Antalya’da en az yarım gününüzü ayırmanız gereken bir günü birlik tur önerim var. Zamanınızı hiç boşa harcamış olmayacak, çok hoşnut kalacaksınız. Antalya merkezden yola çıkıp Kepez üstü’nden Korkuteli yoluna 6,5 km gittikten sonra sağda Karain mağarası yol ayrımı, solda ise Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı girişi var. Kapıdan sonra ören yeri park sahasına ulaşmak için biraz dönemeçli dar ama asfalt yolla 8,5 km tırmanmalısınız.Termessos, Beydağları’nın uzantısı olan Güllük Dağı’nın iki tepesi arasına kurulmuş. Deniz seviyesinden 1050 metre yükseklikte olan ve çok geniş bir alana yayılan kentin Türkiye’nin en eski ve en korunmuş arkeolojik yerleşimlerinden biri olduğu söyleniyor. Kentin ne zaman kurulduğuna ait kesin bir bilgi yok. Ancak eski yazıtlarda Termossos’lular, kendilerinden eski bir Pamphylia kavmi olan Solim’ler diye söz ediyorlar. Bir tür Psidia lehçesi sayılan ve kendine özgü olan bir dil konuşuyorlar. Tarih sahnesine çıkmaları ise Büyük İskender’in kenti kuşatmasıyla, M.Ö. 334 tarihinde oluyor. İskender’in bu cesur halka dokunamadığı, kalelerinde bıraktığı ve Anadolu’nun içlerine doğru yürüdüğü yazıyor. Kuşatıp da alamadığı tek yer olarak biliniyor.

Kent, Helenistik ve Roma dönemlerinde refah içinde yaşamış. Hıristiyanlıkla ilgili bilgi bulunmuyor.Kenti dolaşmaya dar zamana sıkıştırmamakta yarar var. Çünkü önünüzde tırmanacak dik bir patika uzanıyor. Kalıntılar büyük ölçüde sık makilik ve ormanlık bir alan içine dağılmış durumda. Rehbersiz neyin nerede olduğunu biraz bulmak zor ama park alanında şehrin genel planı olduğunu hatırlatalım. Aşağıda çevreye baktığınızda göreceğiniz ilk kalıntı ise Hadrianus Tapınağı. Tapınağın sütunlu kapısı ayakta. Patikayı izlerken Kral yolu ve su sarnıcının yanından geçiyorsunuz.

Patika yol tepede agoraya çıkıyor. Doğuya doğru Gymnasion ve tanımlanmayan bir yapı bulunuyor. Yola Agoranın batı kenarından devam ediyoruz. Agoranın batı kenarını oluşturan yapı Attalos Stoası. Bergama kralı Attaols II tarafından Dor düzeninde ve arazinin eğimine uygun inşa ettirilmiş. Agoranın doğu kıyısı ise Osbaras adında bir kent yurttaşının armağanı olan stoa. Agoranın güney köşesi iyi durumda, 10 duvarlar boulevterion bulunuyor.Pencereleri ile aydınlanan yapısının 25 metreye varan genişliği ahşap bir çatı sistemi ile kapatılıyor olmalıydı. Boulevteriona göre daha da güneyde uçuruma bakan kesimde Antoninler döneminde, 2. yüzyılda 6×11 sütunlu inşa edilmiş Dor düzeneğinde bir yapı yer alıyor. Tapınağın kentin baş tanrıçası Artemis’e sunulduğu bir yazıta dayanarak ileri sürülüyor. Artemis tapınağının hemen yanında bulunan küçük tapınak, geç Roma döneminde inşa edilmiştir. Boulevterionun batı arkasında görülen bir başka yapı ise Zeus Solymeus tapınağıdır. Pamphilyalılar kendilerine “Solimyalılar” diyorlardı. Zeus’un buradaki sanı da kent halkının kökenini göstermesi açısından önemli.

Tepedeki kalıntıların sonuncusu uçurumun kenarına inşa edilmiş tiyatrodur. 4200 kişilik olarak hesaplanan yapı, Hellenistik dönemden. Yarım daireyi geçen oturma yerleri ile uçurumun manzarasında yeryüzünde bilinen en ilginç arka planı olan tiyatro sayılıyor.Dönüşü aynı yoldan yapmayın ve kentin gymnasion ile agora arsından geçip batıda sarp kayalıkların altından geçen patikaya girin. Kaya mezarları ve ilginç kaya şekilleriyle sık bitki örtüsünün arasından geçen yol başladığınız noktaya, Hadrian Tapınağı’nın yanı başına indiriyor. Kısacası Termessos bölgenin gezmeye değer en etkileyici antik kentlerinin başında geliyor.Antalya’nın sıcağından şikayetçi olanların; serinlemek, doğa ile iç içe olmak, tarihi dokuyu izlemek için gidebilecekleri bir yer Termesos. Gezerken, tarihin içinde yolculuk yaptığınızın farkına varacaksınız. Sanki binlerce yıl öncenin insanlarını izliyorsunuz ancak, o insanlar sizi izliyor kanısına varacaksınız.Tarihten selam getirecek size esen tatlı yel…