bildirgec.org

aile hakkında tüm yazılar

Katmerli Sorunların Ortak Çözümü: Baskı

ventola | 22 June 2010 12:08

Öncelikle şunu bilmekte fayda var ki baskı yapmak her durumda olumlu sonuç vermeyebilir. Örneğin ufak tefek sıkıntıları sorun olarak düşünüp sürekli baskı yoluna giden biri başını daha çok derde sokabilir. Bu tabii ki göz ardı edilmemeli. Zaten bir insan baskının kerametini kavramışsa onu gerektiği yerlerde kullanmayı ve doğru uygulamayı da bilir. Evet, baskı doğru uygulanmalıdır!

Baskı nasıl doğru uygulanabilir peki? Bir futbol müsabakasını ele alabiliriz daha rahat anlaşılması açısından. Rakibi baskısıyla bunaltan takımın dikkat etmesi gerekenler, defansa çekilmiş rakibinin kontra ataklarını engellemek, tüm çıkış yollarını kapatmak, takım adına olası riskleri göz ardı etmemektir. Yani körü körüne bir baskı anlayışı kesinlikle aptallıktır, karşıdaki her kimse ona hiç nefes aldırmadan uygulanmalıdır bu yöntem.

SESLENMİYOR HİÇ KİMSE

mavilikler | 07 June 2010 16:36

“Gelsene… Evde çayla üzümlü kek var.” Pencereye kaldırdığı yüzünde, boyundan büyük bir bezginlik… Sanki bu çağrıyı yapmamışım gibi…

Çoktan vazgeçmiş gibi çağrılmayı beklemekten… Tekrar sesleniyorum: “Gelecek misin? Hadi, çayın altını yakıyorum. Hem yeğenime aldığım çok güzel bilgisayar oyunları var.”

Hiçbir şey demeden, küskün küskün yaklaşıyor apartmana. Daire numaramı sesleniyorum. İlk gelişi olacak bu çünkü. Kapıya koşuyorum… Otomatı açar açmaz çayı ateşe koymak üzere yöneliyorum mutfağa.

geçmişteki karanlık nokta

scapegoat35 | 11 May 2010 18:04

bugünlerde en çok düşündüğü şey o gündü. evet o gün. babasının ona zerre kadar güvenmediğini anladığı, fakat buna tepki verecek cesareti olmadığı gün.

bir şirketin ortağıydı babası. 2 ortağı daha vardı ve bir tanesiyle çok tartışıyorlardı. en sonunda hisselerini çocuklarına devretme ve çekilme kararı aldılar. bugün geriye dönüp bakınca bu karara karamsar bir şekilde gülüyor hala. devir işlemleri bitti. kimse ona ve diğer ortağın oğluna sormadı neyi nasıl yapalım diye. kendi bildiklerini okudular sadece.

devri takip eden günlerin birinde bir akşam babası gelip “senet imzalayacaksın” dedi. çok sevinmişti. işle ilgili bir mesele söz konusuydu ve onun imza atması gerekiyordu. kendisini gerçekten işin bir parçası olarak hissetmişti. babasına asla karşı gelemezdi, ne derse yapardı ancak yine de merakını yenemeyip sordu. “ne için gerekiyor?” aldığı cevabı, bir ömür boyu unutamayacağını bilse kesinlikle bu soruyu sormazdı. aldığı cevap kızgınlıktan öte çok yoğun, çok ağır ve çok travmatik bir kırgınlık yaratmıştı onda. işte o gün onun geçmişinde karanlık bir nokta olarak kaldı. hiç bir şeyin silemeyeceği, üzerini örtemeyeceği, duvara eğik olarak “perçinlenmiş” ve asla düzeltilemeyecek bir resim gibi duruyordu içinde.
“o senet annende duracak, ilerde onlara yanlış yaparsan ellerinde bir güvence olacak”

Baba Blog

magoman | 02 April 2010 14:37

İnternetteki kaliteli veri arttıkça sağlıklı ve doğru bilgiye ulaşımımız daha hızlı oluyor. Bu her konu için böyle.
Bebek konusuda bunlardan birisi. Bebek büyütürken kazandığınız tecrübe ve doğru bilgi birikimini sanal ortamda paylaşmanız birçok yeni ebebeyne yardımcı oluyor.
Bunun için birçok site ve blog var. Bloglar sanki bu iş için biraz daha iyi. Bebeğe hangi ay ne yedir meliyim? Gaz sancısını nasıl geçiririm? Ninniler, hikayeler, yemek tarifleri vs…
Kişisel günlükten ziyade yukarıda bahsedilen bilgileri de içermesi bir bebek bloğunda aranılan özelliklerden.
Biradambirbebek tüm bunları içeriyor. Bebeğe kullandığımız ve kullanacağımız bez vakit ve zamanları gibi esprili konulardan, sayısız yemek tarifine. Faydalanabileceğimiz internet sitelerinden, küçük oyun ve hikayelere…

Dağınık içler dizaynı..

pillibebekkuyuda | 29 March 2010 09:24

Bugün öpüşlerin yağıyor çatıma,
Düşüp yuvarlanıyor ayağıma,
Hangisini toplasam soluyor dudağımda..
Bugün gözyaşların düşüyor bardağıma,
İçtikçe çoğalan..
Bugün en karasından sözlerin var tabağımda,
Yedikçe kanatan..
Bugün sevgilerim toplandı sepetimde,
Sana sunmaya hazır,
Sundukça, yalnızlaşan..
İçimde bir şarkı çalıyor senden,
Çaldıkça, çalıyor seni benden,
”Özür dilerim” diyor,
Diledikçe geciken..

2010 Blog Ödülleri

beyrek | 22 March 2010 10:00

blog ödülleri 2010
blog ödülleri 2010

Türkiye’nin önde gelen markalarının sponsorluğunda, bu yıl üçüncüsü düzenlenen 2010 Blog Ödülleri‘ne kayıtlar başladı (10 Mart 2010).
2010 Blog ödülleri; toplam 17 farklı kategoride (Aile, kadın, yemek, otomobil, kişisel, hobi, kültürsanat, teknoloji, pazarlama, topluluk, haber, eğlence, iş dünyası, moda, spor, gezi ve windows live spaces) dağıtılacak.
Başvuru kayıtları 30 Mart’a kadar devam edecek.

Bu sene, geçen senelerden (2008, 2009) farklı olarak, değerlendirme sürecinde 12 kişilik bir jüri görev yapacak.

GÜLÜŞÜNDE ISINMAK

mavilikler | 02 March 2010 09:40

Gülemeyeceğim, kusura bakma! Bugün de yine o günlerden biri çünkü. Gözlerimi kapayıp güzel rüyalara dalmak yetmiyor ne yazık ki yeni bir günü başlatmaya. Herşey aynı kalıyor yine. Dönüşü olmayan yollara girilmiş bir kere çünkü. İnsanlar yapmışlar çoktan seçimlerini.

Yani anlayacağın, birilerinin seçimleri yüzünden bu halde yüzüm… Seninle bir ilgisi yok. Sana böyle kapkara bulutlarla yüklü gelmeyi hiç istememiştim. Aksine tek isteğim; bir parça güneşti… Gülüşünde ısınmak için gelmiştim ben buraya… Bulutlarımdan birer birer arınmak için…

Açık havada sosyal psikoloji dersi

admin | 09 February 2010 12:31

Açık havada sosyal psikoloji dersi
Kahraman Çayırlı

Haberler malumunuz. Kadınlar güçbela, arada derede doğurdukları bebeklerini bir şekilde yok etmeye, yok kılmaya çalışıyorlar. Özgeçmişler, hikayeler biraz değişiklik gösterse de öz bu. Erkek egemen haber dilleri, medyalamaları hazırola geçti hemen, etiket hazır: Vicdansız anne(ler). Metinler, yazılar tek taraflı, kadınlar ve bebekleri var ortada, ya babaları? Niye kimse babalardan söz etmiyor.Vicdansız olan anneler değil bir kere. Özellikle aileleri olmak üzere tüm toplum olarak biz (vicdansızız) suçluyuz. Anneyi değil, hepimizi tutuklamalılar. Hepimiz, her birimiz suçluyuz. Açık havada sosyal psikoloji dersi. Toplum, kurallı kollarıyla öyle sıkboğaz ediyor ki bireyi, düşünün bebeğini tuvalette doğurup çöp sepetine atabiliyor, birey. Ailenin, toplumun “sosyal etki”si diye buna denir işte. İşaret parmaklarımız hazır: Anne suçlu, kadın suçlu. Tecavüze uğrayan masum kız çocuğunu hangi mantıkla suçlayabiliyoruz, sizin aklınız alıyor mu? Klişe ama mantığınıza sığıyor mu?Topu birbirimize paslamaktan hiç yorulmuyoruz. O suçlu, bu suçlu herkes bir başkasına atıyor suçu, tamam. Kimsenin olayların derinine bakası yok. Üstünkörü, hadi bir suçlu bulalım hemen, naylon poşeti geçirelim kafasına, tamam artık tanrılara kurban olarak onu sunarız. O üniversite öğrencisinin bebeğini çöpe atmasında senin, benim hepimizin suçu var. Düşünün bu kadar uç bir noktaya varabiliyor sosyal etki dediğimiz olgu. Koca bir topluma karşı kendini savunmaya çalışan birey.