tam olarak cevap vermek zor. zira şu anda günlüğüne ahkam giriyorum. ama 5 dakika geri gidersek…saat beşi yirmi dokuz geçiyor ve ben boş boş ekrana bakıyorum. müşteri temsilcilerinden birinin gelip bana aslında şu anda ne yapıyor olduğumu söylemelerini bekliyorum. onlar ki iki dakikada bir gelip “şu iş noldu, bu iş noldu?”diye diye beni yapacaklarım için hatırlatılmaya alıştırdılar. durup durup söylediklerim “ben şimdi napıyorum?”, “niye ayağa kalktım ben?” lafları. birazdan çıkacağım neyse ki…
Gökyüzünün bu saatte hem gri hem de nasıl kırmızı olabildiğini çözmeye çalışıyorum.İstanbul’da mehtap yok, FB Stadında maç yok ( stadın ışıkları gökyüzünü aydınlatıyor olamaz ) Güneş tutulması olmadığı gibi gökyüzünde böyle bir durum olacağına dair hiç bir haber yok.Ve şu anda …Gökyüzünün bana anımsattıklarından sadece bir tanesi: bu rengi gözbebeklerimin ardına saklayabildiğim gibi dijital bir fotoğraf makinesinin memorystick’inin içine ne zaman saklayabileceğimin ihtimâli …
Şu an derken milisaniyeden mi bahsediyoruz yoksa saniyeden mi? Yani şu an ne kadar şu an? Hayır cevap vermek istiyorum, bir türlü yetişemiyorum şu ana.
Arkadas Çinden geldi abuk subuk çin sigaraları getirmiş onları deneyecez dudaklarımın arasında bir tane tutuyorum. Sonra bir de çukulata getirmiş onu yiyorum. Sonra ahkam kesiyorum hem buraya hem arkadaşıma, ve bir yandan da Cumartesi günü ben işte ne yapıyorum diye düşünüyorum. Aynı anda da fonda Audioslave çalıyor, onu dinliyorum.Off yoruldum amma çok iş yapıyormuşum.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
184 gün boyunca TSK için çavuşluk yapıorum ayda 13 milyon maaşa.. şafak demiş 93 heytt beaaa..
tam olarak cevap vermek zor. zira şu anda günlüğüne ahkam giriyorum. ama 5 dakika geri gidersek…saat beşi yirmi dokuz geçiyor ve ben boş boş ekrana bakıyorum. müşteri temsilcilerinden birinin gelip bana aslında şu anda ne yapıyor olduğumu söylemelerini bekliyorum. onlar ki iki dakikada bir gelip “şu iş noldu, bu iş noldu?”diye diye beni yapacaklarım için hatırlatılmaya alıştırdılar. durup durup söylediklerim “ben şimdi napıyorum?”, “niye ayağa kalktım ben?” lafları. birazdan çıkacağım neyse ki…
Gökyüzünün bu saatte hem gri hem de nasıl kırmızı olabildiğini çözmeye çalışıyorum.İstanbul’da mehtap yok, FB Stadında maç yok ( stadın ışıkları gökyüzünü aydınlatıyor olamaz ) Güneş tutulması olmadığı gibi gökyüzünde böyle bir durum olacağına dair hiç bir haber yok.Ve şu anda …Gökyüzünün bana anımsattıklarından sadece bir tanesi: bu rengi gözbebeklerimin ardına saklayabildiğim gibi dijital bir fotoğraf makinesinin memorystick’inin içine ne zaman saklayabileceğimin ihtimâli …
şu annnn nektarin yiyerek bir zamandır yapmadığım şeyi yapıyorum, ahkam kesiyorum…heytt be, bi de mutluyum:)
soruya cevap yazıyorum. klavyeye basıyorum şu an entıra bast…
…ve içimden”batsın bu dünyaaa”niri nirirammm… söylüyorum !
Şu an derken milisaniyeden mi bahsediyoruz yoksa saniyeden mi? Yani şu an ne kadar şu an? Hayır cevap vermek istiyorum, bir türlü yetişemiyorum şu ana.
nasıl yani ?
ateşim 39..muş..
gecenin bu saatinde ayakta ve bilgisayar başında olduğuna göre aşk ateşidir o.. geçero kendi kendine merak etme..
Arkadas Çinden geldi abuk subuk çin sigaraları getirmiş onları deneyecez dudaklarımın arasında bir tane tutuyorum. Sonra bir de çukulata getirmiş onu yiyorum. Sonra ahkam kesiyorum hem buraya hem arkadaşıma, ve bir yandan da Cumartesi günü ben işte ne yapıyorum diye düşünüyorum. Aynı anda da fonda Audioslave çalıyor, onu dinliyorum.Off yoruldum amma çok iş yapıyormuşum.
😉
ahka*m kesiyoruz* a nın ustunde sapka olmalı