bildirgec.org

irkcilik hakkında tüm yazılar

Blues’un Doğuşu

gkncvs | 05 July 2010 11:29

Blues tarihi, 17. yüzyıldan itibaren Kuzey Amerika kolonilerine Afrika’dan ilk kölelerin getirilmesiyle başladı ve ABD’nin siyasi ve toplumsal tarihi ile şekillendi. Bu yüzden de blues’un ortaya çıktığı toprakların sosyal ve tarihi arka planını da içine alan genel bir bakış, blues’u daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Zaten blues’u teknik müzik terimleriyle anlatmaya çalışmak ve sıradan bir müzik türü olarak görmek, bu müziği yaratan insanlara yapılmış en büyük haksızlık olur.

Kuzeyin sanayileşmiş eyaletlerine karşın, büyük tarım arazilerine sahip güney eyaletlerinde artan işgücü talebi, köle ticaretinin merkezinin bu eyaletler olmasını sağladı. Güneyli toprak sahipleri için ucuz işgücü demek olan köleler ekonomik gelişmenin vazgeçilmez unsuru olarak görülüyordu.

Irkçılığın İngilizcesi : ”This is England”

gorcun | 04 June 2009 13:02

This is England
This is England

This is England, Türkçe’ye çevrimi olmasa da Burası İngiltere diye çevrilebilir. This is England İngiltere’de başka ırktan kişileri kabul etmeyen bir kısım gencin hikayesini anlatıyor. Anlaşılacağı üzere faşizmeleştirisi olan film Shane Meadows tarafından 2006 yılında yazılıp, çekilmiş. Odak noktasında 12 yaşında bir çocuğun (Thomas Turgoose) olduğu film İngiltere’nin karışık olduğu yıllar olan 1983’te geçiyor. Babası Falkland Savaşında ölmüş olan Thomas okuldan sonraki zamanını sokaklarda geçirmektedir.
Yaşından büyüklerle takılan ve onların arasına giren Thomas’ın başlarda keyfi yerindedir. Bir gün grubun eski üyelerinden Combo (Stephen Graham) hapishaneden çıkar ve gruba tekrar katılır.
Combo’nun hapiste fikirleri değişmiş ve İngiltere’nin azınlıklar tarafından sömürüldüğünü düşünür hale gelmiştir. Azınlıklara karşı büyük bir nefret besleyen Combo’nun bu düşünceleri grubu ikiye böler.

This is England
This is England

Bir kısmı bu düşüncelere karşı gelirken, küçük Shaun’un da olduğu grup Combo’nun bu düşüncelerine katılır ve onun yanında kalırlar. Bir süre sonra, Combo’nun nefreti eyleme dönüştüğünde bu düşüncelerinin nelere yol açacağı ortaya çıkacaktır.

The Human Stain / İnsan Lekesi – 2004

| 21 April 2009 17:29

Yönetmen: Robert Benton
Senaryo: Nicholas Meyer
Oyuncular: Anthony Hopkins, Nicole Kidman, Ed Haris, Gary Sinise
Görüntü Yönetmeni: Jean Yves Escoffier
Müzik: Rachel Portman
Tür: Dram-Romantik-Gerilim
Yapım: 2003
Gösterim: 2004

Pulitzer ödüllü yazar Philip Roth’un romanından uyarlanmış bu film; oldukça etkileyici yoğun dramları ve kesişen yaşamları irdelemiştir.

Filmde, kökeni zenci olan ve bunu saklamış ünlü bir Profesör Coleman Silk’in (Anthony Hopkins) kariyeri asılsız bir suçlama sonucunda adeta alt üst olur. Bir süre sonra karşısına çıkan, esrarengiz bir yabancı olan Faunia (Nicole Kidman) ile skandal denebilecek bir ilişki yaşar. Silk bu ilişki sayesinde yeniden geçmişine geri gitmektedir. Aslında geçmişi enkaz olan Faunia, Silk’i yeniden hayata döndüren bir tutku olmuştur. Faunia’nın eski kocasının tehlike olarak karşısına çıkması ile Coleman Silk gerçek kimliği ile yüz yüze gelmek zorunda kalır.

“İnsan Lekesi”, Amerikalı bir bireyin; ırkçılık, önyargılar, kimlik arayışları, hırslar, sahtekârlık, tutku, duygusuzluklar içinde sevginin kaybedilişine dair bulanıklıkları ortaya koyan dramatik ve oldukça etkileyici bir film…

kardeşiz biz, yoksa değil miyiz?

serasu | 09 April 2009 09:23

Kardeşiz biz!
Irkçılık hakkında insanlar ne düşünür hep merak etmişimdir. Geniş bir araştırma yaptım bu konu hakkında. Hitler’in Yahudi katliamı. Arnavutlukla, Sırpların savaşı. Ermeni vahşeti. Müslümanların girdiği savaşlar (örneğin Filistin). Türkler, Aleviler, Lazlar. Azerbaycan, Ermenistan. Japonlar, Amerika ve yine Amerika, zenci köleliği. Yunanlıların, Türklerle girdiği toprak savaşı. Savaşlar asla bitmeyecek biliyorum. İnsanlar hiç durmayacak. Din, toprak ve kişisel nedenlerden dolayı çıkan bu savaşlara birde ırkçılık eklenir. Ve bu sayfa sayısı kabarıp gider. Daima akan giden bir süreçtir bu. Fakat kahramanlar farklı olaylar aynı. Hiç mi ders çıkartamayız. Çok garip. Hep birileri birileriyle didişip durmuş.

Ota Benga – Beyaz Adamın Utancı

cimriyim | 21 March 2009 09:40

Belki son zamanlarda çıkan Darwin haberlerimi depreştirdi bilmem ama bu tartışmalar başladığında ilk aklıma gelen isimlerden birisidir Ota Benga. Kendisi hakkında bir çok yazı, kitap olmasına rağmen iyi tanınmadığını düşünüyorum.

Eminim sizde hikayesini duyunca üzüleceksiniz ve keşke… ile başlayan cümleler kuracaksınız.

Peki kimdir Ota Benga?

Tam doğum tarihi bilinmeyen (rivayetler 1881 ile 1885 arası) Belçika Kongosu topraklarında doğmuş bir pigmedir. (Pigmeler çok kısa boyları ve kahve tenleri nedeniyle 17 ve 20 YY arasında gereğinden fazla ilgi çekmiştir.) Ota Benga’nın Kasai ırmağının yakınlarında bulunan köyü, Belçika ordusu tarafın talan edilmiş, karısı ve çocukları öldürülmüş ve kendiside köle tüccarlarının eline düşmüştür. İkinci eşiyle burada evlenmiştir.

RAY….

| 11 March 2009 16:00

Yönetmen : Taylor Hackford
Senaryo : Taylor Hackford, James L. White
Oyuncular : Jamie Foxx, Kerry Washington, Regina King, Clifton Powell, Harry J. Lennix
Filmin Türü : Drama/Müzikal
Yapım Yılı : 2004
Vizyon yılı: 2005

Tüm sinema tarihinin en iyi biyografik filmlerinden biri, RAY; 1932 yılında doğan ve 2003’te ölen zenci sanatçı Ray Charles’ın yaşam öyküsü. Zenci oyuncuların yeni kralı Jamie Foxx, tıpatıp Ray Charles olmuştu. Filmde, Ray’in Georgia’daki yoksulluk içinde geçen çocukluğu, altı yaşında iken kör oluşu, kardeşinin gözlerinin önünde ölüşü, ailesinin onun eğitimi için gösterdikleri çabalar ve Ahmet Ertegün ile ilk karşılaşması, ardından yükselişi. Irkçılığın had safhada olan dönemin Amerika’sında, sanat için yaşanan mücadeleler. Irk ayrımının uygulandığı Georgia’nın, yıllar sonrasında, onun “Georgia on my mind” adlı şarkısının eyaletin resmi şarkısı olması. Kör bir sanatçının unutulmaz parçalara imza atması, devamlı çabalar, olaylar ve isyanlar ile yüklü dolu dolu yaşam öyküsü.