bugünlerde en çok düşündüğü şey o gündü. evet o gün. babasının ona zerre kadar güvenmediğini anladığı, fakat buna tepki verecek cesareti olmadığı gün.bir şirketin ortağıydı babası. 2 ortağı daha vardı ve bir tanesiyle çok tartışıyorlardı. en sonunda hisselerini çocuklarına devretme ve çekilme kararı aldılar. bugün geriye dönüp bakınca bu karara karamsar bir şekilde gülüyor hala. devir işlemleri bitti. kimse ona ve diğer ortağın oğluna sormadı neyi nasıl yapalım diye. kendi bildiklerini okudular sadece.devri takip eden günlerin birinde bir akşam babası gelip “senet imzalayacaksın” dedi. çok sevinmişti. işle ilgili bir mesele söz konusuydu ve onun imza atması gerekiyordu. kendisini gerçekten işin bir parçası olarak hissetmişti. babasına asla karşı gelemezdi, ne derse yapardı ancak yine de merakını yenemeyip sordu. “ne için gerekiyor?” aldığı cevabı, bir ömür boyu unutamayacağını bilse kesinlikle bu soruyu sormazdı. aldığı cevap kızgınlıktan öte çok yoğun, çok ağır ve çok travmatik bir kırgınlık yaratmıştı onda. işte o gün onun geçmişinde karanlık bir nokta olarak kaldı. hiç bir şeyin silemeyeceği, üzerini örtemeyeceği, duvara eğik olarak “perçinlenmiş” ve asla düzeltilemeyecek bir resim gibi duruyordu içinde.”o senet annende duracak, ilerde onlara yanlış yaparsan ellerinde bir güvence olacak”!!??doğru duyduğuna emin değildi. şaşkınlıktan ve öfkeden kulakları uğuldamaya başlamış, artık ne kendi söylediğini ne de karşısındakilerinin söylediğini duyar olmuştu. tek hatırladığı ağlayarak odasına gittiğiydi. işte o an onun “karanlık” kırılma noktasıydı. bugün hala o evi neden terketmediğini sorgulamakta kendi kendine. acaba yengeç burcu olmasının verdiği evcimenlik mi bağlamıştı onu yoksa henüz toy olmanın verdiği kendine güvensizlik mi? yoksa içinde bulunduğunu sandığı varlığı kaybetmenin korkusu mu? belki de hepsi. ama yine de üstüne basa basa kendi kendine söylüyor. “o gün o evi terketmeliydim” bunları anlatırken bile ailesine olan sevgisinden dolayı utanç duyuyor. bunu ona nasıl yaparlar diye düşünmekten kendisini alamıyor. ama artık geçmiş olsun. iş işten geçmişti. kendi hayatına yön vermeyi reddettiği o gün, ailesinin dümen suyuna girmiş ve başına gelecekleri taa o günden kabul etmişti. bu yüzden şu an, olan biten hiçbir şey için kimseyi suçlamıyor. biliyor ki hatayı en baştan kendisi yapmış ve bu hatanın müebbet esiri olmuştu.
yorumlar
Takma kafanaaaa, aile arasında olur böyle şeyler..Hatta birgün kurnaz bir kardeş çıkar alıverir o senedi anneden..
aile içinde olan bu gibi durumları tasfip etmiyorum
hayat böyle problemler bitmek bilmez,tam bitti dersin bir yenisi daha başlar..
yanii, bu nevi şeylere kafayı takmamak lazım olur bunlar aile içinde
10 yıl önceydi. hala unutamıyorum.
olağan şeyler. üzülmeyin
evet üzülmek yersiz ama koyuyor işte insana
duygasllıktan başka bir şey değil. Büyüdüğü zaman kendiside aynı şeyi yapmayacağı ne malum. Çocuklarına güvenip de sonra ayazda kalanların sayısını küçümsememek lazım
O zaman patron hayallerinden vazgeçip gir birinin yanına, iç huzurun olsun paran olmasa da..
çok doğru bencede
ben, kır prangalarını derim..
hele ben de diyorum evden hiç çıkasım gelmiyor,annem ya da babam kızdığında alıp başımı evden hiç gitmezdim,bir odaya çekilir otururdum…Şimdilerde de hep evde geçirmek isterim boş zamanımı,gerçi İzmir Buca’da nereye çıkıp gezeceğim,eskiden Balçova’da otururdum,evden çıkar dolaşırdım, o zamanlar seri katil falan yoktu,izmirin en güzel ve güvenli semtiydi.Hey gidi günler,konudan çok başka yorum yaptım ama aklıma ilk bunlar geldi…
bende evi çok severim acaba annem doğduğum ay hakkında yalan mı söylüyo:D
sinjob sana bucada kaynaklar köyünde çınar altında bir çay içmeni öneririm (hafta içi) müthiş kafa dinlersin
mevlana heykeli evimin az ilerisi,oraya bile çıkıp gitmiyorum,antisosyal oldum galiba… eskiden böyle değildim bana ne oldu acaba,çocukluğuma mı insem ne yapsam…