eski uyku blog’undan biliyoruz ki, bi çoğumuz güneşin batışına ve doğuşuna uygun davranamıyoruz…mesela ben bırakılınca 10 saat uyuyorum, ve yine rahat bırakılınca 20-22 saat ayakta kalıyorum.. dolayısıyla bir günüm 30-32 saat,..böyle bir ortak rakamda anlaşsak, kendi günlerimizi, kendi haftamızı, tasarlasak nasıl olur?.. güneş de neymiş hem
yorumlar
dalıyorum ahkam yazmaya ve böyle bir şeyin kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum.
Kabul etmeyenlerle ve 24 saatlik dilimde yaşayanlarla oluşacak anlaşmazlıkların taşlı,sopalı kavgayla çözümlenmesini öneriyorum bir de..
giriliş saati bile bir çok şeyi açık ediyo gibi. bu ahkamın saatide ilginç bulunabilir tabii. takvimi iktidar odağı olmadan yürürlüğe koyarsak yüksek ihtimalle mutsuz ve yalnız ölürüz (haha). O yüzden yapmamız gereken önce dünyayı ele geçirip sonra takvimi yürürlüğe koymak. görev dağılımıda şöyle olsun:
– hafif nasıl yapılacağını bulsun
– afti, magna ve axi işin program tarafını halletsin
– bende nasıl yaptığınızı yaziyim.
hafifleriz, güzel olur
bir gün 32 saat olsa haftanın 5 günü cumartesi pazar olmasa ama cuma 40 saat olsa böylelikle 7miladi gün=5hafif güne oluyor. ayrıca çarşamba günü miladi gecede çalışılmış olur. gene 8 saat mesai olur, 8 saat da uyku geriye 16 saat kalıyor bir hafif gününde. bunda da istediğin gibi davran artık.
böylece ben 12 saat yatınca sadece 2 saat fazla uymuş olurum.
bu bir devrim olur be!
olmaz diyorum! unutun bunu! ben bazen günde 24 saati bile fazla buluyorum… günde 4 saat uyuyan bir arkadaşım vardı; “yetiyor” dedi, acaba olur mu? deyip denemeye başladım, ben 5 saat yaptım onu yetti gerçekten, üstelik bu duruma alıştımda. sabah saat 9.00 işbaşı yapıyorum, saat 18.30 – 19.00 arası işten çıkıyorum. hafta içi genelde 23.00-23.30’a kadar dışardayım bir aksilik çıkmadığı taktirde akşamlarım da programlı; pazartesi (bildik sendromdan dolayı) arkadaşlarla haftaya hazırlık terapisi :), salı akşamı sinema, çarşamba günleri toplantı günüm işten 22.00 de çıkıyorum, perşembe arkadaşlarla tavla günü adı altında eğlenceli sohbet günü, cuma senfoni’ye gidip beyni dinlendirme günü… cumartesi pazar zaten tamamen benim. 23’te eve gidince anne-babaya ayrılan zamanın dışında odaya girip, müziği açıp kitap okunuyor, dergiler karıştırılıyor v.s. 2.00′ gibi yatıp sabah 7.00’de kalkıp duş – kahvaltı – makyaj, 8.30 gene dışarı çıkılıyor. TV yok denecek kadar az çünkü ben bir gazete mensubuyum, ve sabahları 3 saat gazete okuduğumu düşünürsek haberlerden fazlasıyla haberdarım.. e film desek sinema bu ihtiyacı kapatıyor.. tek iyi şey bilgisayarı annemin zoruyla evden kaldırmam oldu…
şimdiiiii… bütün bu program kendiliğinden gelişiyor, ve herşey yolunda! e bazen 24 saat hakkatten fazla geliyor. birtek cumartesi günlerini arttırabilirsek bana yeter. çünkü arada bir çok çabuk geçiyor! bu da sinirlerimi bozuyor…
hafif alttaki saatleri yeni sisteme göre ayarlasın. başta tarif ettiği sistem gayet uygun..
ben kışı sevmem. bir kış uykusu olayına girsek, 3 ay uyusak o yetse bize. sonra 9 ay boyunca gelsin bloglar gitsin ahkamlar. şu üç aylık uykudan bir on güne kıyabilirsek çocuk bile yapılır!