Küçükken her elektrik kesildiğinde gözlerimiz kapatır elliye kadar sayardık.Elli dediğimiz zaman tek gözümüzü açardık gelmişmi diye.Gelmiş ise eğer büyük bir çığlık atardık.Gelmemiş ise devam ederdik saymaya bir bakardık ki sabah olmuş uyuyakalmışız.Özlemek mi? Unutmak mı? yoksa yaşlandık mı? karar veremiyorum çoğu zaman.Eski arkadaşlarımın isimlerini yazıp aramaya başladım googla.Bunu neden yapıyorum bilmiyorum.Çoğunu bulamıyorum zaten.Demek ki bir çok arkadaşım bayanmış,soyadları değişmiş diye düşünüyorum kendi kendime.Bazen oturup eski Türk Filmlerini izliyorum.Kızıyorlar bana.Ya ama bizim ömrümüz bufilmleri beklemekle geçti.Haftada bir yayınlanırdı.Filmin önünden de mutlaka Yurttan Sesler Halk Topluluğu konserleri olurdu.Bizim için önemli olan film olduğu için uyuyakalırdık.Annemize derdik anne;-Film başlayınca uyandır ha!Çoğu zaman kıyamaz uyandırmazdı.İzleyebildiğimiz filmleri herkes birbirine anlatırdı sokak aralarında.Yahu herkes izlemiş zaten neden anlatıyoruz ki birbirimize.Hala da yapıyoruz.Bunlar beyaz hayatlarımız olsa gerek.Leblebi tozları satılırdı mesela çocukluğumuzda.Hatırlıyorum da bir ramazan günü akşamı bekleyememiştim de dilimin ucu ile tatmıştım leblebi tozunu.Bozulmuş mudur ki oruç.Özlemek mi?Unutmak mı? bilmiyorum.Özlediklerimiz var aslında diye düşünüyorum.Unutmadıkta.Ama yaşlandık mı orası tartışılır bak.Bana sorarsan yaşlandık.Sen dilediğin kadar yaşlanmadığımızı söyle.Ölmekten değil de yaşlanmaktan korkuyorum.Yok yok öyle ele ayağa falan düşerim diye değil.Ya doğru düşünemez isem.Ya az önce söylediğimi unutuverirsem.Ya bağıramassam aşık olduğumu sesim çıkmaz ise.Hüzünlendiğim de gizleyemez isem.Koşamaz isem mesela ki bu büyük sorun.Offf ben bağcıklı ayakkabı severim eğilip kalkamazsam ya.Bakma bana öyle sen bakıyorsun ben anlatıyorum işte.Söğüt ağacından düdük yapmak mesela.Saatlerce uğraşırdık cılız bir sesi çıkartmak için o daldan.Çıktığı zamanlar olurdu.Ama çoğu zaman çatlardı bir yerinden yeniden denerdik.Çok kahrımızı çekerdi söğüt ağaçları.Donumuzla derede çaya girer çıktığımızda gömleğimizi önümüze bağlar,söğüt dalına vurarak kuruturduk donlarımızı.Kızmıştır demi bize….Bakma bana öyle kızma da.Sen anlat dedin ben anlatıyorum.Sıkıldın mı?Sıkılmış görünüyorsun tamam sonra devam ederiz.Tamam dedim sonra…..Özlemek mi?,Unutmak mı? bilmiyorum….Ama yine sor sonra emi.Senin dinlemeni istediğim benimde anlatmak istediklerim o kadar çok şey var ki.Hadi git şimdi.Bırak çayın yarım kalsın…..
yorumlar
çok güzel bir paylaşım yüreğinize emeğinize sağlık.erken gelen mi oturur yoksa oturmak isteyen mi oturur:))
”Bizim için önemli olan film olduğu için uyuyakalırdık.Annemize derdik anne;-Film başlayınca uyandır ha!”Çok sıcak, samimi, ellerine sağlık..
rica ederim:))
ahh leblebi tozları az boğazımıza kaçmazdı..bir de renkli macunlar, hey gidi günler heyyy ne çabuk geçiyor zaman:( elinize sağlık beni de geçmişe götürdünüz
Tavşana ”niyet” çektirmeye takmıştım bir ara, baktım hayvancağızı eğitmek gerekir, uzun iş..Tavşan yerine, kendim dişimle çekip veriyordum, tanıdıklara..
:))
SEVDALIMHAYAT sizinde büyük yüreğinize,güzel bakan yüzüne,arada ağrıyarak tekleyen belinize,zaman zaman kullandığınız dilinize,kalem tutan elinize,topa vuran ayağınıza sağlık 😉
SEVDALIMHAYAT asıl ben teşekkür ederim söylediklerim sizin için az bile ama gerisini utandım yazamadım;-))
peki utanmayayım çok samimi duygularla yazmışsınız okurken sanki bana hitap ediyormuşsunuz gibi okudum bu yüzden seviyorum yazılarınızı:))
SEVDALIMHAYAT yok henüz eremedim muradıma:)))ama çalışmalarım sürüyor.
SEVDALIMHAYAT çok teşekkür ederim beni motive ettiğiniz içiniyi ki varsınız;-))
çok kibarsınız
elbette biliyorum:))tabii ki maç.
SEVDALIMHAYAT DİYOR Kİ, (21 Haziran 2008 19:06)Dişinle çekmek yerine içinden geçeni demeliydin Pillibebekuykuda:))) teşekkkür ederimO zaman ”niyet” değil ”dilek” olurdu..:))
Özür dilemene gerek yok sevdalı, iyi niyet var tabii, ama dileklerden daha uzak ve gerçekçi olduğuna inanıyorum..Bana gerçekçi ol, canımı al..
SEVDALIMHAYAT biraz geç oldu ama idare edin artık günaydın gününüz güzel olsun inşallah.
:))
Nasıl güzel yazmışsın!
başlık, şu an hayatımda seyreden bir durumu, durumları anlatıyor:((ilginç…
anlayamadım pardon; sevdalımhayat?
anladım…sende seyreden durum ağır olabilir belki, bilemem, ben o şekilde tariflemem benim durumumu
dediğim gibi; ben benim durumumu ağır olarak nitelendirmiyorum, senin o şekilde ise, kolaylıklar dilerim
umarım seni mutlu eden bir durumdur
mesela benim tariflemem ağır değil demiştim, bunun anlamı; beni üzen, sinirlendiren değil, ruhuma değen, beni merkez alan bir süreç…bundan dolayı asla ağır kelimesini hak etmez, sadece huzur kelimesini hak eder…sana da demek istediğim bu; süreçler insanı mutsuz etmiyorsa onlara ağır gözüyle bakma
mutsuzluk varsa, yok ol
olur
bu aralar pek moda bu laf:)
SEVDALIMHAYAT Osmanlı döneminde şahitlikleri sayılmayan bir grup var.
07ebru hiç öle şey olur mu? herkese yer var…
hakem78 tabii ki herkese yer var da biz önden kapalım diyoruz.;-))
kadınların sağları solları pek belli olmaz.önce sorarlar anlatınca da cellallenirler, erkekler bunu deneye deneye öğrenirler.
kadınları çözmek için uğraştıkça daha fena aklınız karışır:)
çözmeye niye çabalıyorsunuz ki..
ah o leblebi tozları…boğulma tehlikesi geçirir yinede vaz geçemezdik:)) sonra pipet icat ettiler bu seferde onunla cebelleşirdik..işgence gibiydi ama keyifliydi …bide kantinlerde sadece simit gazoz olurdu..şimdiki kantillerin bakkaldan farkı yok….çocuklar simit gazozun tadını bilmez..sağolasın s hayat..nostalji yaptık sayende
çocuk olmak vardı şimdi…ne güzel günlerdi.
çocukluğuma dair hatırlamak istemediğim anılarım da var.
İçimde kaldı. Bir türlü söğüt ağacından düdük yapamadım…