www.sadecebiz.net/kissadan-hisse-t9990p2.html
www.sadecebiz.net/kissadan-hisse-t9990p2.html

Çocuklar ona Ziynebe derlerdi. Bazı yörelerde nine, anneanne, babaanne yerine ebe derler. Kısaca söylenen bu isim aslında Zeynep Ebe’ydi. Giderek bütün köyün Ziynebe’si oldu Zeynep Ebe. Kendi yaşıtları, hatta birkaç yaş büyük olanlar bile Ziynebe derdi O’na. Komşuların değil tüm köyün sevgili Ziynebe’siydi. Boş zamanlarını değerlendirmek, eğlence ihtiyaçlarını gidermek isteyen onun kapısı önünde alırdı soluğu. Ellerinde örgüleri, akşama yapacakları yemek malzemeleri ile toplanan kadınların kahkahaları köyün alt başından duyulurdu. Alt başta duyanlar bilirlerdi ki Ziynebe’nin evinin önü yıkılıyor. Dedikodu olur muydu? Bilmem beklide olurdu, hangi toplantıda dedikodu yok ki…O kadar tatlı, o kadar şirin, bir o kadar da sevecendi. Başörtüsünün üstüne, alnından dökülen saçlarını örtecek şekilde, renkli parlak kumaştan çeki dedikleri bir ipekli bağlardı. Tombalacık, sevimli yüzü ortaya çıkardı. İkiz doğmuştu, boyu on yaşlarındaki bir kız çocuğu boyundaydı. Nükteli konuşması, yaptığı şakalarla kırar geçirirdi ortalığı. Boyuyla dalga geçenlere bile güler yüzle davranır, verdiği yanıtlar espriyle karışık dokundurma olsa da kimse aldırmazdı o laflara. Çok zaman çocukların arasına karışır onlarla evcilik bile oynar, onların gönüllerini hoş etmekten zevk alırdı. Şakacıktan kavga bile ederdi çocuklarla. O bir deryadır, köyün gülüdür.Kocası Sarı Dede, askerde bir elini bilekten ve bir gözünü kaybetmiş. Çocuklarla arası pekiyi olmayan, ancak uzaktan uzağa seven bir ihtiyardı. Bahçesindeki kiraza çocukların dadanmaması için; olmadık yerde, sanki kirazın başında çocuk varmış gibi geliyorum ha! Diye bağırırdı. Zeynep Ebe, hiç razı olmaz çocukların korkutulmasına, yapma Dede derdi. Dede derdi kocasına. Hiç çocukları olmadı. Belli ki bu yüzden çocukları daha çok sever, onlarla haşır-neşir olmaktan zevk alırdı.Uzun kış geceleri bitmek bilmez köy yerinde. Köyde kahvehane yok, eğlence yeri yok. Yaşıtlar bir araya gelerek çeşitli “arifene” dedikleri yemekli eğlenceler düzenlerler zaman zaman. Erkekler ayrı, kadınlar ayrı toplanırlar, helva kararlar, yerler içerler, doğaçlama bir çok oyunları vardır. Bu toplantılar planlı da değildir. Haydi haydi! Dediklerinde bakarsınız eğlence başlamış. Zeynep Ebe bu eğlencelerin de baş rolündedir. Hemen bir erkek elbisesi giyer, baca kurumundan bıyık yapar, başına bir kasket geçirir, esprileriyle oradakileri altına ettirirdi alimallah…Çocuklar Ziynebe derler bir daha derlerdi. Çocuğu olsaydı, onun çocukları yaşındaki köylüler Zeynep Ebe’nin dizi dibinde yaşadıkları anıları hiç unutmazlar. Hele ; her yaz hemen hemen, yağmur duası için köy mezarlığında bulgur pilavı yediklerini kime sorsanız söyleyecektir. Baktı ki başak verecek ekinler sararmaya yüz tutmuş, nohutlar, fasulyeler, mercimekler gitti gidiyor çocuklarla Zeynep Ebe’ye iş düşmüştür. Hemen süpürgeden bir gelin yapar(bildiğimiz ev süpürgesi), üç-beş çocuğu yanına adlı mı gerisi tamamdır. Süpürge gerçekten geline benzer, ince ince kepez düzer gelinin başına, renk renk ipekliden.Yağ yağ yağmurTarlada çamurTeknede hamurVer Allahım sicim gibi yağmurYanındaki üç-beş çocuk tekerlemeye başladı mı bütün köy çocukları ordadır artık. Her evin önüne gelerek bu tekerlemeyi söylerler, önlerinde Zeynep Ebe vardır. Evden verilen bulgur veya yağ çantalara koyulur, diğer evlere geçilir. Ev sahipleri üst kattan bir kova suyu çocukların üstüne serper, çocuklar neşe içinde sağa sola kaçışırlar. Çocuk sesleri köyü çınlatır. Bu sesleri bir de okul zamanı çocukların öğle yemeğine dağıldıkları zamanlar duyabilirsiniz.Köyün dışındaki mezarlığa ocak kurulmuş, kazanda pilav suyu kaynamaktadır. Zeynep ebe önde çocuklar arkada mezarlar tek tek ziyaret edilir. Kurumuş otlar, çalı çırpı temizlenir, Zeynep Ebe dua okur, çocuklar hep bir ağızdan “amin” diye bağrışır. Zeynep Ebe hemen işe koyulur, kaynayan suya bulgurunu yağını koyar, ateşi canlandırır. Gölgeye sofra bezleri açılır, siniler hazırlanır, çocuk sesleriyle mezarlık da şenlenir. Pilav ne zaman pişecek, heyecanlı sevinçli bekleyiştir.Çocuklar tedbirli gelmişlerdir, herkesin belinde tahta kaşıklar hazırdır. Buğusu, nefis kokusu ortalığı saran bulgur pilavı sinilere doldurulur, sinilerin etrafında diz çöker çocuklar. Bir tahta kaşık şakırtısı dikilir ortalığa… Evde de bulgur pilavı yapılır ama çocuklar bu pilavın tadını bir başka anlatırlar.Bir gün bir telefon gelir, hastanede olan “Zeynep Ebe’yi kaybettik”…Yıkılır köy, yıkılır çocuklar, yıkılır komşular, Sarı Dede perişandır.Kaç yıl olur bilmem, çocukların Ziynebe’si, süpürgeden gelini, bulgur pilavı yok artık. Anılarda yaşıyor. Kimse de bu rolü almıyor.