bildirgec.org

ahlak hakkında tüm yazılar

Maslow / İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi / Açlık / Ve Genç Bir Hayatın Sönmesi

Anthro | 21 April 2008 19:06

Abraham Harold Maslow
Abraham Harold Maslow
  • Abraham Harold Maslow.
  • 1908 yılında Rus göçmeni olan Yahudi bir ailenin 7. çocuğu olarak Brooklyn, New York’da dünyaya geldi.
  • Eğitimsiz bir ailenin çocuğu olan Maslow, ailesinin ısrarı ile New York Şehir Kolejinde Hukuk eğitimine başladı.
  • Daha sonra bu eğitimi bırakarak Cornell Üniversitesi‘nde felsefe ve psikoloji okumaya başladı. Psikoloji hocası Edward Titchener’dan hoşlanmadığı için, bir sömestre sonra New York Şehir koleji’ne geri döndü. Bu dönemde henüz 20 yaşında iken Kuzeni Bertha ile evlendi.
  • Ardından Winconsin Üniversitesine girerek psikoloji ve felsefe alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Burada primatlar, dominans, davranış ve cinsiyet konularında araştırmalar yaptı.
  • 1937 – 1951 yılları arasında Maslow, Brooklyn Kolejine döndü. Burada iki önemli mentörü ile tanıştı: Önemli Geştalt psikologlarından Max Wertheimer ve Amerikan antropolojisinin önemli temsilcilerinden olan aynı zamanda Franz Boas’ın talebesi Ruth Benedict. Benedict, bu dönemde kültürel antropolojinin alt dalı olan kültürel psikoloji üzerine çalışıyordu. Maslow bazı alan araştırmalarında Benedict’e eşlik etti.
  • Bunun dışında Erich Fromm, Karen Horney, Kurt Golstein ve Alfred Adler gibi önemli bilim adamları ile çalışma imkânı buldu.

Maslow’un psikoloji ve davranış bilimleri açısından önem kazanmasına neden olan teorisi ise ‘Maslow Teorisi’ olarak da anılan meşhur ‘İhtiyaçlar hiyerarşisi teorisi’dir. Buna göre bireyin davranışlarında iki ana çıkış noktası vardır: Birincisi, her davranış belli bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. İkincisi ise bu ihtiyaçların bir hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşideki kademeler ise şöyledir:

Southland Tales

emsvizyon | 18 March 2008 12:43

bilim-kurgu, komedi, gerilim, göndermeler, daha neler neler ne ararsanız bulabileceğiniz bir film southland-tales . amerikan’ın iç ve dış politikası ile kapitalizmi kendince sorgulayan film‘de amerikan halkının kapıldığı paranoya ve pompalanan azgınlığa, ahlaki çöküntüye de oldukça yer verilmiş.zamanda yolculuklar, dini alıntılar vs de unutulmamış ayrıca…olaylar dünya’ya daha da saldıran amerika’nın, göbeğinin ortasına yani teksas’a bir nükller bomba yemesiyle 3. dünya savaşını başlattığı yıllarda geçiyor. amerika; suriye’ye, iran’a her yere girmiştir. bu şaibeli saldırılarının hemen hepsi son petrol rezervleri içindi elbette ancak artık petrol bitmiş ve savaşacak bir neden kalmamıştı, herşey başlattıkları savaşı bitirmeye odaklı olmuştu. petrol sıkıntısı yüzünden sivil-askeri tüm araçlar artık bir işe yaramaz olmuştur.işte bu sırada bir firma kablosuz enerji iletiminde devrim yaratacak bir buluş yapmış ve tüm araçlar evler barklar her yerler sonsuz ve şarja ihtiyaç duymayan kaynağa kavuşmuşlardı, kuantum ışınlamalı enerji aktarımı ( vaaavv)
firma politik işlere burnunu çok sokuyor, ahlakı porno yıldızları sorguluyordu…

Hitler ve Türkiye üzerine

delizade | 21 December 2007 01:54

illus: delizade

“…çünkü şeref ve namustan yoksun milletler er geç hürriyet ve istiklallerini kaybederler.”

Sizlere I.Dünya Savaşı öncesinde Almanya üzerine Hitler‘in bazı tespitlerini aktaracağım. Yazının sonunda belirttiğim benzerlik üzerine düşündürebilirsem ne mutlu.

Hitler, erken gençlik döneminde ve bir asker olarak hem cephe gerisinde hem de cephede yaşadığı tecrübelerden sonra zorunlu olarak, neden-sonuç ilişkisi kuran siyasi bir kafa yapısına sahip olmaya başladı ve hırsla, kinle ve haksızlığa uğrayan bir insanın ezikliği ile her geçen gün kendisini bu minvalde besledi. Oldukça fazla kitap okuyordu, ülkesinin her unsuru üzerinde disiplinli ve itinalı bir gözlem yapmaktaydı. Bu yolda günde 16 saat okuyup çalıştığından bahseder. Bu beslenme uzun bir dönemi içine almaktadır. Tarafsız olmaktan elbetteki çok uzakta olan bu fikir yürütmeleri sonucunda ülkesi Almanya üzerine aşağıdaki tespitleri yapar. Hitler’in eğitim, aile, evlilik, fuhuş ve basın üzerine bazı tespitlerine yer vereceğim bu yazıda.

İNSAN-ımsı

vasbiizet | 13 November 2007 17:00

Melankolik melankolik dolaşan sümüklü tiplerden nefret ediyorum. Kader kurbanı olduklarına kendilerini inandıran bu insanımsılar mutsuzluklarına türlü türlü bahaneler uydururlar da kendi ulvi şahsiyetlerine toz kondurmazlar. Halbuki toplum olarak ana arazımız tembellik ve ahlaksızlığımızdır.

3 yıldır aktif olarak çalışıyorum ve 3 yıldır bu tembelikle ve ahlaksızlıkla uğraşıyorum. Amaçsız ve ilkesiz insan yığınları asabımı bozuyor. İşten 5 dakika erken çıksın, 30 dakika geç gelsin… Saçma sapan şeyleri dert edip zırıldasın, morali bozulsun gene çalışmasın… Aşık olsun, kız kovalasın gene çalışmasın. Elindeki işi sana versin ortalıkta sersem sersem dolaşsın… İnsanımsıyı idare etmek, insanımsıya katlanmak zor zanaat.

KaK-oS

| 01 October 2007 09:58

vizörümden.....
vizörümden…..

Kaç bahar, kaç kış geçti üstünden, bilmiyorum……….. bana demiştin ki: biliyor musun yavrum, insan ölürken bir en sevdiğinin yüzünü, iki anasının yüzünü, üç en sevdigi şehrin yüzünü görürmüş, onların içinden çıkarmış sanki ruhu. Gidiyorum buradan, sizi gittiğim yerde bekleyeceğim….dermiş….. Doğru mu bilmem!! Niye böyle denmiştir, onu da bilmem!… Sevgiliden ve yaşamdan ayrılmak zor sanılıyor, belki ondan ya da insan gözüyle yaşama aynı şekilde bakamayacak olmaktan duyulan korkunun aldatıcı kandırması mı desem… Teselli işte.