Tree
İlk defa ahşap bir kapının, bu kadar soğuk olduğunu hissettim. Yüzüme yüzsüzce kapandığından olabilir… Aşağı doğru uzanan merdiven boşluğu belki de, hayatımı simgeleyen tek gerçekti…Yarı eğri yarı şekilsiz demirlerin üzerinden ellerimle yürürken, o ahşap kapının bir zamanlar canlı bir ağaç olduğunu hayal ettim. Üzerindeki şekilsiz işlemelerini yapan usta kesinlikle karaktersizliğini yansıtmıştı… Hangi canlı öldükten sonra yaşar ki? Ya da yaşasa bile ne kadar canlı kalabilir ki? Üzerinde kuşların şarkı söylediği belki de hayat kurduğu zavallı bir ağaç…Ölümünden bile istifade edilen bir mucize… Galiba midem bulandı bir an! Ruhumu kusma vaktim geldi yine yeniden… Ayaklarım yarı istekli beynim yarı manuel çalışırken, vücudumdan tüm irinli düşüncelerim ruhumla birlikte boşluğa akıyordu. Ruhumun kondomunu takmayı unutmakla hata mı yapmıştım… Kendimden başka bir şeye dönüşürken merdiven boşluğu da eski hayatım gibiydi. Şu an kustuğum ruhumla biraz daha düzeldi. Gözlerimde ateş vardı. Yeniden nefes almaya başladım… Geri tuşumu iptal ettiğimden dolayı devamlı dönülmez hatalar yapmaya devam ediyordum… Çıkış kapısına yaklaşırken eski benden uzaklaşıyordum… Ve son cümlelerim kalmıştı bu yazı gibi. Eskimiş ruhuma ait, son bir tükürme edimi ile dışarı çıktım. Kapı kapandı ve yeni bir ruhum oldu. Bu sefer nasibimize düşen ateşten kanatlar oldu. Yarı şeytan yarı melek belki de…Gözlerimi kapayıp beynimi durdurdum.Tanrının eğri düzenekli, hidrojen ve oksijen karışımı ıslak nefesini içime doldurdum.Ev yolunda tüm yollarımı kaybettim.Her yıkanışımda biraz daha kirlendim.Bir cehennem var ruhumda cenneti andıran.Tüm hataların kabul gördüğü.Yarı spastik kanatlı şeytanın uçamadığı…………………………………………………………………………………………………………Bileklerini kesmişti bir zamanlar, tanrıyla arasına köprü kurmak için düşüncesizliğim.Kabul görmediğinden olacak; Şeytanı tekmelemesi… Yaşama mahkum edilerek öldürüldü…
yorumlar
Ağaç yaşamış ölmüş kapı olmuş..Ya yaşarken, ölenlerin soğukluğu…
belki kapının soğukluğundan değil de kapıyı yüzüne kapatanın soğukluğundan öyle gelmiştir…
O kapıları oraya biz koymuştuk,Arkasında kalanları düşünmeden.Fi zaman sonra o kapılara kızdık,Ayırdıkları için arkasındakilerden.O kapılar ayırdı bizi sevdiğimizden,Kul olup bekledik önünde…O kapılar ayırdı bizi dostumuzdan,İçeri alınmayı ümit ettik hasretle.O kapılar ayırdı bizi, bizden de,Girmeyi bilemedik edeplice…O kapıları oraya biz koymuştuk,Ama içeri de olmayı unuttuk.
Burası galiba herşeyi anlatıyor…Teşekkür ederim dostum…
varlığınla yokluğun çarpışıyor işte..
Aslında kaybolan zaman birimi ya hiç yaşanmamış ya da yaşanıp gitmiş sadece… Varlık dediğin yazısal anlamda egonun ataerkil çelişkisi değil… Zaten yokluğu şeçmişim ben varlığım al senin olsun…
Yokluğum birinin varlığına bedel öyle miBu ömür,bu soluk bana ait değil de,bir kapı ötemdekine kırılmış kalem midir kararımda..Ruh yada beden avutulmaz durumdaysa ruhu rahatlatmayı derinden isteriz,ama unuturuz onların birbirinden farklı lakin çözülemez olduklarını..
Sokağından geçtim yalnızlığın…Gidişlerle terk edilişler durağında.Azrail arabasını beklerken seni gördüm…Bedenimden ayrılan bir ruhum hiç olmadı kiÖdünç alınmış hayatlarda yaşamaktansaGeriye dönüş kurgularında insan olamadımAcı çekiyorsun dedin! Acı neydi?Zorunluluklarla sorumluluklar arasında sıkışmadım.Güldüm halime sonra neye güldüğümü unuttum…Baktım resmine sonra bir çizik attım gözlerime.Kör olduğum için herkesi daha net görüyorum.Her çizikte belki de önümüzden bir perde daha kalkıyorYaklaşıyorum belki de tanrıya ya da tanrısızlığa…Felsefik gölgemi öldürdüm, o yüzden hayata ders veriyorum hayattakilere değil…Bir türkü tutturmuşum dağ başını duman almış; her sigara yakışımda bulanık aklımla söylediğim…Ahşap kapıları insana benzetmişim çok mu? Her birimizin içinde ölen bir tanrı yok mu?Uzayan cümlelerim ne halimi anlatır sana ne de ben o kadar uzunum…Bir selam ver de geç derviş demişler, derviş ölmüş ama bunu hiç bilmemişler…Yokluğuna çare bu ruhsuzluk ama beyni yıkanmış insanlıkta; ruhu orospu etmenin anlamsızlığıyla selamlıyorum seni…
pillibebekkuyuda, cevabı çok derin zor bir soru sormuşsun…Devilor Angel, nickin kadar ilginç bir yazı ve yaklaşım olmuş..tebrikler. okumaktan keyif aldım.
Hoşgeldin, Mutluluk (çilek),Soru sormayayım diyorum , engelleyemiyorum.=)
Karıştı gece gündüze; melankolik bir sigara dumanının ciğerlerime doluş tangosuyla…Ölüm bir adım ileri hamle yaptı, yaşam bir geri…2 Sağ 3 sol derken, müziğin notaları yavaşladı…Ölüm hayatla kendini yeniledi; tanrı benle…Seni hala bilmiyorum? Nerde bırakmıştın beni…Hangi sahnede arkana dönüp bakmayı benle unutmuştun…Repliği neydi hayatın? Sen ne söylememiştin…Yudum yudum bir sancı var bu müzikte…Adımlarım karışmaya başladı…Azrail’in ayağına basar durumlardayım…Şeytan bile umursamıyorsa beni…Bıraktığın cehennem ödülüm olmasın…Hiç konuşmadığın zamanlarda, beni kendi senimle konuşturmana hala sinir oluyorum…Tanrı mısın? Sen… Nesin sen…Hani ellerin bir tek benim yüreğimde ısınırdı?O yüzden mi ben de bir şey bırakmadın… İçimi boşluğa çevirdin?
Saklan kendinden. Ümitsizlik çarpsa da yüzüne, sahte gülüşünü esirgeme!
ahşap kapının içinde hala yürüyen can bir zırh oldu soğuk temassızlığa!
ahşap kapıya yüzünü yasladığında diğerleri kadar soğuk olmadığını anlayacaksın..
(:
Neden güldünüz, Fevkül Bey..
Tea nickli arkadaşımız, bu resmi başka bir yazıya koymuştu, Tea..