yatakta dizleri üstünde oturmuş düşünüyordu.. bu güzel kadın hep olacak mıydı yanında..? böyle uzanacak mıydı yatağında, koynunda..? şimdi uyuduğu gibi sakin ve huzurlu.. şimdi olduğu kadar onun olacak mıydı hep..? böylesine genç ve diri..? taze bir çiçek gibi.. genç kadın tutabilecekmiydi ellerini şimdi uyurken sevgiyle tuttuğu gibi.. bırakıp gitmeyecekti değil mi.. ? yo hayır.. gitmezdi Elenore.. bırakmazdı değil mi..? yo hayır..! hayır..! bu güzellik, tertemiz bir ruhun çehreye yansıması değil de nedir..? bırakmazdı elbet.. terkedip gitmezdi bu karanlık hücrede yaşayan çolak zangoçu.. zaten kardinalin de haberi yoktu.. onu saklardı değilmi..? tüm gözlerden.. tabi canım.. hem katedralin bu harap ardiye taraflarına kimse uğramazdı.. hem Elenore gitmezdi zaten değil mi..? gitmezdi.. bu taze çiçek, ilkbahar gelinciği.. gitmezdi.. zindanı bir cennet bahçesine dönüşmüştü.. bu harabe mahzenler güneş ülkesi oluvermişti onun ceylan gibi yürüyüşüyle, kuğu gibi süzülüşüyle.. cennet tekrar kararmazdı değil mi..?sessizlik korkunç.. karanlık ha keza.. insanların alaycı bakışlarını görmemek için çıkmazdı sokağa.. çan kulesi ile mahzen arasında geçen yıllar.. ama şimdi.. ama şimdi.. gitmezdi değil mi..?ayak seslerini duydu önce.. taş merdivenden aşağı inen.. tekdüze adımlar.. heyecansız, ruhsuz adımlar.. tepki veremedi bir an..gitmezdi değil mi..? ah Elenore..! bırakıp gitmezsin beni değil mi.. saklarım seni.. en değerli bir tropik bülbül gibi.. altın kafeslerde..düşüncelerinden sıyrılamadı.. kopamadı sanrılarından.. yaklaşan adımlar onu yavaş yavaş kendine getirirken, iki küçük kandille aydınlanan karanlık hücreye baktı şöyle bir.. kapısı kapalıydı.. elleri kasılmış.. kasılan nasırlı ellerinin arasında yumuşak bir boyun.. gözleri faltaşı gibi açıldı birden.. Elenore artık nefes almıyordu.. ama yüzünde garip bir tebessüm asılı kalmıştı.. huzurlu garip bir tebessüm..—————————————————-ilham: Berenice – E. A. Poe.. saygıyla
yorumlar
quasimodo
Esmeralda
algıda seçicilik..
notre-dame
deil, zez’e cevap
zangocun manyak uzun bir hikayesi vardir. aslinda keyfim yerinde oldugu bir gün oturup yazmam gerekir belkide…ben yaziyi okuyunca ilk aklima gelen zangoclarin cirkin krali oldu.yaziniza saygisizlik etmek icin yapmadim .
benimkinin öyküsü kısa zez.. kusura bakmadım.. ama anlam da veremedim.. sorun yok..
zangoç da bir insan, onun da güzel duyguları ve korkuları var. ama Elenore da bir insan, o da birgün bırakıp gidebilir.
O çan sesi uzaktan duyulunca etkilemiyor, bir de yakından çaldığını düşünün ..Şu an başka bir dinde, dilde, ırkta doğmuş, hayatını çan çalarak geçiren bir ‘Zangoç’ ta olabilirdik..Bayan Zangoç var mıdır acep..Mesela Pati, Zangoç un karısı da olabilirdin şu an..-Sen hastasın canım, dur senin yerine ben çalayım çanları bugün..- Şişşşşşt, hanım sırf çenesin, 2 dak.sessiz dur da uyuyayım biraz..Oysa bu çan seslerini bekleyen, bu sesle uyanan bir sürü kişi vardır..
“zangoçun manyak uzun hikayesi”ni @zez yazarken,senin de “zangoç karısı olmak” diye bir yazı yazman farz oldu artık @pbk.
Emrin olur pilli pati cim, umarım kızmamışsındır..Zor iştir, ”Zangoç karısı olmak” bir düşüneyim bakayım..=)
yok yahu abartma, emir ne haddime.
Latife..
Notre dame nın kamburu kuazimado Benim çocukların küçükken kuazimado bebeği vardı.(Ama bana su verdiiii)
Yazi güzel, yorumcu güzel, daha ne isterim ben…
Elleri uzun, parmakları tıknaz, ihtizaza gelmiş bütün eğilmişlikler… göz hafızasını çiğneyip tükürdüğü midesi, cehenneme kök salmakta. Mihengi sandı ışığı ilkin, parmak uçlarını ters çevirip tırnaklarına biledi toprağı…Fil sağ ayağını vururken gökyüzüne, sırtını sürüdü yangına. Can kokusuna kan bulanınca, hissi sardı ilkin. Ya diğerleri gibi giderek kalmalı, ya burunda beslemeliydi, mümkün….,Kötülüğe çizilmiş her harita tıkanıyordu karanlığa, çolak yolculuklar kalıyordu geriye. “Hilkatinden sual olunmaz” şeytan tapıyordu ölgün meleğe.,Saç kıvrımlarını savurdu mecaline ilkin. Avurt içlerine yaktığı yağmurlara yanaştı bitkin. Kronikti bu zehir mihengi. Ölmeli ve yaşamalıydı çirkin beden, ziyana mahkûm olan beyaz budalalarda.
üzerine çöken karanlığın kokusu tanıdık..terli ve kirli erkeğinin ekşi tadı tanıdık..boynuna değen pütürlü ellerin özenli dokunuşu tanıdık..sebeb-i huzuru nedir boynu kırılanın..?belki erkeğinin ellerinden içmek ölümü..belki de sevişmek ölümün kendisiyle..ondan daha özenli ellerde bulamazdı belki bir ömür ölümü hiçbir zaman..belki daha yumuşak..belki daha temiz..belki daha bakımlı..ya da daha kısa tırnaklı..belki gül kokulu..ama daha özenli asla..!asla..!bunu bir fahişeden daha iyi kim bilebilir..?-