istanbul’daki dolmuşların ve minibüslerin güzergah ücrettarifelerinin yer aldığı küçük listelere gözü takılıp daönemsiz gibi görülen bir teferruata kafa yorup, bu memleketin sorunlarının işte bu “nüans” hususuna boş verilmesinden kaynaklandığını kenarından köşesinden düşünmüş olanınız oldu mu?semtler arası ücret tarifeleri sıralandıktan sonra en altta çok kısa mesafe yolculuğu tanımlayan bir tarife daha var:”İNDİ-BİNDİ”.sürreel bir durum. önce “iniyoruz”, sonra da “biniyoruz”.çok çok brutal bir örnekle bu durumu somuta indirgemekistemezdim ama cinsel aksiyonlardaki başroldaki uzuvlarınsahne alış sırasını bir düşünün…kabağı oyarken de, ilk önce kabak oyacağını sokuyor,sonra da içini çıkarıyoruz…seks ve yemek… insanoğlu ve kızının yaşam kaynağı.ne zaman ki, dolmuş ve minibüslerdeki ücret tarifesinde”BİNDİ-İNDİ” olarak yazılır en kısa mesafe ücreti, işte o zaman “ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya”dizeleri edebi, tarihsel bir tat olarak kalacaktır hayatımızınsüfli yanlarını törpüleyen…
yorumlar
Yine de olumlu bir açıdan bakılabilinir. Ben Diyarbakır’da öğrenci olarak bulunduğum 90’lı senelerde aynı hatta çalışan bir minibüse her bindiğimde aynı sendromu yaşamaktan artık o kadar bunalmıştım ki o minibüs geldiğinde otomatikman kuyruğun sonuna geçiyor ve sonraki ile gidiyordum. Yazı aynen şu şekildeydi :SENİ UNUTACAĞIM,ASLA VE DAİMA.(noktalamalarda bu şekildeydi)şimdi bunu yazan veya yazdıran ASLA derken neyi DAİMA derken neykasdetmekteydi?Bu ve buna benzer bir sürü soru…çözüm ise basit : bir sonraki minibüs
Dolmuşa bindiniz, parayı ödediniz gidiyorsunuz, sonra şöfer efendi misait bi yerde dururmusunuz dediniz, dolmuştan indiniz bi de ne göresiniz indiğiniz yer aslında ineceğiniz yer değil acele ettiniz yani ve biraz önce indiniz, hemen tekrar dolmuşa alelacele geri bindiniz ve 300 metre sonra tekrar misait bi yerde dururmusunuz dediniz.indi-bindi ücreti bu durumda devreye giriyor.diğer yolcuları ve şöfer efendiyi esas ineceğiniz yerden önce inip, tekrar geri binerek oyaladığınız için.
Abe vicdansız; çıkardı- soktu diye başlık atarsan, herkes tıklar burayı. İndi- bindi olmamak için kısa mesafeleri yürüyelim derim. Saygılar, hürmetler sunarım.
bir “ürün”e dikkat çekmenin ön koşulu “başlık”tadır.bu konuya fazla kafa yormamakla birlikte iyi başlık atmanınönemi de bir gerçek.amma velakin, hafif cemaatine mensup fertlerin bu türden”tahrik” edici başlıklara yüz vermeyecek kadar uyanık oldukları da ayrı bir gerçek.”ters elektrik” almışlarsa senden ya da “kıl”landırıp olmayacak yerlerini kaşındırdıysan bir şekilde, poponlatimsah yakalasan nafile…bir de ne yazarsan yaz, seni “tatlı, sevimli, geyik, akıllı” buldular mı da… kekah!.. msnvari tek cümlelerle”yorum” adı altında “mesajlaşmanın” tadını çıkarırsın.bu sanal ortamda, askere gitme arefesindekilere söylenenbir uyarı hakim:ooolum, ne geride kal ne de sivri(l) ol; ortalarda bi yerdedolaş, tamam mı?düstur bu. ama ne gam! yazacak şeylerin varsa yaz, ötesine karışma.balık bilmezse halik bilir mi derlerdi ne… halik de bilmezse, “yüce gök” bilir di mi yalçın bey amca?..
meydanı boş buldun ucuyorsun laylonum vicdanım.şu sosyomatta sosyalleşmeyen arkadaşlar evlerine dönsün ortalık bir sakinleşsin bak o zaman gör sen :))))
kartal kalkar, dal sarkar; dal sarkar, kartal kalkar :))ve de kartallar yüksek uçar ada’m, 68’im :)))yine pirelendirmişim ya seni, ayıp bana yaa!n’olacak benim bu alçak irtifalı “uçuş”larım, ha, n’olucak?!öf ki, öf yani!avatar’ın da benim keratayı hayli andırıyor.belki de bu toleranslı halim bundandır, kim bilir…