artık jitem var.inkar edilmiyor yani artık.aslında uzunca bir olaylar listesi birikmişti elimde varlığını ortaya koymak için ama cem ersever’in birşeyler açıklamaya çalıştığı bir sırada öldürülmesi ve şemdinli’deki başarısız operasyon “jitem yoktur” iddasında olanları bile susturmaya yettiğinden buraya yazmayacağım ‘jitem’in gerçekleştirdiği olaylar silsilesini’..ve artık ‘derin devlet’ tabiri de ülkenin ikinci adamı konumundaki başbakan tarafından resmi olarak açıklandı.şahsen açıklamayı yadırgadım.ve dahası çok içerledim böyle bir açıklamayı.ve yakıştıramadım başbakan’a.hayır,’derin devlet’in var olduğunu açıklamasından dolayı değil,ki zaten bilmeyen kalmamıştı da resmi ağızdan açıklanmayı bekliyordu sadece.”… bitirmek veya minimize etmek gerek …” deyişine,-bunları yapmak elinde olmasına rağmen sadece deyişine- biraz kızmış olsam bile acizliğine ve insanoğlunun karanlık korkusuna veriyorum..aslında çok kızabilirdim ama sanırım şemdinli’ye vermişim kızgınlığımın çoğunu ki,buna biraz kalmış..benim yakıştırmadığım şey; ‘derin devlet’in gelenekten yani osmanlı’dan geldiğini söylemesiydi.ki,sayın başbakan bulunduğu konum itibariyle resmi ideolojiden haberdar olması gereken bir insan.ve resmi ideolojinin temellerinin,osmanlı geleneklerinin yıkılması üzerine kurulduğunu çok iyi bilmesi gerektiği düşüncesindeyim.osmanlı hanedanını “hain” ilan edip ülkeden kovan ve tüm osmanlı geleneklerini reddeden,halka rağmen yaptığı devrimlerle(!) en ufak izlerini dahi silmeye çalışan resmi ideolojiyi bilmemesi mümkün mü? bilmemesini bende çok isterdim ama bildiği konusunda şüphem yok!diyelim ki sayın başbakan da çoğu türkiye vatandaşı gibi osmanlıyı ecdâdı olarak kabul ediyor.işte olaya bu açıdan baktığımda sayın başbakan’ın ‘bilmemesini’ çok isterdim.çünkü bu canımı acıtan söylemi,acı bir soru olup dışarıya vuruyordu kendini: ‘sayın başbakanım size geleneğinizden yani osmanlı’dan kala kala derin devlet ve rüşvet terimleri mi kaldı?’.açıkçası ben çok yadırgadım bu açıklamayı.türkiye cumhuriyeti devleti’nin kurucuları başa geçtikleri zaman masada iki zarf bulmuşlar ve ilkini açıp gereğini yerine getirmişlerdi.yani yeterince “öcü” göstermişlerdi osmanlıyı bu halka.ecdadına küfreden çocuklar yetişmişlerdi bu topraklarda.hem de haddinden fazla..’derin devlet’in varlığını,ilk rahmetli ecevit -allah rahmet eylesin- tam yılını hatırlamamakla beraber yetmişli yıllarda açıklamıştı.o gün ilk defa resmi bir ağızdan böyle bir ifade çıkıyordu.fakat ecevit bile kullanmadı böyle bir ifadeyi.fakat siz kullandınız sayın başbakanım! tebrik edemiyorum kusura bakmayın lütfen..ve şimdi de gündem de yeni bir ‘yok’umuz var! deniliyor ki “türkiye’de ırkçılık yoktur!”.”hepimiz ermeni’yiz hepimiz hrant’ız” diyenler ermeni olmadıkları halde böyle bir slogan atmalarını en fazla üslup hatası olarak değerledirdim..fakat “hepimiz türk’üz,hepimiz mehmet’iz” diyenler ve kendilerini milliyetçi olarak adlandıranlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.hele bu insanlar “türkiye türklerindir” “ya sev ya terket” sloganlarıyla fikirlerini vücuda getiriyorlarsa,buna verilecek isim bellidir.fransa’da geçtiğimiz yıl bu tür söylemler kullanılan ve iç karışıklığa neden olan olaylara hangi ismi verdiysek,çekinmeden o ismi bu olaylara verebilmeliyiz! çıkan olaylar esnasında fransa’da başbakan’a bile bulunduğu makama aldırmadan faşist diyenler kadar cesur olmalıyız!sonra dönüp şöyle bir bakalım neler oluyor sevgili ülkemizde..futbol maçlarını izlemeyen biri olsam bile,haberlerde çıkan futbol olayları dikkatimi çekiyor..diyarbakırspor maçında “pkk dışarı” sloganları var..zihnimi zorlamaya gerek duymadan geçtigimiz yıl da diyabakırspor’un hemen hemen tüm deplasman maçlarında aynı sloganlarla karşılaştığını hatırlıyorum.halbuki o takımın oyuncuları ve yöneticileri hiçbir şekilde teröre karışmış değiller.o insanları aşağılamak faşizm değil midir?hadi diyelim ki,terörle içli dışlılar.o zaman siz mi vereceksiniz cezalarını? oysa ben sevgili ülkemde güvenliğin hangi kurumlar ve kimler tarafından sağlandığı ve yargılamanın da hangi kurumlar ve kimler tarafından yerine getirileceği hususunda anayasamızda açıkça yazıldığını biliyorum..ve bu anayasanın sevgili ülkemin her vatandaşını da bağladığını biliyorum..peki bu kurumlar dururken,yani ülke henüz sahipsiz değilken o kurumların üstüne çıkıp bu görevi ifâ etmeye çalışmak faşizm değil midir?trabzon tribünlerinde “ermeni olan ayağa kalkmasın” ,malatya’da hrant dink’in malatya’lı olması hasebiyle “ermeni malatya” sloganları atanlar ırkçı değilde nedirler?sevgili ülkemde,kim bölgesel bir ayrımcılığın ve ırkçılığın olmadığını hangi kanıtları getirerek söyleyebilir?birkaç zenci futbolcu transfer edip onlara sevgi gösterinde bulunmakla ırkçı olmadığınızı nasıl ispat edebilirsiniz? faşizm sadece beyazların siyahlara,nazilerin yahudilere ve şimdilerde almanya’da azınlıklara uyguladıkları birşey mi olduğunu sanıyorlar “türkiye’de ırkçılık yoktur” diyenler..sorarım size,siz kendi zencilerinize nasıl davranıyorsunuz? siz kendi azınlıklarınıza nasıl davranıyorsunuz? ve siz,siz gibi düşünmeyenlere nasıl davranıyorsunuz?bu ülkede başörtüsüyle resmi dairelere ve hatta özgürlük edebiyatının pek revaç olduğu üniversitelere girilmesine izin vermediğinizi bilmeyen kaldı mı acaba?bu cennet ülkeyi faşizm cehennemine çevirdiğinizin farkında değilsiniz mi yoksa?saymaya rakamlar,yazmaya zamanım yetmiyor malesef..üzülüyorum.gerçekten üzülüyor ve kahroluyorum gördüğüm manzaralar karşısında..farklılıkları bir kenara bıraktığımda ortada kalan ‘insan’ kimliğinden utanıyorum.insanlığımdan utanıyorum.utanıyorum sevgili ülkem fakat korkmuyorum.”muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” cümlesinin geçtiği bir gençliğe hitabeyi okuyanlar,elbette ki kanlarını başka kanlardan üstün tutacaklar!oysa bilinmesi gereken şey,asilliğin kanda değil,kişilikte olduğudur. hem,üstünlüğün takvada olduğunu söyleyen bir peygamberin ümmeti olmakla övüneceğiz,hem de kanı kandan üstün tutacağız? sonra kalkıp ‘elhamdülillah müslümanız diyeceğiz!’.üstelik peygamberimiz “milliyetçilik yapan bizden değildir” sözünü ve kuran’daki bu sözü destekleyen ayetleri hiçe sayarak!sevgili ülkem,bağrında yaşayan tüm halklar;her türlü oyun ve ekonomik zorlukların üstesinden gelebilen insanlardan oluşuyor.bunu seksendört senelik kısa bir dönemde nice örnekleri var.ancak bir oyun var ki; değil bağrında yaşanlar,bulunduğun coğrafyanın bile taşıyamayacağı bir oyundur;faşizm…halkları bu kadar iç içe yaşayan bir ülkede en ufak bir ırkçı hareket bir kıyamettir sevgili ülkem..senin ve bizim kıyametimiz.allah o günleri göstermesin sana ve bizlere.bunun için bize düşen görev; kardeşlik bağlarımızı güçlendirip,farklılıklarımızı zenginlik olarak değerlendirip bizi tek şemsiye altında toplayacak yegane güce kulluğumuzu gereğince yerine getirip,o’nun ipine sımsıkı sarılmaktır.ve ülkeyi yönetenler de,vatan sevgisi aşısından biraz kısıp,vatandaşlık aşısına ağırlık vermek zorundalar.vatan sevgisinin ancak vatandaşlık bilinciyle hayırlı olabileceğini artık görmeliler.yarın,çok geç olmadan..tüm aydınlıklar insanların ve dünyamızın üzerine olsun..selam üzerinize olsun.