Hep nereye doğru gittiğimiz tartışıldı, her kuşağın bir öncekinden daha korkutucu olduğu söylenip duruldu. Gelecekten şüphe edildi. “Genç” sözcüğü hep birilerini korkuttu. Oysa biz, yapabileceklerimizin (yoksa yapamayacaklarımızın mı demeliyim?) farkındaydık. Endişe bizden yana değil, yaşamdan yana olmalıydı.”Kuşlar, çiçekler, böcekler” beklendi bizden hep, oysa biz hiç dokunmadık ki onlara… Hep unuttuk, hep unutulduk… Biz en rutubetli köşelerde hep küf tuttuk.. Biz en çok “egsoz” kokusunu sevdik, hiç bilmedik papatyadan fal da bakılabileceğini, biz hep sapan yaptık, hiç öğrenmedik “bülbül”ün “yâr”da olabileceğini ve biz hep en irileriyle paylaştık yattığımız yeri böceklerin, hiç azar yemedik annemizden elimize aldığımız karıncaya şaşkınlıkla bakarken…

Bizim hayallerimiz sınavlar, finaller arasına kelepçeliydi. Hiç dinlenmedik biz, dinlenemedik, hep koştuk… Koştukça yorulduk. Kazandığımızı sandık hep, oysa yenilmeye mahkumduk. Çizileni yaşadık, hiç oynatmadık kalemlerimizi yaşamlarımızda… Nasılsa en doğrusu belirlenmişti, bizim fazla konuşmamıza gerek yoktu. Zira bizim yerimize de konuşanlar bayağı çoktu çünkü. Her birimiz birer kuklaydık. İplerimizi alacak bir çift el bekledik…Biz aynı kaldırımlarda yürüdük hep, yollar aynı çıkmazlara sürükledi bizi… “Başka seçeneğimiz” yoktu, hiç olmadı… Daha doğrusu “seçim” sözcügü bizim hayatlarımıza hiç girmedi. Biz güneşin doğuşunu bir sınıfta, batışınıysa dersanelerinin “bir” sınıfının “bir” köşesinde karşılamaya programlıydık… Biz en arabeskini yaşadık hayatın… Yaşıtlarımız “benim hiç ayakkabım olmadı, amca.” replikeriyle espri patlatırken biz hiç gülmedik. Hayat hiç güldürmedi bizi…Biz hep korktuk. Elimizdekilerle bir yaşam yaratmak öyle zordu ki… Bize öğretilenlerle hiç karşılasmayacaktık ileride, bocalayacaktık…. Çok toyduk ve yara alana kadar bunları göremeyecektik… Biz tüm kapıları arşınlayacaktık. Tam kurtulduk derken daha büyük bir yarışa girecektik. Biz hiç emin olamayacaktık, hep güvensiz yaşayacaktık. Bunun sorumlusunuda öğretmeyeceklerdi tabi bize ama çok sonra da olsa farkedecektik; hedefler belirlense de hiç karşı çıkamayacaktık.

Çocuktuk biz, bir zamanlar. “Sen büyüklerinin lafına karışma bakayım.” diye azarlar işittik hepimiz. Büyüdük “genç” olduk. Sonra da baktık ki biz oldukça genç “yaşlılar”dık. Her bir ayağı çukurda geleceklere gebe kaldık.. Hiç şaşırtıcı olmasa gerek beşiklerin daima boş kalması…