bildirgec.org

midye hakkında tüm yazılar

TERMESSOS

admin | 07 July 2009 18:26

Antalya’da en az yarım gününüzü ayırmanız gereken bir günü birlik tur önerim var. Zamanınızı hiç boşa harcamış olmayacak, çok hoşnut kalacaksınız. Antalya merkezden yola çıkıp Kepez üstü’nden Korkuteli yoluna 6,5 km gittikten sonra sağda Karain mağarası yol ayrımı, solda ise Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı girişi var. Kapıdan sonra ören yeri park sahasına ulaşmak için biraz dönemeçli dar ama asfalt yolla 8,5 km tırmanmalısınız.

Termessos, Beydağları’nın uzantısı olan Güllük Dağı’nın iki tepesi arasına kurulmuş. Deniz seviyesinden 1050 metre yükseklikte olan ve çok geniş bir alana yayılan kentin Türkiye’nin en eski ve en korunmuş arkeolojik yerleşimlerinden biri olduğu söyleniyor. Kentin ne zaman kurulduğuna ait kesin bir bilgi yok. Ancak eski yazıtlarda Termossos’lular, kendilerinden eski bir Pamphylia kavmi olan Solim’ler diye söz ediyorlar. Bir tür Psidia lehçesi sayılan ve kendine özgü olan bir dil konuşuyorlar. Tarih sahnesine çıkmaları ise Büyük İskender’in kenti kuşatmasıyla, M.Ö. 334 tarihinde oluyor. İskender’in bu cesur halka dokunamadığı, kalelerinde bıraktığı ve Anadolu’nun içlerine doğru yürüdüğü yazıyor. Kuşatıp da alamadığı tek yer olarak biliniyor.

genç bir adamın midyeyle imtihanı

aylakadamveben | 06 September 2008 15:25

her gün ilgisizce önünden geçtiğim midye dolmacının önünden bugün de geçmekteyken,aniden karar değiştiriyor ve zınk diye duruyorum:niye duruyo bu bizim tavlanın önünde diyolar bence.ben kafayı kaldırmıyorum tavladan.sanki midyelerden midye beğeniyorum.ilk bir istinye’de yedim.işten çıkmıştım.benim gibi bi adamın ağzına yakışmadığını düşünüyosun değil mi bu kelimenin;iş..ah emekçi kesime dahil olduğum o günler,buna rağmen mutlulukla yadedemiyorum o günleri.sonunda inandırabildim galiba müşteri olduğuma.o beni bekliyo ben onu.bunun da var bi prosüdürü.bu bir kabulden ibaret olabilir mi?özgüvenden kaynaklanan bir kabul.herşeyin doğrusunu bildiğine inanmak.tam olarak öyle değil di mi..doğrusu şu;ben nasıl yapıyosam doğrusu odur özgüvenine sahip olmak.ben de yok işte o.dolmasını sadece bir kere denemiş olduğumu söyledim ya,tavasını çok yedim.bi kere beyoğluna her çıkışımda bi tür gelenekselleşmiş hareketle,o balıkpazarına doğru uzanan sokağa girer,her seferinde fiyatları en ucuz nerde diye kontrol eder ve bi sandviç arası alırdım.bi sandviç, dedim.sıcak mı olsun,dedi.zaten ne sıklıkla yiyorum ki,bari sıcak olsun be,deyip beklemeye başladım başında.iki çubuk attı yeni yeni kızarmaya başlayan yağa.bunun şerre alemet olabileceğini düşünmedim;düşünmemeye çalıştım;düşünmemek için kendimle mücadele ettim.ama heyhat!sandviçin karnını yarıp açan adam,bir çubuğu yerleştirdikten sonra yapacağı hareket hakkında ikinci bir fikre ihtiyaç duymadan ikinci çubuğu da yerleştirdi sandviçin yumuşak karnına.ve otomatik olarak fırladı fiyat iki katına..her yaptığının yapılması gereken en doğru hareket olduğuna inanan adam moduna girerek,bi tanesini açıp limon sıkalım abi,dedim yine gözlerimi tavladan kaldırmadan;kaldırmadım çünkü ne diyo bu ya bakışlarıyla karşılaşmaktan korktum.evet bir role bürünmüştüm ve bu rolün gerçeklikte hükmünün geçmediğinin yüzüme vurulmasından endişe ediyodum.sen bu endişeleri çok yersiz buluyo olabilirsin.eminim sen aynı pozisyonda şöyle sıcak bi selam vermekle başlar,ardından ufaktan bi muhabbete bile girerdin..olamayanadama temas etmekten duyduğun hicabı hissediyorum.bi arada ortaköy’deki midye tavacılara dadanmıştım.okuldan çıkınca ortaköy’e kadar yürüyodum.sorsan zayıflama yürüyüşü.ortaköy’de sonlanan yürüyüşümü sandviç arası midye tavayla taçlandırıyodum.bu ne perhiz bu ne midye tava,soslu..o sosu bi kere de evde denedik,denedi kızkardeşim.malzeme tamamdı da galiba,oranları tutturamadık.o tadın yanına bile yanaşamadık.öyle beyaz beyaz olur ya sandviçin,yarım ekmeğin arasında..biz pişirirken o beyazlık yeterince kızarmadığını düşündürttü bize..ya yaktık ya pişmeden aldık.elimize yüzümüze bulaştırdık velhasılı kelam.özensizce bi tanesini seçip açıyo ve limon sıkıyo,buyrunlayarak uzatıyo..bira yanında meze olarak da çok iyidir.okulda içeceğimiz zamanlar,o büyük kitapçının bi arka sokağındaki midye tavacıdan yaptırırdık birer yarım,bol soslu.bizimkilerin özel tercihi değildi.ben yoğun bi arzuyla isteyince biz de ondan yiyelim bari derlerdi,derdi..şimdi değişti; kokçuyum artık..koparılmış üst tarafı bir kaşık gibi kullanıp ağzıma götürüyorum midye dolmayı,yürüyüşüme devam etmeye başlamışken.yoğun pirinç tadı,ekşi..sana bişi söyliyim mi;oda midye oda midye diyceksin ama değil,tava sekiz numaraysa dolma iki bilemedin üç numaradır.bu söylediğimde bu şekilde kayıtlara geçsin..

Midyeden esinlenen süper yapıştırıcı

webdedektifi | 26 November 2007 10:41

ABD’li bilim adamları, midyeden esinlenerek, hemen tüm materyalleri yapıştırabilecek ucuz ve çok etkili bir teknik geliştirdiler.Science dergisinde yer alan bu bilimsel araştırmaya göre, yapılan buluş, elektronik, denizcilik, havacılık veya tıpta, örneğin kontakt lenslerin veya diğer protezlerin yapıştırılması gibi çok geniş bir alanda kullanılabilecek.Midyelerin organik ve inorganik materyaller üzerine büyük bir güçle yapışmasını sağlayan süreçten esinlenilerek, yıllar süren araştırmalardan sonra bu tekniğin geliştirildiğini belirten araştırmacı, bu buluşu, midyelere bu olağandışı yapışma yeteneği sağlayan moleküler yapıyı üreten küçük bir molekül olan dopamini ortaya çıkararak yaptıklarını kaydetti.

bir veda mektubu.

| 17 September 2007 12:31

sesiz sedasız bir veda ettim o güzel körfeze. artık hergün varyanttan otobüsle inerken deniz manzarasını seyredemeyeceğim.Bir pide salonunda salatanın içinde roka olmayacak belki de. Sinema çıkışında kordonda yürüyemeyeceğim. o yapış yapış sıcağını hissedemeyeceğim. fuara kimler gelicek diye heyecanlanmayacağım. pazara gittiğimde yeşillik olarak bir dünya şey alıp eve gelemeyeceğim. Canım sıkıldığında forbeste bir tur atıp dondurma yemek bir hayal olarak kalacak. her daim yeşil olan ağaçlarını seyir etmeden devam edeceğim hayata. efe heykellerini her köşe başında görmeden, hayır için dağıtılan lokma tatlısı sırasına girmeden geleceğim evime. her köşe başındaki midyeciyi de selamlayamayağım artık. küçük parkta arkadaşlarla okul çıkışı bir çay içmeyeceğim. ama bir gün döneceğim tüm bunları tekrar yapabilmek için. bekle beni İZMİR. Yıllar sonra da olsa bir gün mutlaka buluşacağız

Kalmış balıkla ziyafet

MerakliKedi | 31 October 2006 18:22

Geçenlerde misafirlere palamut yaptım. Ama mezeler fazla olunca palamut kaldı, hem de kızarmış haliyle. Cimrilikten midir nedir kıyamam hiç atmaya buzluğa kaldırdım günün birinde diyerek…

Pazar günü donmuş midyeleri görünce o balık geldi aklıma. Bir bardak pirinçle harikalar yaratılabileceğini düşündüm ve kolları sıvadım. İşte malzemeler:

2 parça kızarmış çingene palamudu,
1 avuç donmuş midye,
1 bardak pirinç,
1 soğan,
1 tablet et bulyon,
1 çorba kaşığı zeytinyağı,
1 çay kaşığı safran,
1 çay kaşığı kimyon,
tuz, biber.

Bence Bodrum’a gitmek…

hales | 02 October 2006 21:31

Bodrum’a gitmek heyecanlandırıyor beni.Bodrum, eski bir dostu görmek, denize daha da bir yakın olmak, kumsalda çıplak ayak yürümek, sahilde çay içip tavla oynamak ,gece iki votka atmak demek. Her şeyden elini ayağını çekmek ama sorunları aklından tamamen de atamamak demek. Kırk yılın başında turist gezdirmek için bile olsa Halikarnas’a gidip dansçı kızları ve lazer gösterilerini izlemek, sokakta mutlaka çatlayana kadar midye yemek, Eski’de tekila niyetine kimbilir neler içmek demek. Ora’da , Fora’da, Hadigari’de Türk-Alman gruplarla dans etmek, Fink’te , Cuba’da tikky takılmak, barlar sokağında waffle yemek, nazar boncuklu bir bilezik almak demek. Sabaha karşı acıkınca sıcacık pideyle kaşarlı domates çorbası içmek, tıklım tıklım da olsa Körfez’e girip çıkmak, Adamik’te takılmak, sabah erken kalkıp tekne turuna çıkmak demek. Sarhoş olmak, edilmemesi gereken lafları etmek, aranmaması gereken kişileri aramak ama bir yandan da içini rahatlatmak demek. Bazen denizde,bir bar köşesinde,yollarda sevgiliyi, bazen sahilde bir bebeciği öpmek demek…