Zülfü Livaneli, başlıktaki yazısında, Türkiye’nin büyük bir dönüşümden geçtiğini ve bunun ne yönde olduğunu okurlarıyla paylaşmış.Özetle, Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesi olacağını, toplumun muhafazakar, kalitesiz ama zengin bireylerden oluşacağını.Önümüzdeki yıllarda, gökdelenler ve alışveriş merkezleriyle, lüks mağazalar ve lokantalarla dolu, yabancı şirketlerin orta doğu merkezlerinin bulunduğu, bu günkünden daha zengin bir ülke olacağımızı.Bir çeşit Dubai ya da eski Beyrut.Öte yandan hızlanan bir cahilleşme, kültürsüzleşme, lümpenleşme süreci olacağını.Her işin başına liyakata göre değil, tarikat ilişkilerine göre seçilmiş insanların geleceğini.Alabildiğine muhafazakar ve Amerikancı bir ülke olacağımızı tahmin ediyor, daha doğrusu iddia ediyor…Email’ime Fwd olarak gelen bu yazıyı Zülfü Livaneli’ye hiç yakıştıramadım ve araştırdım. Ancak kaynağını bulamadım.Şahsi düşüncem, Zülfü Livaneli’nin böyle bir garabeti kaleme almayacağı yönünde.Sonuçta, bu köşe yazısı Livaneli’ye ait olsun veya olmasın, içeriğindeki düşünce içler acısı ve zavallı.Türkiye’nin bir Dubai veya Eski Beyrut olabileceğini ileri sürmek için rüyada olmak bile yeterli değildir. Ancak yüklü miktarda narkotik alıp, uçmaya başlamışsanız bunu yapabilirsiniz.Böyle olsa bile ilgili mekanları ziyaret edecek ve kullanacak kişiler, Türk toplumunun ezici çoğunluğunu oluşturan dar gelirli ve işsiz insanlar olamayacaktır. Katlanarak büyüyen sermaye yine aynı egemen sermaye çevrelerin cebine gidecek. Hızlanan nüfus artışı ile birlikte ülke kaynaklarının paylaşımındaki adaletsizlik inanılmaz şekilde artacaktır.Egemen sermaye dereken, devleti veya devletleri yönetme gücüne sahip olan, iktidarları götürüp getirebilen, ülkemizde olduğu gibi askerin darbe yapmasını sağlayacak ortamı hazırlayan, ve askeri bunun yapılmasının gerekli olduğuna ikna edebilen bir güçten bahsediyorum.Başbakanın en az üç çocuk olayında niye ısrarlı olduğunu düşünün.(Özal da hızlı nüfus artışını öneren konuşmalar yapardı) Kontrolsüz şekilde artan nüfusun iyi bir şey olduğu konusunda, halkı ikna etmeye çalışmanın sebepleri var. Çünkü egemen güçlere daha fazla sayıda köle gerekir. Bu durumda yaşamını sürdürmeye çalışan insanlar çabuk ölür ve yerlerine yenileri konmalıdır. Konmalıdır diyorum. Çünkü onlar için bu insanlar kullan at şeklindeki eşyalardır..Neredeyse 30 yıldır Güney Doğu’da ölen(Türk, Kürt) onbinlerce genç insanı düşünün. Irak ve Güney Doğu, ABD egemen sermayesinin, çılgınca tüketen sistemlerine kaynak sağlayabilmek amacıyla, tüm dünyayı kapsayan planlarının küçük bir parçasıdır.Yazının cahilleşme, kültürsüzleşme, muhafazakarlaşma, lümpenleşme ile ilgili kısmı için pek fazla konuşmaya gerek yok. Toplumun nereye gittiği konusunda şunu söyleyebilirim. Üniversite mezunu genç kızlarımız falcı peşinde koşmaya başlamıştır. Bar ve cafelerde ücretsiz fal hizmeti standart hale gelmiştir. Televizyonlar, her türlü fal, gaip ve gelecekten haber verme uyuşturucusunu satmaktadır. Hem de bunun astronomi gibi pozitif bir bilim olduğunu iddia ederek veya öyle olduğuna inandırmaya çalışarak.İşin en komik ve tuhaf tarafı da nedir, biliyor musunuz? Bilimi ve gerçekleri, tahakküm ettikleri insanlardan uzak tutmaya çalışan, Darwin’i tartışmaya bile tahammül edemeyen bu zihniyet, yine bilimden medet ummaktadır…