Bir insanın kendi emeğiyle yaptığı veya aldığı şeylerin daha kıymetli olacağına inananlardanım ben de…Emek harcanmış birşey daha değerlidir,daha güzel ve kalitelidir,baldan tatlıdır.Emek harcanmamış birşey hazır lokma gibi…Reşit olmak…Herkese göre değişen bir kavram…O mimli yaşı geçince bazıları için birşey ifade etmez(hatta bir çokları için).Benim içinde öyleydi.Hiç birşey ifade etmemişti.Neden bilmiyorum ama sanki ben daha önce reşit olmuş kendimi soyutlamıştım bağımlılıklarımdan.15 yaşındaydım ailemden harçlık almayı bıraktığımda.Onların bana birşey almayı bırakmaları eş zamanlı olarak boy göstermişti.İlk zamanlar hoşuma gitmişti.Cüzdanıma giren çıkan para kimseyi ilgilendirmiyordu.Kendi paramdı çünkü.Ayda elime geçen cüzzi bir miktar…Ama daha cok ufağım.Masraf yok,dert yok, tasa yok…Bütün paramı alışverişe verirdim.Bir süre bu hoşluğu kendi içimde yaşadıktan sonra düşünceler sardı beni.Neden ailenin birtek bireyi, yani ben ailemden tek kuruş almıyordum da, herkes eline geçen miktarları bir yere istifleyip sürekli babamdan para istiyorlardı.Bir süre kafamı çok kurcaladı bu.Belki kendim istemiştim bu durumu.Kendimi soyutlamıştım belki de bir şekilde.Bunu neden yaptığımı çok sorguladım,daha babamın parasını alabilecek yaştayım çünkü diye çok düşündüm.Ancak sebebini bulamadım.Bir gün geldi param yetmemeye başladı artık.Babamla anlaşma yaptım,çalışacaktım okuldan kalan zamanlarda.Biraz calıştım.Sonra birden yine istemedim işe gitmeyi.Gelmek istemediğimi,derslerin zaten yoğun olduğunu söyledim.Kabul edildi.Birgün tekrar işe çağırıldım.Tekrar başladım çalışmaya.Herkese göre benim ki çok hazır lokmaydı.Babamın yanında çalışıyordum.Çalışmasam da para alacaktım.Düşünceler böyleydi.Annem de böyle düşünüyordu.Aslında hiçte öyle değildi.Yanımızda çalışanlardan daha çok çalışmaya başladım.Yapılan yanlışları düzelttim,okuldan sonra saat 9’a kadar orda vakit geçirdiğim oldu,bir ara benden öncesinden süregelmiş bir dağınıklık sezdim ve dosyaların bulunduğu dolapları bile temizleyemeye kalktım(ben dağınıklıktan nefret ederim).Kimse yan gelip yattığımı söyleyememeye başladı sonraki zamanlarda.Hatta annem şikayetçi olmuştu çok geç geldiğim için.Ama kazanan ben olmuştum.Şimdi düşünüyorum…Babamın malı bana hiç bir zaman yaramadı.Gülenler olacak ama cidden yaramadı.Daha calışmadığım zamanlarda kendime özel ayrı bir bilgisayarım olsun istedim.Babam eski bir bilgisayar getirdi bana.Isınınca kapanan birşeydi,tam otomatikti yani:)15 gün kullandıktan sonra Allah’ın rahmetine kavuştu.Küçük küçük aylıklarımdan biriktirdiğim bir miktar param vardı.Laptop alayım dedim yarısını da takside bağlarım.Aldım…Kendim için aldığım en büyük ve güzel şeydi.Ve benim kendi paramla,emeğimle aldığım ilk elektronik cihazdı.Onun değerini hiç birşeyle ölçemem herhalde.Ehliyetimi aldım sonra.Babam haksızlık olmasın diye eski arabayı bana verdi.Sevindim ama hiç benim gibi değildi.Yani seviyordum sevmesine ilk arabamı ama öyle laptobum gibi içimi ısıtmıyordu.Anahtar bendeydi hepsi oydu.Ve emindim bir gün o araba elimden gidecekti.Dedim ya babamın malı bana hiç yaramadı…Ve nasıl olduğunu anlamadan gitti.Artık bir arabam yok.Aylardır aralıksız babamın yanında çalışmam yine benim karım olmuştu.Araba bakmaya başladım. Bir ay sonra arabamı almış olacağım ve ben bu yaşta kendi emeğimle bu kadar şeye sahip olmanın gururuyla uyuyamadım bu gece.Evet cok mutluyum…Çünkü ailem birgün olmazsa eğer kendi başıma ayakta durmaya alıştırma turlarına başladığımı hissediyorum yavaş yavaş.Ve kimseye yük olmamaya kendimi adapte etmeye…Çok güzel bir duygu.Etrafımdakilere bakıyorum…Ortalık baba parasıyla özel okullarda okuyan,mini cooperlarda hava atan insanlarla kaynarken, ben mini cooper olmasa da kendime bir araba alabilecektim.Kendimi ilk defa böyle kuş kadar hafif hissediyorum.Şunu söylemek geliyor içimden:Reşit olmak o yaşı geçince değil kanatlanıp uçar gibi hissettiğinde oluyormuş.Kendime nice mutlu günler ve uzun ömürler diliyorum.
yorumlar
yaaa ben bunlari uyku sersemiyken filan mi yazmisim:):)
bence çok hoş yazmışsın.çok içten.
Suugurcan bir de uyanık olsaymış sın yani … :)) Ellerine sağlık.
Tesekkür ederim arkadaslar.Gece uyumak üzereyken aklima geldi bunlar.Hadi dedim kalkip yazayim.Sonra sabah uyandim yaa ben gece birsey mi yazdim dedim.Hafife bi bakayim dedim.Bir baktim gercekten yazmisim.sevgilerle.
yeni terimimiz hayırlı olsun: hafif uyur yazar
Arabanı iyi günlerde kullanmanı dilerim suuguurccan
insanın kendi emeği…nemüthiş birşey. ben de çalışmaya başladığımda, babamın işi bozulmuş ve evi ben geçindirir olmuştum. ne müthiş birşeydi. şimdi hatırlayınca.
aha zulcenaheyn hakikaten tam noktaya basmissin.benim de babamin isleri bozuldu o yüzden araba gitti zaten.ama giderken hic birsey hissetmedim.cünkü kendi emegim degildi.simdi yenisi alacagim insallah.ve daha hayirli olacak benim icin.karzu cok tesekkür ederim
hafif uyur yazar süper bu arada:)
suuguurccann, müthişsin arkadaşım!!!bu düşünce şeklini yakalamışsın ya, tamamdır, sırtın yere gelmez. gelse de kalkar kaldığın yerden devam edersin yaşamaya sen.ben de 18 yaşımda başladım çalışmaya. ve ilk maaşımı aldığımda – ki part time bir işin cık kadar parası kastettiğim – ayaklarım yere basmadı. aradım babamı, dedim ki, baba bu ay sen sadece kirayı gönder, faturaları ben hallediyorum!!!bu duygu inanılmaz bir şey. 18 yıl bakmış adam sana, ve sen bir gün ona destek olabiliyorsun, kendi yükünün bir kısmını bile olsa onun omuzlarından alarak. üniversiteye ilk başladığım yıldı. Ankara’da 3 kişi paylaştığımız evin kirasının üçte biri dışında 6 yıl boyunca babamdan maddi talebim olmadı. ve bu bana çok şey kazandırdı.o anlattığın baba parasıyla cooperlarda gezen şuursuzlardan (genelleme yapmıyorum, elbette hepsi değil) çok var benim etrafımda. öğrencilerimin çoğu bu grupta. onlar için sadece “üzülüyorum”.aferin valla ya, hakkaten çözmüşsün sen “reşit olmanın anlamını”.başarılar:)sevgiler:)
helal sgrcn sana! meger sende saglam materyal varmis. basarili olacaksin inatci sey seni. ;-)sana da strawberry75! ornek kadinlarsiniz.
teşekkürler cliciax:)
clicia x inanılmazsın:)
günaydinlarrrrrrrrrcilekcim,cliciax tesekkürler…ah cilek sorma benim etrafim doluydu bir ara o insanlarla.sonra ülke disina calisinca burda türkiyeden kirsal kesimden gelen cok insan var.o zaman anyayi konyayi anliyor insan.fakirligin ne demek oldugunu,onlarin neden buraya geldiklerini… ben o zaman kendimi nasil hissettim biliyor musunuz? o zaman 14 yasindaydim.ya dedim istanbulda yasadigim yerdeki insanlarin fanusun icinde yasiyorlarmis.ve ben de o fanusun icindeymisim.ilk geldigimde hayat beni öyle bir sarsti ki…cünkü daha önce hic degisik degisik yasamlar görmemistim.herkes ayni kaliptan cikma gibiydi.timberini giyer barbour ceketini giyer dolasirlardi ufak ufak cocuklar bile.ama burda ne bilim farkliydi iste.biri annesinden kopup gelmis,digeri babasindan,digeri kardeslerinden… o zaman samar yemis gibi hissettim kendimi.15 yasinda da her isimi kendim halletmeye basladim,cünkü ögrenmek zorundaydim o insanlari görerek.anneleri yoktu evin her isi onlara bakiyordu mesela.babalari yoktu calismak zorundalardi. sadece 18ime girmeden önce pasaportumun süresi bitiyordu.babamin annemin olmasi gerekiyordu… o zaman ihtiyac duydum sadece onlarin yanimda olmasin. o bile cok zoruma gitmisti cünkü babamin islerinden falan filan derken bir türlü onlari bir araya toparlayip konsolosluga götürememistim:)hadi saglicakla kalin (cenem düstü yaa)