İstanbul gecelerinde ”dum tıs”tan ziyade daha sakin bir yerde oturup kaliteli birer kokteyl içmek isteyenlerin ilk terihlerinden birisi olur(du) hep smyrna. Lezzetli yemek tabakları, kokteyller, her yerde bulunmayacak içkiler… Yüksek tavan, kusursuz sayılabilecek dekor.
Ve tabi ki bunlardan daha da önemli olanı, ünlü yüzler. Oyuncular, yazarlar, karikatüristler. Bir nevi celebrity yoğunluğunun yaşandığı mekan(dı) smyrna. Hatta önünde kameraların ”kimi düşürsek” diye beklediği mekan olmuştu bir zamanlar Cihangir‘in incisi. Ve inceden inceye tatsızlaşmıştı da. Mevcut olan kaliteli yüzler, mekana mekan olduğu için gelen yüzler yerini yavaştan başka yüzlere bırakır olmuştu.
……..Ve o sıralarda, Cihangir’in susam sokağında, yeni bir mekan doğmuştu. white mill. Doğumuyla beraber, cihangir’in dar sokaklarında peşi sıra birilerini de sürüklemişti; smyrna’nın garsonlarını. Bu sürükleme yalnızca garsonları sürüklemekle kalmamıştı. Bu şu da demek oluyordu; garsonlar neredeyse, müdavimler orada olacaktı. Çünkü müdavimler öyle bir ilişki içindeyler ki çalışanlarla, isimleriyle hitap edecek yeni insanlar bulmak onlar için çok zor olacaktı.
Evet cigangir artık yeni bir mekana merhaba dedi. Ve eskiler yeniyi büyütmeye gitti.Vesselam Cihangir dedi mi artık, tercih white mill’dir.