Michel Houellebecq. Tanıyanlar, temel parçacıklardan tanırlar. Bir de “Kuşatılmış Yaşamlar” var tabii. Aynı yazarın Türkiye’de 2001 basımlı bir romanı. Özgün adı nedir biliyor musunuz: “Extension du Domaine de la Lutte.” Extension=genişleme, Domaine=alan, Lutte=çarpışma, çatışma. “Çatışma Alanının Genişlemesi.” Hiç de zor değilmiş değil mi türkçeye çevirmesi.Tabii ki kitabı elinize aldığınızda, arka kapağın size biraz fikir vermesi gerekir. Ama şuna da bakın bir hele: “Bankacısınız. Çok gözde bir mesleğiniz var. İyi para kazanıyorsunuz… vs. vs. ancak çok çalışmak zorundasınız. Öyle ki, kazandığınız parayı harcayacak vakit bulamadığınız oluyor. Göğsünüze bir ağırlık biniyor…” ve de “yada bunların hiçbirine sahip değilsiniz, televizyonda gördüğünüz insanlar gibi ışıl ışıl gülücükler saçarak steril yerlerde yemek yemek istiyorsunuz… vs. vs. İsyan ve kıskançlık karışımı bir duygu boğazınızdan gözlerinize doğru yükseliyor. Hayattan kopuyorsunuz bu anlarda..” birbirini tutmayan birkaç cümle daha. Ve işte asıl bomba: “Kuşatılmış Yaşamlar, içimizden birinin alabildiğine sert öyküsü. Bir depresyon günlüğü.”Çatışma Alanının Genişlemesi,(böyle adlandırmak istiyorum) Modern orta-üst sınıf avrupa insanının yaşamının güzel analizlerini içerir. Yalnız bundan ibaret de değildir. Yalnızlaşmayı ve yabancılaşmayı, refah düzeyinin yan etkilerini anlatır, bunu üslubuyla da bir güzel yaşatır. Bir ton mesajın ve parlak fikrin ardarda dizildiği bir ajanda değildir. Bunların ötesinde bir sanat eseridir. Tek parça olarak ele alınması gereken bir sanat eseridir. Yazarın söylemek istediği, 35. sayfada baş kişiye söylettiği birkaç kelime değil, kitabın ön ve arka kapağı arasındaki herşeydir. O yüzden bunları tek parça halinde yayımlatmıştır. Şirketlerin üst sınıf çalışanlarının paralarını harcayacakları yer ve zaman bulamamaları gibi bir soruna değinilmemiştir ve kesinlikle bir ‘depresyon günlüğü’ değildir.Bunlar tabii ki kitabın biraz daha satması için önüne arkasına yazılması gereken bazı şeyler. Kitapların arka tarafını okumayı çoktan bıraktım da, başlığını da böylesine değiştirmek ne oluyor? Böyle laflar moda oldu tabii. Düzeni yaşayıp giderken söylenip, hayıflanıp durmak, böylece de özgür iradeyi ve aklını kullanıyormuş gibi hissetmek. Michel Houellebecq’in bu kitabında yaptığı asla bu olamaz. Tam olarak şu anda, Amerika’daki basımının da “Whatever”(herneyse) adıyla yayınlandığını öğrendim. Kitabın içeriğine azıcık daha uygun düşüyor olabilir. Amerikalılar yapıyor diye doğru olması da gerekmiyor değil mi?Ondan sonra, Romain Gary geliyor. Arkasını okuduğum en son kitap “Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı” oldu. Romain Gary bütün kitaplarını birbirine ekleyerek yazar diyebiliriz. Tam olarak bir sonu yoktur. Bazı belirli düşünceler her romanda farklı biçimlerde yinelenir, kurcalanır, biraz çözülecek gibi olur, bırakılır. Hikaye sürüp gider ve hiçbir kitabı için tam olarak ‘bitti’ diyemezsiniz. Ama arka kapağı kapayabilmenize yardımcı olmak için hikayenin sonunu getirir en azından. Taa ki “Pseudo”ya kadar. Bunun da Can Yayınları’ndan çıkan çevirisinin başlığı “Yalan Roman”dır. Son kelime olarak; “Bu benim son kitabım der” ve intihar eder.“Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı”nın sonunda, anne karakterininin çizimini tamamlayan ve hikayeyi sonlandıran çok hoş bir sürpriz vardır. Can Yayınları bu sürprizin kitabın arka kapağında da hoş duracağını düşünmüş olmalı ki orada açıklayıvermiş. “İyi bir romanın sonu önemli değildir” gibi entel kafaların içine yerleşen kalıplar böyle saçma hareketlere yol açıyor sanırım. Entelektüel’in ilk işi, yaptığı herşeyden önce düşünmektir, hazır düşünülmüşlerle idare etmek değil.Türkiye’de kitap okuma oranı çok düşükmüş diyorlar. Bunu arttırmak için böyle reklam kampanyaları yapmak mübah gösterilebilir bir yandan. Tabii kitap okuma oranı tavana vursa ne farkedecek bilmiyorum. Platon ve Aristoteles’ten haberi olmayan bünyelerin, ellerinde Nietzsche, Sartre ve Kant kitaplarıyla dolaştığını görüyoruz. Mutlu olabiliriz. Yeter ki daha çok kitap satılsın. Dostoyevski kitapları hediyelerle basılıyor. ‘Ecinniler’ Orhan Pamuk’un önsözüyle, ‘Karamazov Kardeşler’ de Freud’un baba katilliğiyle ilgili yazısı hediyeli. Orhan Pamuk tabii ki ikisi için de dünyanın en güzel kitapları demiş. ‘Karamazov Kardeşler’ binyılın en iyi romanı, ‘Ecinniler’ de dünyanın en iyi siyasi romanıymış. Orhan Pamuk’un son kitabının yanında bir paket makarna promosyonu rica ediyorum, binyılın en lezzetli makarnasını yapacağım.