Öyle yorulmuştum ki bir an önce eve gidip ayaklarımı uzatmak istiyordum.Karnım da açtı.Eve gidip bir şeyler hazırlayacak halim bile yoktu dışarıda karnımı doyurup eve öyle girmeye karar verdim ve yolumun üzerindeki lokantaya girdim.Tenha bir yer bulup oturdum,garsona siparişi verdim.Yorgunluktan başımı dik tutacak halim kalmadığından ellerimin arasına aldım ve siparişim gelene kadar gözlerimi yumdum dinleniyordum.Yemeğim geldi geri çekildim yarı abandığım masadan,garson tabağı bıraktı.Çatalımı peçete ile sildim yiyeceğim ilk lokmayı çatalıma takmıştım ağzıma götürüyordum ki gözlerim bana doğru bakan güçlü bir çekime takıldı. Yorgunluktan feri sönen gözlerim şarj olmuş gibi ısı yaymaya başladı.Bana gülümsüyordu ve hiç gözünü ayırmıyordu.Yorgunum,açım nereden çıktı bu şimdi kırıtacak dermanım yok diye düşünüyorum ama tüm şirinliği ile beni kesmeye devam ediyor.Önüne bak kızım karnını doyur git evine yat,uzat ayaklarını dinlenmene bak dedim ama etkilenmeye başladım kayıtsız kalamıyorum.Heyecan bastı,çatalı her ağzıma götürüşümde umarım doğru yeri isabet ettiririm diyerek zar zor bitirdim yemeğimi oh,şükür.Gidip dişlerimi temizleyip geleyim diye aya kalktım gidiyorum sandı ayaklandı.O an dişlerim dökülüp elime gelecek sandım,kalbimin sesini saklamak için ne yapsam diye fikirler uçuşuyordu aklımda…-Pardon biraz sohbet edebileceğimiz zamanınız var mı?Ne sohbeti ya dalga mı geçiyorsun yorgunluktan ölüyorum ben diyesim gelmedi ama gerçekten çok yorgundum.-Üzgünüm zamanım yok dedim.Dediğim an üzüntü duymaya başladım ama demiştim bir kere toparlama şansım kalmamıştı.Evimde uzanırken hay senin aklına emi ne hoştu niye “neden olmasın” demedin hayıflanmaları ve onun hayali ile uykuya daldım.