bildirgec.org

alerji hakkında tüm yazılar

hayali bir arkadaşım var uzunca bir süredir…

firatocal | 14 August 2010 21:16

hayali bir arkadaşım var uzunca bir süredir… canımın en sıkkın olduğu zamanlarda onunla konuşuyor ve dertleşiyorum… ona ne tafra edersem edeyim , nasıl çıkışırsam çıkışayım sesini hiç çıkartmıyor… tam bir kara gün dostu…

hayali bir arkadaşım var… evet , gerçeklerinden çok daha vefakar… bana sırtını dönmeyen , hayal de olsa bana hep gülümseyen… hüzünlü anlarımda yanıma gelip üzüntümü bütün içtenliği ile paylaşan… beni hiçbir zaman umutsuz , kimsesiz bırakmayan…

hayali bir arkadaş… ama dostluğu sahiciden daha sahici… çıkarına göre davranmayan kötü gün dostu… almak istediğini aldıktan sonra yüzüne bir kere bile olsa dönüp bakmayan nankörlerden değil o…

Öksürük

ekince | 23 February 2010 12:21

Bir bakıma vücudun savunma mekanizması sayılabilecek öksürük, çeşitli nedenlerden oluşabilir. Bunlardan bazıları, nefes borusuna kaçan cisimler ya da yiyecek parçalarıdır. Öksürük ayrıca bronşların içinde oluşan ve balgamında dışarıya atılmasını sağlar ve büyük ihtimalle bir hastalık habercisidir.
Sadece akciğerle alakalı olmayabilir. Burun, kulak zarı ve midede de başlayabilir.Basit şikayetlere bağlı öksürükler, genellikle ilaçlarla tedavi edilirler. İleri seviyede olanlarında ise antibiyotik tedavisi uygulanabilir.Öksürükten kurtulmak için, evinizde kendi kendinize bir karışım hazırlayabilirsiniz. Bir adet soğanın suyunu bal ile karıştırıp, gece yatmadan önce bir kaşık yediğinizde, kısa zamanda olumlu etkilerini görebilirsiniz. Soğanın acı olması daha etkili olmaktadır. Ancak miğde rahatsızlığı olanlara, şeker hastalarına, soğan ya da bala karşı alerjisi olanlara yedirmek doğru değildir. Bu karışım bir ilaç değildir. Her zaman doktorunuza danışmanız gerekir.

bebegimin ilk yili 11-12 aylar

simsir tarak | 27 January 2010 13:44

bebeğimin ilk aylarını buradanokuyabilirsiniz.

11. Ayİşte korktuğum başıma geldi. Yardımcım, ben ve Emir, abisinin yatak örtüsünü değiştirirken şakalaşıp bebeklerin en sevdiği şey çarşaftan çadır yaparak Emir’le oynuyorduk. Tekrar işimize döndüğümüzde Emir kafasını abisinin masasının kenarına vurdu. Ve kaşı açıldı. Allahtan yardımcımız yanımızdaydı. Akan kana buzlu havluyla tampon yapar şekilde hastaneye gittik. Hastanede dikiş attılar, kafayı da tencere kapak şeklinde sararak bizi eve gönderdiler. Uykudan kalkınca o sargıyı başında tutmayacağı için eve gelirken hava geçiren bantlardan aldım. Tekrar pansuman yapıp bu bantlarla yapıştırdım. 7 gün sonra dikişlerimizi aldırdığımızda, korkularımın daha da artmasına rağmen kriz anında nasıl sakin kalabildiğimi ben de anlamamıştım.Bir çubuğa takılan renkli halkalar şimdi en favori oyuncağımız. Halkaları büyükten küçüğe dizebiliyor, sadece çubuğuna değil radyatör başlığına koltuk kenarlarına da takıyoruz. Halkaların renklerini tek tek söylüyorum fakat konuşma gelişmiyor. İşaret dilini kullanmaya başladı. Ya da kodluyor. Bizde bu kodları çözüyoruz.Televizyon kumandasına çok meraklı bizde kendimizinkini ona verip yeni aldık fakat bunun çalışmadığını fark ediyor. Yine bizimkinin peşine düşüyor o tarafa oyuncağını kaçırıyor. Sanki ona gidiyor gibi yapıp, kumandayı kapıp kaçıyor. Hem ağzına sokuyor hem televizyona tutuyor. Cep telefonları da aynı muameleyi görüyor.Tek eli ile her yerde ayakta durup diğer eli ile ortalığı karıştırabiliyor. Mama koltuğunda geniş nesneleri başının üstüne koyuyor “hadi siz bağırın” “ıh ıh” biz de hep bir ağızdan “Gevrek, gevrek var” diye bağırıyoruz evin dört bir yanından.İnşaat malzemeleri, temizlik malzemeleri yani sapı olup tutunabileceği, ayakta durup oynayabileceği materyallere çok meraklı. Ne bulursa ağzına götürme işi sınır tanımaz hale geldi, toprak taş, çamur… Her şey mutlaka ağza giriyor. Şunu bildiğim için rahatım solucan böcek gibi şeylerden tiksindiği için eline alamıyor dolayısıyla onlardan yediğini hiç görmedim. Kedi-köpek gibi hayvanları ben severim ancak elleyemem, tüyleri içimi ürpertir. Fakat Emir kedi-köpek ile ilgilendiğinde bu duygumu bastırıp onun ellemesine izin veriyorum. Eve geldiğimizde elini yüzünü sabunlamasını sağlıyorum.Diş çıkarma işi durdu hala 8 diş var boy 78 cm kilooo:14,5 bu gidiş gidiş değil.

bebegimin ilk yili 8-9-10. aylar

simsir tarak | 25 January 2010 16:30

8. Ay – OyuncuParmak oyunlarına başladık. “Biri pişirmiş diğeri yemiş hani bana hani bana demiş…” İnternetten çocuk şarkıları öğrenip Emir’e söylüyorum. En canlı tepki “Bir elimde beş parmak bir elimde beş parmak.”Bir trafik kargaşası oldu Emir arkadaşımın arabasında ben diğerinde kaldım. Hemen telefon çaldı. Bu adam feci ağlıyor ne söyleyeyim. Benim de aklıma” bir elimde beş parmak “geldi. Arkadaşım hem araba kullanıp hem de bu şarkıyı söyledi. Buluştuğumuzda “Ne anahtar şarkıymış hemen bana güvendi ve ağlamayı kesti” dedi.Bu arada cumartesi ve cuma akşamı projesini hayata geçirdim. Başka bir abla gelene kadar haftada bir bize yardıma gelen abla ile araları iyi diye ondan rica ettik. Cuma akşamları bizde kalıyor. Ben ve eşim her hafta normal hayatın içine karışmaya başlayalı aramız daha iyi oldu. Rahatça sohbet edip dertleşebiliyoruz.Cumartesi sabah abla ile kahvaltımızı yaparken akşam biz yokken neler olduğunu konuşuyoruz. Genelde abi ile oyalanıp ihtiyaçlarını abla ile gideriyor. Nasıl anlıyor abi altımı değiştiremezi?Yiğit küçükken ondan ayrıldığımda küser 1 saat benimle ilgilenmez sonradan açılırdı. Emir böyle değil… “Aaa annem gelmiş değip kucağıma çıkıp seviniyor tabi bu da beni çok rahatlatıyor”. İşin aslı onu çok özlüyorum. Göğüslerim sızlıyor. Ama ailenin geri kalanı ve benim için doğru olanın bu olduğunu biliyorum. Gittiğimiz yerlerde de gözüm hep bebekler de. Kaç aylık, kaç kilo standart sorularıyla başlayan sohbetlerimiz oluyor diğer annelerle.Tabi dışarı çıkmalarla artan katı besin tüketimi de artık evde bebek kokusu bırakmadı. O berbat kokulu kakalar… Artık ıslak mendillerle altını silmiyoruz. Banyo lavabosunda bir güzel belimizden aşağıya yıkanıp onun için tanımladığımız mavi havlularla kurulanıyoruz. Bu seremoniden çok memnun oluyor ne de olsa işin içinde su var.
Ara ara da kabızlık yaşıyoruz. Böyle zamanlarda beslenme biçimini daha yumuşak ve zeytinyağlıya çeviriyoruz. Kayısı suyu gibi meyve sularıyla besliyor ve bol bol su veriyoruz. 2 gün uğraşmamıza rağmen hala kabızsa doktorumuzun tavsiye ettiği fitilden yardım alıyoruz.Evin içinde giymesi için çoraplı patikler alıyoruz. Bir süre sonra bunları çıkarmayı ya da tabanını kaydırmayı becerince ayakkabı vakti geldi diye düşünüyoruz. Ayaklar köfte formunda olduğu için alışverişe birlikte çıkıyoruz. Bazı ayakkabıları denemeyi tamamen reddediyor. Denedikleri içinden topuğu ve bileği güzelce saran, tabanı kaymaz içi, dışı deri, kolay bağlananını ciddi bir fiyata almak durumunda kalıyoruz. Çünkü bu ayakkabının yürüme için ne denli önemli olduğunu biliyoruz.Ayakkabılarımızı hiç yadırgamadan, tutunarak ilerleme işi aynen devam ediyor. Kendi bebek arabasını Emir alttan ben üstten tutarak gezintilerimize hareket katıyoruz. Bu kez de arabaya geri oturtmakta güçlük çekiyorum ama yine de elinden tutup bel ağrısı çekmekten iyi.
Tastamam 8 diş oldu. Bizim halkımızda negatif bir şey söyleme merakının olduğunu daha iyi anlıyorum şimdi. Markette, pazarda dişleri görenler şöyle söylüyor. “Aaa çok erken çıkmış, erken çıkan diş erken dökülür”. “Biberon çürüğü olur bu dişler.” Ben de soruyorum “ne yapalım ki bunlar olmasın?” bilen yok. Çıktı işte zaten çıkarana kadar çaba sarf ettik bana kalsa abisi gibi 10 ayda çıkarsaydı ben biraz dinlenmiş olurdum.
9. Ay -SeslerBöyle şey olmaz! 24 saat yüreği ağzında ben bebek bakıyorum Adam “babam” diye çığlık atıyor. Çünkü Fatih hep ona babam diye sesleniyor ondan mı acaba? Ben çeşit çeşit şeyler söylüyorum. “Annesinin kuzusu”, “bebiş”, “pemboş”, “Emircik…”Şu video işi tuttu gibi, arada bir açıyorum bulup kaybedip yarım saat kadar oyalanabiliyor. Yatağın içinde yüz üstü döne döne uyuyor. Tuhaf mırıltılar çıkararak ninni söylüyor kendine. “Uyku zamanı geldiğinde, siz yanında olmadığınızda bebeğinizin varlığından destek alacağı bir başka eşyaya bağlanması işe yarayabilir; bu eşya bir oyuncak, yastık ya da battaniye olabilir.” diyorlar şimdiye kadar reklâm olmasın diye bahsetmedim ama siz biliyorsunuz 1. ayından beri nunubaby’si var.Ancak ateşli olduğu günlerde bırak yalnız uyumayı hiçbir biçimde yalnız kalmayı kabul etmiyor. Her 4 saatte bir ateş düşürücü şurubunu veriyoruz. Çeşit çeşit ateş ölçer almıştım. En kolay kullanabildiğim alnına yapışan diğerlerini vücuduna koydurmuyor bile. Kulaktan ölçen de çok hızlıymış ondan da almak istiyorum aslında. Ateşin seviyesine göre ılık duş aldırıyoruz, bir de sirke ile ıslatılmış çoraplar iyi geliyor. Ateşin düştüğüne hiç güvenmiyoruz. Sürekli elimiz Emir’in vücudunda. Böyle ağır işçilikle geçen gecelerde Fatih ve Yiğit bizim her türlü konforumuzu sağlıyor. Ne de olsa onlar biraz uydular.Çeşit çeşit plastik emzik almıştım. Özellikle dişleri kaşındığı zaman kullanır diye bekliyordum olmadı. En iyi diş kaşıyıcısı içinde su olan ve buzdolabında soğutulabilir olan oldu. Taze soğan sapı verdim bir ara ara. Evet ağzı çok kötü koktu ama ağrıları biraz aldı. Damağa sürülen jelleri emip bitirdiği için pek bir faydası olamadı ama onların tadını sevdi.Niye emziği sevsin istiyordum? İlk bebeğimde emzik almamıştı. Memeden kesince mama hazırlayana kadar teselli edecek bir şey olsun çok bağırmasın istiyordum. Yine olmadı.Çok kararlı biçimde evin içinde dolaşmak ve nesnelerle ilişkiye girmek istiyor. Tabi bu ararda kaza geçiriyor. Genelde yüz üstü düştüğü için dişler dudakları kesiyor. Ağzının içi kan oluyor. Çok berbat manzara. Artık yüreğim ağzımda sürekli korkar olmaktan ani dış sesler karşısında tepki veriyorum. Aniden ses duyduğumda yerimden fırlıyorum. Çok sıkıldım korkmaktan. Evdeki herkes bana seslenirken önce düşük tonda sesleniyor, yanıma yaklaşmışlarsa mırıldanıyorlar. Birden “anne” sesi duyunca fırlayacağım diye onlarda tedirgin oldu. Biliyorum ki, ben daha az kaygılı olmalıyım ancak bir saniye gözden kaçırırsam olmadık işler yapıyor. Kapını önünde yerde olan çantaları karıştırıyor, terlikleri yalıyor, kapı eşiklerinden bir ileri bir geri geçip kapı menteşelerine ulaşmaya çalışıyor.Ortamda zararlı bir şey yok diye düşünüyorum ki o anda mutlaka bana nerede ne var gösteriyor. Koltuğun kenarına sıkışmış çekirdek kabuğu. Ve üstelik onu gösterip “baba” diyor.
Sabahları seyrettiğimiz 30 dakikalık bir TV animasyonu var. Burada söylenen İngilizce şarkıyı çok güzel söylüyor. Kulaklarıma inanamadım. Yiğit’ten rica ettim söylediğini duyarsa videoya çeksin diye. Ama hiç yakalayamadık. Söylesin istiyoruz biz söylüyoruz o gülüyor.
Artık düzenimiz çok netleşti sabah 7’de kalkış, 9’a kadar onun odasında tv- oyun- kahvaltı.9-11 arası sabah yürüyüşü.
Eve dönüş ve banyo. Emzirme ve uyku.1 4.30 uyanış.15.30’da günün çorbası. 17.30’da günün meyvesi veya yoğurdu. 18.30’da akşam gezmesi.19.30-20.30 akşam yemeği mıncıklaması. 21.30’da banyo ve uyku.Bu saatlere çok bağlıyım tüm günümü buna göre ayarlıyorum. Her gün aynı saatte aynı şeyleri yapmaktan memnun diye düşünüyorum. Saati geldiğinde kapının dibinde bitip “atta” çığlıkları atıyor. Ben de hava sıcaklığına göre kısa ya da uzun mutlaka onu dışarıya çıkarıyorum. 9 ayda her halde ilk 20 gün hariç her gün dışarıdaydık. Hiç yağmur çamur demedik. Öyle sıkı sıkı giydirdiğim falan da yok. Apartmanda bu çocuk Rusya’dan mı diyorlar, ben de “Şişman zaten çok terliyor” diyorum. Bu harekete göre nasıl şişman kalıyor.
10. Ay – Hareketlenme
Bazı günler hiç bir şey yemek istemiyor, sadece meme. Hatta abartıp sanki yeni doğmuş gibi ürkeklik geliyor ve birkaç gün bırak yanından ayrılmayı göz temasını bile kesmiyorum.
Bunun sebebi yeni eve taşındık bu ev eskisinden çok büyük. Onun odasını olduğu gibi taşıdık hiçbir değişiklik yapmadık. Nerdeyse bu koskoca evde günümün yarısından fazlası Emir’le onun odasında geçiyor.
Ona ait mekanları yeniden tanımlıyoruz ve benimsetmeye çalışıyoruz. Ancak abi ile baba ile bahçede çok mutlu evin içinde mutlaka ben yanında olacağım. Beni gözünden ayırmıyor. “Dünya yüzeyinde biri de beni böyle sevsin daha ne isterim” diyorum ama çok yoruluyorum. O uykudayken evi yerleştirmeye devam ediyorum. Bu ev 1 aydan önce yerleşmez.
Marketteki kadınların söylediği oldu: Üst dişinin birinde lekelenme başladı böylece ilk dişçi randevumuzu aldık ve gittik. Aslında bebek dişçileri ayrı oluyormuş ama bizim dişçimiz ailemizinki olduğu için ona gitmek istedik Çünkü hepimizin ağız ve diş sağlığı hakkında bilgisi var.
Şunları öğreniyoruz: Gece beslenmesinde biberon kullanan bebeklerin dişleri böyle lekeler olabilirmiş buna biberon çürüğü denirmiş ve çok hızlı ilerlermiş. Önlemek için püre gibi yapışkan beslenmelerden sonra yumuşak kıllı diş fırçası ile yuvarlak hareketler ile dişler fırçalanmalıymış. Bizim şanslı olduğumuzu bu işi Yiğit’e havale etmemizi ağabey -kardeş fırçalama eğlenceleri yaparken buna kolayca alışacağını söyledi.
Bu biberon işi şöyle başladı. Akşamları çok sık uyanıp emmek istedi. Ben de yatmadan önce biberon maması ile beslemeye başladım. Sabaha kadar bir kerede ben emziriyorum tamamdır. Ancak bu, yeni işler üretti bana, biberon temizliği gibi. Biberonları fırçayla suyun altında temizledikten sonra bir tencereye biberonları yerleştirip üzerine yarım çay bardağı sirke döküp üzerine de kaynar su ilave edip bir taşım kaynatıyordum.

bebegimin ilk yili 5-6-7 aylar

simsir tarak | 19 January 2010 17:56


5. ay dış dünya

Bacakların arasında bir hafta oturma egzersizi yetti ve desteksiz de oturabiliyor ancak güvenip bıkamadığımızdan yerdeki yorgana 5 adet yastık ilave oldu.
Şimdiki merakı oturmaktan çok dönerek yorganı geçip hatta kapı eşiğini de aşmak.
Yorganın üzerinde bir bakmışız oyuncağın birini eline geçirmiş kemirirken, bir bakmışız uçaktan serbest düşüş yapan sporcular gibi açmış kolu bacağı yere ha çakıldı, ha çakılacak bir heyecan bir heyecan.

El ayak sürekli koşu halinde .” Koş koş anca yetişirsin”

Yorganın üstündeki serbestlik bazen işime gelmiyor odadan ayrılınca ne yapacağını kestiremediğimde yatağına koyup birkaç sevdiği oyuncağı da yatağa serpiyorum. Her zaman hedef gidemese de hiç bıraktığım gibi bulmuyorum tuhaf sesler çıkararak gayretine gayret katıyor.

Egzersizlere hem emir hem de ben devam ediyoruz. Benim egzersizime sabah yürüyüşleri ilave oldu. Emir’inkine de sabah gezileri. Artık kanguruya sığmadı için bebek arabasıyla geziyoruz. Yürüyüş de emiri çevre ile tanıştırıyorum, bu güneş, bu rüzgâr, bu korna sesi, bu çiçek vb.

Odadaki dolap aynasında bir birimize dil çıkarmaya başladık. Bir yerde okumuştum 5 aylık bebeğin aynalı oyuncağı olmalı diye.
Aldık bir tane renkli, kolunda bacağında değişik ses çıkaranlardan. İlgi süper ancak her başım sıkıştığında onu önerdiğim için sinir oldu. Artık oynamıyor. Biz yine dolap aynasında çeşitli maymunluklar yapıyoruz.
Oyuncu bebek günleri oluştu. Bazı sabahlar dikkatimi üzerinde tutmak için değişik sesler, mimikler yapıyor ve birden ayağını birden ağzına alıyor. Gel de dayan gidip yiyorum onu.
Oyunların en yaratıcıları tanıştırma seansların da artıyor. Tükürmeler, kaşığı yakalamalar.
Bir de önlük işi var. Salyalar maksimum seviyeye geldiği için farklı farklı önlükler alıyorum. En sonun da tişört gibi giyilen penye yakası olanlarla rahat ediyor çekiştirmekten vazgeçiyor.

Bebeğimin ilk yılı (devam)

simsir tarak | 15 January 2010 10:28

Giriş

3.ay kaynaşma

Gün içinde en güzel saatler dilimi oluşuyor. Emir’in uyanık kalma ve uyuma saatleri netleşiyor. Evin her yerine koyduğumuz saatler anlam kazanıyor.
Saat kaç şimdi uyanacak, saat kaç şimdi emecek, saat kaç gezinme vakti vb..
Sabah erkenden uyanıp biraz yatakta vakit geçirdikten sonra ana kucağında benimle birlikte evdeki mekanları gezmeye başlıyor. Hem günlük işlerimizi yapıyor hem de ara ara monologdan diyaloga dönen konuşmalar süre geliyor.Artık günde iki kez dışarı çıkıyorum Sabah kahvaltıdan sonra hemen gelen uykuyu uzaklaştırmak için 8-9 arası, akşam üstü 17-18 arası.Böylece dönüşlerde kesiksiz 3 saat uyuyor bende günlük hayata dâhil olabiliyorum. Büyük çaba sonrası kurduğumuz düzen aniden bozuluveriyor. Örneğin aşılar.
İki, üç gün yeniden Emir kafasına göre rahat hayata geçiyor.
Sabah erken kalkıp emip, biraz kestirdikten sonra tekrar tekrar yatıp kalkıp hiç bir şeyden memnun olmaz biçimde talepler talepler. Aşağıdaki gibi aşı kartı buzdolabın üzerinde duruyor tabi ki tarihleri kaçırmak istemeyiz.
Bu tatminsizliğin sebebi birden beliriyor. Alt çenede iki diş var. Hiç böyle bir şey hayal etmemiştim. Doktorumuzu arıyorum “108 günlüğüz ve diş çıkardık” diye. Genetik olduğunu diş köklerinin anne karnında oluştuğunu anlatıyor. Kolik ağlamaları yeni geçmiş istediğim düzeni tamda oluşturmuşken!

Üzülme..!

| 26 October 2007 17:49

..
Koş bakalım, ardından kaldırdığın toz bulutunla..
yanlız, anlarsın ki, iste .. bu yaşlar gözlerimden süzülen,
tozdan.
alerjim var gidişlerine..
tozlarına sahip cıkarım ben, endişelenme..
yeter ki koş sen..

.. böyleyim ben, ne yapayım!
sen üzülme sadece..

ÜRTİKER

linet | 31 July 2007 17:18

Önce beni sinek ısırdı galiba dedi, baktım evet hep seni bulurlar zaten dedim.

10 dakika sonra geldiğinde bilekleri, koltuk altları ve kollarının içleri halka halka kızarmış olduğunu gördüm, çok kaşınıyorum dedi, hemen Ovadril sürdüm, ohh rahatladım dedi..

Sanırım yediğin birşey dokundu dedim, geçer merak etme dedim, çok pimpirikliydi zehirlendim mi acaba dedi? Güldüm, az önce verdiğin süt ve bisküvi bayatmıydı acaba onun yüzünden kabardım dedi, gözlerinden ateş çıkıyordu..

Saçmalama dedim, daha kanına karışmadı bisküviden kim zehirlenmiş..