bildirgec.org

anne hakkında tüm yazılar

Annem !…

koza 68 | 01 November 2006 11:33

Lise yıllarımda edebiyat hocam; Aile fertlerinden biriyle röportaj yapıp getirin demişti. O ödevi yapmamıştım.Aklımda annem vardı ama neden gerçekleşmemişti hatırlamıyorum….

Yıllar sonra , bu fikir yeniden canlandı beynimde…Annemin boş bir anını yakalayıp onunla yarım kalmış ödevimi tamamlamayı düşünüyorum…

Geçen hafta bu fırsatı yakaladım…İki namaz vakti arası en uygunuydu,en azından onu tedirgin etmeyecektim… Tontonuma ( anneme böyle seslenirim) niyetimi söyledim.Hiç itiraz etmeden “olur oğlum hadi başla bakalım “ dedi…Vakit geçirmeden başladım bende..

Anneler ve Oğulları

Guitarist | 16 September 2006 11:50

Anneler kutsaldır falan filan bir sürü şeye tamam da bazen delirtiyorlar! Mutfakta iki dakika rahat hareket edemezsiniz.Bişey dökünce hemen gelir bağırır dünyanın sonuymuş gibi azarlarlar.Yok ders çalış yok şu yok bu! İnternetin gereksiz olduğunu düşünüp adsli kapatmaya teşebbüs! Hele ki anneniz ev hanımı değilde iş kadını oldumu üstünüzdeki baskısı daha bir artar,size daha bir çekilmez yaşam bırakır! Yani anneniz yaptığınız hiç bir davranışı beğenmez,yeteneklerinizi hiçe sayar “dersleriniz” kötü diye adam yerğine koymaz!

Yahu öss sistemi belli,derslere giren hocaların kapasitesi belli,girsin bakalım benim matematik hocam öss ye! ikinci basamaktaki 30 soru içinden 20 tanesini çözsün ben dişimi kırayım!

“Ama bana burada komutan olacaksın diyorlar.” diyor. “Başka şansım yokmuş annem; ama ben kendimi korumayı beceremem ki.”

janus96 | 08 September 2006 14:09

“Anneciğim sadece iki kere silah attım.” diyor oğlum. “Silahları öğretiyorlar; ama üç ayda silah öğrenilmez ki.” diyor…“Ama bana burada komutan olacaksın diyorlar.” diyor. “Başka şansım yokmuş annem; ama ben kendimi korumayı beceremem ki.” diyor. Hakkari’ye göreve gideceği zaman “İnşallah sağ dönerim, inşallah yapabilirim görevimi annem.” dedi. “Ama çok zor.” dedi.
Bu satırlar Şehit Asteğmen Zeki Burak Okay’ın cenaze töreninde ‘Vatan sağ olsun demeyeceğiz.’ sözleriyle gündeme gelen acılı anne ve babayla Zaman Gazetesi’nden Nuriye AKMAN’ın – ki kendisi bence Türkiye’nin en iyi röportaj yapan gazetecisidir – yaptığı röportajdan bir alıntı. Sabah nette ilk okuduğumda, hep duyduğumuz, bildiğimiz, anladığımızı zannettiğimiz bir durum olmasına rağmen yine de duygulandım.”Allah’ım yavrumun başına böyle bir şey gelirse ben ne yaparım diye gizli gizli ağlıyordum. (Ağlıyor) İşyerinde kaçıyordum bir kenara, arkadaşlarım görmesinler diye. Sakinleşip geri geliyordum. Dayanamıyordum o çocuklara.”
Neden bilmiyorum ama sizinle paylaşmak istedim. Anne’yi okudum; babayı okudum… İçimde birşeylerin ezildiğini hissettim. aslında hiç duygusal biri sayılmam ama bu hikayede ve anlatılanlarda aşk acısı aptallığının ötesinde birşeyler vardı. röportaja buradan ulaşabilirsiniz. Bence bir okuyun. Bildiğiniz bir hikayede olsa.

artık çocukları kandırmayın

bildigimiz son sey | 01 September 2006 19:16

yine bir tebessüm belirdi yüzünüzde… aslında can alıcı bir gerçek var yine ortada: kandırılıyor ve sonuçta kandırıyoruz!

seni leylekler getirdi yerine gerçekleri mi söyleyelim yani?” dediğinizi duyar gibiyim… yok canım, onu demek istemiyorum. daha önce de anne baba olmanın hassasiyetinden bahsetmiştim, yine bahsedeceğim. ben doğruları göstermeye çalışıyorum, ama yanlışlara parmak basarak…

ben psikolog ya da sosyolog değilim, böyle mevzularda da derin bilgim olduğunu söyleyemem ama her doğrunun her yerde söylenmeyeceğini biliyorum.

aile faciaları…

bildigimiz son sey | 28 August 2006 08:17

resim bir
resim bir

anne ördek, ardına aldığı yumurcaklarıyla peşi sıra gidiyor, gittiği yolun ne gibi felaketlerle dolu olduğunu bilmeden…

resim iki
resim iki

ve problemli yollara geliyor, aklı ermediğinden… gözü görüyor ama bilmiyor, devam ediyor yoluna…

resim üç
resim üç

ve sonunda olan oluyor… problemli yollarda niyazi olan çocuklar…

bakınca bu resimlere belki tebessüm ediyoruz, belki sadece gülüp geçiyoruz… belki de uydurmadır deyip, düşünmüyoruz bile…

kendimi kendime rağmen seviyorum (:

natalie anne makker | 16 August 2006 15:23

*Dengem yok.Duman konserinden çıkıp fasıla gidiyorum.İşkembenin üstüne beyti yiyorum,yanında da ayran içiyorum.

*Feridun Düzağaç dinleyip,arakasından İbrahim Tatlıses’in cdsini takıp kavur balıklarında oynuyorum.

*Ayda bir kez odamdaki mobilyaların yerlerini değiştiriyorum.

*Saat sesinde uyuyamıyorum.

*Çok alkol alınca sızamıyorum.En kötüsü kusamıyorum.

*İnsanları sevmiyor ama onlara kızamıyorum.

*Sigaraları ucuca ekliyorum.

*”Deli gibi seviyorum” dediğim adamı bir hafta sonra tanımıyorum.

*Uyku arasında konustuklarımı hatırlamıyorum.

Kimse Beni Duymuyor mu?

deborahhh | 05 August 2006 03:24

Konuşmayacağım anne. Odamın kapısını aralamış bana bakıyorsun. Seni göremediğimi mi sanıyorsun? Konuşmayacağım işte. Yatacağım burada. Ne o yine başın mı ağrıyor? Kafanı sarıp sarmalamışsın. Olsun. Yine de konuşmayacağım.
İçerden yine gürültüler geliyor. Tabii kimin umurunda benim burada yatıyor olmam. Azıcık bana saygı duymuyor kimse. Sanki olanca kavgayı ben tek başıma yaptım. Dün gece de sizin bu gürültünüz yüzünden uyuyamadım zaten.
Ne oluyor yahu? Bütün mahalleli bize mi geldi? Bu nasıl bir gürültüdür?
Bak yine kapı aralığından bakıyor. Hiç üsseleme anne ko-nuş-ma-ya-ca-ğım. Anne? Aaa ablam bu! Neden geldi ki? Allah allah daha dün telefonda “işlerim çok yoğun bayrama kadar görüşemeyiz” demedi mi bana? Yok artık anne. Kendin halledemedin sorunlarını ablamı da mı çağırdın? Sabah erken geldi her halde. Duymadım geldiğini.
Anneciğim ve babacığım sizi ve dahiyane fikirlerinizi kutluyorum, ama yemezler. Değil ablamı ölmüş dedemi getirseniz bu kez geri adım atmayacağım. Siz daha bana güvenmeyi öğrenemediniz. Ama ben size öğreteceğim. Siz anlayana kadar da hiç birinizle konuşmaya niyetim yok.
Şimdi de kapıda ikisi birden duruyorlar. Aşk olsun anne ya! Ne anlattıysan kıza o da ağlıyor. Aferin size…. Hem kafanızdan bir hikaye uydurun hem de gerçekmiş gibi oturup ağıt yakın. Sadece bir kere denediğim bir şey için dünya başınıza yıkılmış gibi davranıyorsunuz. Devam edin böyle. Benim değil sizin tedaviye ihtiyacınız var asıl. Kronik depresyon manyakları ne olacak!
Aslında yatmaktan da sıkılsım. En iyisi kalkıp gitmek. Para da yok. İsteyemem de şimdi bunlardan? Neyse Ayşegül’e giderim bende, vardır onda para. Saat kaç oldu? Off yaa her yerim tutulmuş yine kımıldayamıyorum.
Ne oluyor yahu? Ne bu gürültü anlayamadım ki? Aaa Ayşegül? Ne zaman geldin? Annem seni de mi çağırdı? Neler oluyor? Ayşegül? Beni duymuyor musun? Neden ağlıyorsun? Daha dün görüştük, neden bana böyle sarılıyorsun? Anne? Baba sen işe gitmedin mi? Biriniz cevap verin! Kimse beni duymuyor mu? Ağlamayın artık! Neden herkez ağlıyor? Söyleyin birine bir şey mi oldu? Kimse beni duymuyor muuuu?!……
Dede? İyi ama sen….

taç

buyutec | 03 July 2006 12:34

Koşarak çıktı kapıdan. Bir çırpıda karşıdaki yola ulaştı. Bir süre geçemedi karşıya. Kocaman arabalar süratle geliyor ancak hiç birisi onu fark etmiyordu. Elini cebine attı bir kez daha. İşte hepsi ordaydı, tamı tamına iki lira yirmi beş kuruş.

Yüzünde nicedir unuttuğu bir ifade vardı. Babasını son görüşünden hatırlayabilirdi hafızası elverseydi. Ve gidişinde –gidiş ve terk edişin farkını anlayamayacak kadar küçük yaştaydı henüz- arkasından bakarken nasıl da bambaşka bir hal aldığını yüzünün. Annesinin de o günden sonra güldüğünü görmemiş, gülmeyi tümden unutmuştu.