bildirgec.org

aldatmak hakkında tüm yazılar

biten aşka ispat gerekir mi?

pinti | 19 January 2011 20:21

bir arkadaşım aradı geçenlerde taaaa liseden ,sana ihtiyacım var dedi düşünmedim bile anında yanındaydım.Kocasının aldattığını düşündüğünü son 1 yıldır fazlasıyla bilgisayarına bağlandığını orada ne haltlar karıştırdığını bilmek istiyordu.
Bilmek istiyordu çünkü kendisine ispatlı delilli boşanma sebebi arıyordu yada beni ona inandırdı.

Kocasını 300 Erkekle Aldatan Kadın

pacoz | 31 August 2010 18:31

Şebnem Berrak A.’nın kitabı kesinlikle hiçbir edebi değeri olmayan, fakat olaylara kadın perspektifiyle yaklaşan, toplumun kadın üzerinde bıraktığı seks intibahı nediri verebilen. Seksin bir kadın için ne ifade ettiğini birazda olsa anlatabiliyor bize bu kitap.

Anna Karenina, aldatılan erkeğin el kitabı

hayalicindegecti | 26 May 2010 11:23

Tolstoy’un bu ünlü romanı, (bence) dünya edebiyat tarihinin “baş eseri” olma niteliğini hiçbir zaman yitirmeyecek. E, herkes ona yarattığı o “muhteşem” hatta, kendini trenin altına atmış olsa bile “ölümsüzAnna Karenina (*) figürü ile “şahane” bir aşk romanı diye bakarken bu açı da neyin nesi demeyin.
Gelin beraber romandan (1860’ların Rusyasından) bugüne (Türkiye’ye) bir kolaj yapalım ve tartışalım.
1850’lerdeki,1860’lardaki Moskova ve St. Petersburg’daki yaşamın “tam bir fotoğrafı” sayılacak eser aslında olay örgüsünde arka planda bıraksa da, Aleksey Aleksandroviç Karenin figürü ile bugüne ilişkin önemli “hisseler” de gönderiyor bizlere.
FİZİKSEL AŞK SADECE ERKEKLER İÇİN MİDİR?
Roman karısını aldatan Oblonski’nin (Anna’nın ağabeyidir) öyküsü ile başlıyor. Oblonski’nin durumu (Levin’e) izah edişi şöyle:
-Anlatayım da dinle. Tutalım ki evlisin, karını da seviyorsun, ama başka bir kadını çekti canın…
-Kusura bakma ama bir şey anlamadım bu dediğinden…Şu anda karnımı tıka basa doyurmuşken bir ekmek fırınının önünden geçerken ekmek çalmanı anlayamayacağım gibi, bu senin dediğini de anlayamıyorum.
-Neden? Ama ekmek bazen öylesine nefis kokar ki, kendini tutamazsın.

BİZDEKİ DURUM: “Erkek aşık olmadan sevişebilir, hatta doğası onu buna zorlar (**) Kadın ise ancak aşık olduğu zaman başka erkeğe bakar,” tarzında söylemler yerleşmiştir. Kadın bu söylemlere inanacak ve harfiyen uyacaktır, aksi taktirde kendisine hemen “o” harfiyle başlayan damga vurulur.
EVLİLİKTE HUZUR YETERLİ MİDİR?
Eh, ekmek hep erkeklere “nefis kokacak” değil ya, romanda bu durum yıllardır Karenin’le evli olan Anna’nın da başına geliyor. St.Petersburg’da güzel evlerinde eşi Aleksey ve sevgili oğulları Serjoya’nın taçlandırdığı mutlu yaşamları pürüzsüz ve gayet dingin sürerken Vronski çıkıyor Anna’nın karşısına… Müthiş bir çekim duyuyorlar birbirlerine.

Rüya Olsa …

astral | 29 March 2010 10:34

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

‘Donuk bakışlarıyla dut yemiş bülbülü oynamıyordu, olan olmuştu.’

– Ne oldu?

Asumanın yüz ifadesi günlerdir gülümsemediğinden olsa gerek, epey sert bakar olmuştu. Ya da sadece mimik kasları reflekssizleş miydi? Hangisi olduğunu bilmiyordu yazar ama konuya ara verilip anlatılacak kadar görülmeye değerdi. Bütün siniriyle devam etti Asuman:

– Ne oldusu var mı? Her şey o gittikten sonra oldu.

Oynama..

pillibebekkuyuda | 23 February 2010 14:34

O gün aldatıldığını öğrenmişti..Oysa ki, her sevgi aşkla başlanmasa da, onda bulduğu değişik çekiciliğin peşinden gitmeye karar vermişti.

”Hadi canım”, dedi..

Yakın arkadaşlarından birinden telefon gelmiş, sevgilisi için zayıf, ince belli, uzun siyah saçlı bir kızla el ele yürüdüğü söylenmişti..
Hemen telefon açtı, cevap verilmedi..

O aldatılmaya alışık değildi..Hayat rollerden ibaretse, hangi rol onun olmalıydı şu an?
Bu rolü iyi oynarsa Oscar’ ı alıp sahneye çıktığında Merly Streep gibi acı acı gülebilecek miydi..

santral taklidi

astral | 20 February 2010 17:22

Ne zaman bu şehirde iki üç kalsa patlıyor, elektrik santrali taklidi yapıyordu.

Oysa yapmasına gerek yoktu. Zaten yapısı oldukça mesafe koruyucu bir çember içeriyordu. Dedim ki, bu adam bu kadına katlanamıyor. Bir adam şehir dışından geldiğinde, çok yorgun olsa da, bal börekse ve buradayken sinirli oluyorsa bu kadının yüzüne katlanamıyordur.

Şu gitse de kimle birlikte oluyorsa olsa diye geçiriyorum içimden. Var bunda bir şey. Banane. Banane olur mu? Bunun tavrı siniri aynen yansıyor.

Koruyucu kalkan mıyım ben? Şu kadınlar, rahatlatıcı nice kadınlar ne kutsal varlıklarmış onlar. Bal oluyormuş kimi insanlar. Töreler de pek iş görmüyormuş, insanın ruhuna hizmet eden gerekliymiş. Kimilerinin ruhu neresinde bilinmez ama bilen biliyor demek ki. Bu şehirde bu ruh eror veriyor, olan bu.

corbis.com
corbis.com

Adam her zaman tertemiz ve karizmatik, hoş kokulu, çok hoş. Sanki kokuya tav olunurmuş gibi kimi zaman. Ki, kimileri de oluyor demek ki. Adamın sinirleri alındığına göre ince ince. İnce ince olan diğer hususları bilemesem de tahmin ediyorum. Kimileri çalışmayı pek sever. Kaçıştır. Evden. Kafadan, düşüncelerden, düşlerden, kurmamak için yoldur. Yollar dahi iyidir. Başka yollara çıksa da ruhun ilaç gelir yorgunluk. Yorgunluk da ilaç mıdır? Öyledir. Tamamiyle. Bunu da anladım ya, başka bir yerdeyim anladım.

durum bu

admin | 27 November 2009 15:47

Uzun süredir yalnızım. Bu durum da çok canımı sıkmıyor işin aslı.

Yalnız olmaya alıştım. Bu kırılır mı, nasıl kırılır bilmiyorum ama giderek daha da zor olduğu açık… İnsan böyle olmaya alışıyor.

Ve yokluğunu hissetmiyor çoğu zaman duygunun, kapatıyor yaralarını çok diplere- içlere. Gömüyor. Yok sayıyor çoğu zaman. Benim de çoğu kişi gibi çok içim acıdı. Aşka küstüğüm çok oldu.

Dört sene herşeyim saydığım, ömrümü geçireceğim sandığım adam, başka kadınla olmak istiyorum diye terk etti. Sonra kimseyi alamadım hayatıma. Güven denen duygu piç oldu. O gündür sevgilim demedim kimseye, diyemedim.

Her şey olağan akışında

astral | 22 May 2009 10:53

Düğümlerin bittiği yerdeyim. Yolun sonunda bir resmin başlangıcındayım. Bir papaz dua okuyor kapı önünde, kuyruğuna yanlışlıkla basılan beyaz yavru kedi çığlık atarak uzaklaşıyor. Sokakta tek tük oynayan küçük çocuklar. Erkek çocuklar misket oynamaktan yorulmuyor asırlar geçse de.

Yorulan bir kadın pencere kenarında elini çenesine dayamış, ayıkladığı fasulyeleri bir yana iteklemiş -kendince mola verip- dışarıyı seyrediyor, hülyaya dalıyor, bunca gençken gençliğini yaşayabileceği başka bir hayat düşünüyor bulutlara bakıp, bakıp…

Kendini ne sanıyorsun? : ”Phone Booth (Telefon Kulübesi)”

gorcun | 11 May 2009 16:57

Phone Booth
Phone Booth

Joel Schumacher’ i 2002 tarihli filmi Phone Booth (Telefon Kulübesi) kısa ama etkili bir film olarak tanımlanabilir. Stu Shepard (Colin Farrel) adlı reklamcı, mesleğinde başarılı kendine son derece güvenen etkili bir karakterdir.

Yanında asistanıyla yolda ilerlerken cep telefonuyla iş görüşmeleri yapan Shepard, bir kaç iş ayarladıktan sonra özel görüşmelerini yaptığı telefon kulübesine girer. Karısından (Radha Mitchell) habersiz başka bir ilişki yaşadığı Pamela’yla (Katie Holmes) konuşan ve telefonu kapatan Shepard ardından gelen telefon çağrısına cevap verir.
Basit bir telefon çağrısının nelere yol açacağını tahmin edemeyen Shepard, telefondaki sesin sahibinin kendisine dürbünlü tüfekle bakan bir katilin olduğunu öğrendiğinde telefon kulübesinden çıkışının kolay olmayacağını anlar.

Phone Booth
Phone Booth

Daha sonra katilin çevredeki kadın satıcısını vurmasıyla olay, Shephard tarafından gerçekleştirildiği sanılıp halk,polis ve medyanında ilgisini çekecek bir hale gelir. Bundan sonra Shepard’ ın kulübeden çıkmak için yapması gerekenler onu fazlasıyla zorlayacaktır.