garip dönemlerinden biri olarak göz açıp kapayıncaya kadar geçer.ama o da ne? bu kış irtica gelmeyecek midir? elbette gelecek,hele bir gelmesin aczimendiler ve fadime şahin-ali kalkancıyla beraber yatak odasından canlı yayınla getiririz. netekim 28 şubat mgk kararlarıyla irtica tehlikesi savuşturulmuş,memelekette huzurlu yeni bir dönem başlamıştır. postmodern darbe mi? o da ne ola ki? biz darbenin çağdaş olanını severiz. bizi kesmez öyle postmodern filan. bu arada 40-50 milyar dolar buhar mı olmuş, türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizini mi yaşamış, aile kurumuyla beraber milletin ahlakı daha mı çok göçmüş? kuzum kim takar bunları, duymadın mı laiklik elden gidiyor, bu şeriatçılar bizi kesicek valla kıtır kıtır ama iyi ki asker var gelir kurtarır bizi bir daha.kurtarır kurtarır. biz de yeniden gelip kurtarmasını bekliyoruz zaten ! kurtarsa da kurtulsak !