taha akyol milliyet’te yayınlanan bugünkü yazısında türk üniversitelerinin dünya üniversiteleri ve avrupa üniversiteleri arasındaki sıralamasını masaya yatırmış. türk üniversitelerinden hiçbiri dünyada ne ilk 500‘de ne de avrupa’da ilk 100’ün içerisinde.tüm bu gerçekler açık seçik ortadayken bizim rektörlerimiz siyasi iktidarla ağız dalaşına devam ediyor. çünkü onlar için bilimden daha önemli olan koltuklarını korumak ve eşe dosta koltuk müddetince sahip çıkmak.
yorumlar
Öyle bir bağlamışsın ki iktidarın katsayı isteği ile rektörlerin eş dost kayırması durumunu, bana kelalaka geldi.Rektörler çok teraneler karıştırdı. Mesela Rıza Ayhan Gazi rekötüyken şunularıyapmıştı. Hakikaten bilimin önündeki engel olarak bir rektör seçeceksen iyi örnektir.Ama iktidarın istekleride TÜBİTAK kurulu faciasından sonra bana hiç iç açıcı gelmiyor. Kuran kursları üzerine söylemleri cabası. Bir rektörün bilime bu kadar çok karışan iktidara tepki vermesi oldukça doğru ve haklı bir davranıştır.Yanlış çağrışımlarla doğru konulara parmak basmak doğruyu çarpıtmaktan öte yarar sağlamayacaktır. Yoksa rektörler hakkında hakkaten durum kötü. Diğer akademik kadronun kalitesizliği hakkındada durum vahim. Akademik ortamda aile kadrolaşması, kayırmacılık, yalakalık almış başını gidiyor.Mesela benim üniversitemde git gide aile üniversitesine dönüşüyor. Şehrin küçüklüğünün etkisi var. Akademik çevrenin kendi içinden akademisyen çıkarması normal tabi. Ama vasıfsızlık artınca göze batar oldu burada da. Öğrenciler şikayetçi duyuyorum. işte böyle…
hükümet ilk kez bu yıl 400 milyon dolar tübitak’a bütçe ayırmadı mı? katsayı adaletsizliği sadece kuran kursları için değil ki meslek lisesi mezunları katsayı yüzünden mağdur edilmiyorlar mı? hükümet mağdur vatandaşlarını düşünmeyecek mi?hükümet bence bilim için elinden geleni yapıyor üstelik üniversiteler ve yök özerk olduğu için karışamıyorda. baksana abant izzet baysal üniversitesinin rektörü kendi fakültesinin açılışına katılmayarak başbakanı protesto ediyor ama hükümet birşey yapamıyor. siyasi iktidara karşı olabilirsiniz ama gerçeği de doğru görmek lazım. acil olarak yök kanunu değiştirilmeli. o zaman üniversitelerde bilimden söz edilebilir.
İyi de zaten geçici bir hükümet üniversitelerin sorunlarına karışacak olursa tutarlı yükseköğretim o hükümetin siyasi tabanının istekleri doğrusunda bozulur. Bu yüzden üniversiteler özerk olmalıdır.Bende meslek lisesiyim. Merkez bir teknik lisesinden derece ile mezunum. Ama üniversitede mesleki bilgi sıkıntısı çekmesemde bunları bilime adapte etmekte müthiş sıkıntılar yaşıyorum. Pek çok meslek lisesi arkadaşım ise diğer liselere göre başarısız. Ama meslekleri açısındanda çok öndeler. Bu demek oluyor ki meslek lisesi meslek sahibi insanlar, ara iş gücü yetiştirmek için var. Ki bu vasıfsız işsilik oranının çok yüksek olduğu ülkemiz için önemli. Bunun eski bir teknik liseli, şimdi de bir üniversiteli olarak katsayı sorunu gibi gösterilmesine karşıyım. Ortada bir sorun görmüyorum.Abant izzet baysal üniversitesinin rektörünün yaptığı tercihtir. Bunu yapmaya hakkı vardır. Ama Başbakanın azarlamaya hakkı olduğunu düşünmüyorum. Bir ülkede atanmış bir insan, profosör olmuş birine bu şekilde laçka çıkışıyorsa gereğinden fazla konuşuyor gibime geliyor.siyasi iktidara karşı olabilirsiniz ama gerçeği de doğru görmek lazım yada siyasi iktidara yandaş olabilirsiniz ama gerçeği doğru görmek lazım. Demogojik bir laf her yere sünüyor değil mi :)YÖK kanunun değişmesi şartı doğru ama bu yıllardır sorun. Bu doğruyu üniversitelerde de kadrolaşmak için iktidarın talep etmesi üniversitelerin özerkliğinde sıkıntı yaratacaksa zaten akademik vasıfların zayıflığını gözönüne alırsak varsın değişmesin derim.Son sözüm biz gençler bardağın boş tarafını görmezsek, yaşlandığımızda bardakta su kalmaz.
-birincisi başbakan atanmış değildir halk tarafından seçilmiştir ve yürütmenin başıdır.-her profesöre saygı duyulacak diye kanunmu var bu da iki. adam yıllardan beri bir bilimsel makale yazmamış. tırışkadan profesör oldu diye saygı duyalım.(o kadarda değil)-siyasi görüşün binde bilmem kaç oy alıyor diye siyasi iktidara saygı duymazsan asıl düşüncenin kalitesini sen düşürürsün. yoksa hiçbiryerin kalitesine birşey olmaz.-bu da sonuncusu halkın oylarıyla iktidara gelmiş hükümet ben geçiciyim diye kanun çıkarmasın o zaman. kuralım bir profesörler kurulu. ülkeyi kafalarına göre şekillendirsinler. size uygun mu bu yöntem.
herkesin gerekçeleri kendince haklı. zaman herkesin niyetini açığa çıkartacaktır.bakalım neler olacak göreceğiz. o zamanda gelir buraya yorum yaparız yine :)saygılarımla…
Abant Izzet olayinda rektor haksizdir kanimca. Yayinladigi protestoda universitede siyasete karsi oldugunu soylemekte. Fakat Basbakan orada AKP Genel Baskani olarak degil Turkiye Cumhuriyeti Devleti Basbakani sifatiyla bulunmakta.Recep Tayyip’i sevmeyebilirsin, ama TC Basbakani sifatina saygindan gelmelisin oraya..Basbakan az bile dedi.
abant izzet baysal üniversitesi rektörünün marifetleri devam ediyor.
başbakan ın konuyla ilgili açıklaması.
Gun gectikce kuyrugu yananlarla dolup tasiyor ulkemiz, herkes birilerine satasiyor, taraf olmak icin de birilerini savunmak zorunda kaliyor. Taraf olmazsan bertaraf olursunu solcusundan sagcisina herkez zikrediyor bakiyorum da.Akliselim sahibi (basbakanimiz cok seviyorya bu lafi ondan kullanmak istedim) herkes su hukumetin bilim adina degil de bokunda boncuk bulmus gibi ortalarda dolanan dinci tayfasi icin is yaptigini anlar. Katsayi zulmu diye ortaya bir sey atar, sadece sacma sapan bir farki ortaya koyup insanlari kandirmaya, ucuz politika yapmaya kalkisir. Bu katsayi meselesinin tartismasi hafif’de de olmustu, moroccom arkadasimiz ararsa bulur saniyorum. Neresinden tutarsan dokulecek olan egitim sisteminin belkide en adil kismi bu katsayilar.Tubitak olayinin evlere senlik boyutunu gormek icin de alim olmaya luzum yok. Bir kerelik ben atayayim su kurul uyelerini demek, bu isi ranta cevirmeye calismanin, kadrolasmak icin calismanin en acik gostergesi.Dogruyu soylemek gerekirse, rektorler bu ulkede hiyerarsi merakinin ortaya cikardigi komik bir olusum. Isi bilim insani olmasi gereken profesorler, personel isleriyle, bahce duzenlemesi gibi islerin basina geciyor. Fakat rektor soyle kotu boyle kotu derken mevcut iktidari ve ‘benim cok okumus arkadaslarim vardi onlar bir sey olamadi ben ise bakin basbakan oldum’ diyen bir basbakani bilim askiyla yanip tutusan biri olarak gostermek de, ne bileyim, tebessum ettiriyor.
Üniversitelerimizin kalite notu: 5 üzerinden 2’ymiş.
İlk 500’e giren ve/veya giremeyen üniversitelerden bahsederken, bu kurumların kendi ülke bütçelerinden ne kadar pay aldıkları belirtilse “Üniversite Yönetimlerini” daha gerçekçi eleştirebiliriz.
ABD’de hiçbir üniversite devletten yardım almıyor. ayrıca Türkiye’de bir sürü de özel üniversite var ve bunlar inanılmaz büyük finansal olanaklara sahipler(Bilkent Üniversitesi(Tepe Holding) ve Başkent Üniversitesi(Patalya Otelleri) v.b.)Devlet dese ki size her öğrenci başı 1500 $ destek veriyorum dese. o zaman da sırf öğrenci doldurmak için saçma sapan bölümler açar rektörler. öğretim üyeleri ek ders ücreti alabilmek için birbirlerini yerler.
YÖK’ün aklı başına gelmiş ve üniversitelerin durumunu masaya yatırıp doğru teşhis koyacak bir komisyon kuracakmış.
En iyi ilk 500 üniversite listesine Yunanistan, Portekiz, Singapur, Macaristan, Şili, Arjantin gibi ülkelerden üniversiteler girerken bu ülkenin hiçbir ünüversitesinin girememesi geleceği adına parlak değil. Hele bu ülkenin hedefleri varsa. Suçlu şunlar veya bunlardan değil herkez bence. Bu ülkede eksik olan ne? Liste ve bir değerlendirme burada bulunabilir..
zee’nin bütün yazdıklarına katılıyorum. katsayı konusunda meslek liseleri için söyledikleri de tamamen doğru. yalnız bu katsayı zulmü denilen şey hakkında birkaç şey yazmak istiyorum. sanırım bazı şeyleri toplum olarak biraz geç idrak ediyoruz. 81’liler bunun ne demek olduğunu gayet iyi bilirler. 1998-1999 öğretim yılında öss’ye girecek olan öğrenciler dönemin başında büyük bir sürprizle karşılaştılar. sınav sistemi köklü bir şekilde değiştirilmiş, öys kaldırılmış yerine tek aşamalı öss gelmiş. ardından okul puanları, orta öğretim başarı puanları, katsayılar konuşulur olmuştu. sektördeki vasıflı ara eleman, mavi yakalılar denilen teknik eleman istihdamını karşılamak açısından çok önemli bir atılımdı bu ve belki de üniversitelerin eğitim kalitelerini arttırmalarına da büyük bir destekti. sistem olarak gayet başarılı bir programa sahip olmasına rağmen yaptıkları büyük bir ayıp vardı: getirdikleri sistemi o yıl lise son sınıfa giden öğrencilere de uygulamış olmaları. katsayı zulmü denilen şey işte budur. ve topu topu iki dönem öğrencisine uygulanmıştır. yeni sistem var olduğu andan itibaren meslek liselerine ve imam hatip liselerine kayıt olanlara böyle bir katsayı zulmü yapılmamıştır. ki zaten bir üniversiteye giremeyeceklerini biliyorlardır.o dönemde öss’ye giren ben ve tanıdığım arkadaşlarım zamanında televizyon programlarına varana kadar heryerde dil döktük ama kimse dinlemedi. sistemden yana bi şikayetimiz yoktu sadece bu sistemi bilerek okullarına kayıt olan insanlara uygulanmasını istiyorduk. o zamanlar çok konuştuk bunları ama aradan 7 yıl geçti. kimimiz bize gösterilen yüksekokullara gittik oralardan mezun olup başımızın çaresine baktık. kimimiz lise son stajına devam etti. çalıştığı yerde çok başarılı oldu. hala sektörde çok önemli noktalardalar. kimimiz öss’de derece yapsa bile bir devlet üniversitesine kayıt olamayıp imkanları dahilinde bir özel üniversiteye kayıt yaptırdılar. güzel sanatlara yazıldılar bazıları… demek istediğim katsayı zulmüne uğrayan bizler bunu hiç unutmayacağız ama geçti. hepimiz başımızın çaresine baktık. belki bir akademik kariyerimiz olmadı ama 20’li yaşlarımızda herkes nasıl bu kadar iyi noktalarda olduğumuza şaşırıyor. biz elimizden geleni yaptık ve hala çalışıyoruz.
Sanırım rektörlerin ne iş yaptığıydı asıl soru dallanıp budaklanıp katsayı ve sıralamaya gelmiş esas konu.indianropetrickve zee‘ye katsayı konusunda kesinlikle katılıyorum katsayı durumunu bilerek daha da onemlisi ara elaman olarak yetişmek üzere soz konusu liselere başlamış olanaların tercihlerini başta yapmış olduklarını düşünüyorum.üniversitelerimizin yeri ne gelince Mümtaz kişilik sayın Taha Akyol’un da dediği üzere üniversitelerimiz avrupada ilk 100 dünyada ise ilk 500 arasına girememiş. Taha Akyol araştırmasını güzelce yapmış ancak nedense bunun nedenlerini işin belki deen kolay yolunu seçerek doğrudan Üniversitelerimizi suçlayarak yorumlama hatasına girmiş bence.Hürriyet gazetesinin 2 temmuz tarihli pazar ilavesinde yer almış bir habere görede bilim liginde ki yerimiz hiç de fena olmadığı gözlenebilir. bildiğim kadarıyla yaklaşık 4 sene önce korenin de önündeydik son on yıllık makale ve atıf sayısında ki artışta ki yanlışım yoksa bu akp iktidarının üniversitelerin döner sermaye gelirlerinin el konması tarihinin ardına gelir. yani üniversite de para varsa yayında olur ama bir araştırma görevlisi aldığı maaştan bir de deney malzemesi tedariğine giriyorsa yayın sayısı hızla düşüşe geçer.bu da benim düşüncem.bu arada üniversitelerimizin notunun 5 üzerinden 2 olmasının nedenide AB’nin bologna süreci olarak adlandırdığı bir sürec te üniversitelerin akreditasyonu temelli bir sınıflandırılma yapmakta ve yine bildiğim üzere bu akreditasyonu türkiyede yaptırmış bir üniversite olmadığından (baya bi dökümantasyon istemmekte akreditasyonda) ana koşulu yerine getirmemiş bir okula diğer kriterler arasından 2/5 gibi bir not ta bence başarısız sayılmamalıdır
Sanırım rektörlerin ne iş yaptığıydı asıl soru dallanıp budaklanıp katsayı ve sıralamaya gelmiş esas konu.indianropetrick ve zee‘ye katsayı konusunda kesinlikle katılıyorum katsayı durumunu bilerek daha da onemlisi ara elaman olarak yetişmek üzere soz konusu liselere başlamış olanaların tercihlerini başta yapmış olduklarını düşünüyorum.üniversitelerimizin yeri ne gelince Mümtaz kişilik sayın Taha Akyol’un da dediği üzere üniversitelerimiz avrupada ilk 100 dünyada ise ilk 500 arasına girememiş. Taha Akyol araştırmasını güzelce yapmış ancak nedense bunun nedenlerini işin belki deen kolay yolunu seçerek doğrudan Üniversitelerimizi suçlayarak yorumlama hatasına girmiş bence.Hürriyet gazetesinin 2 temmuz tarihli pazar ilavesinde yer almış bir habere görede bilim liginde ki yerimiz hiç de fena olmadığı gözlenebilir. bildiğim kadarıyla yaklaşık 4 sene önce korenin de önündeydik son on yıllık makale ve atıf sayısında ki artışta ki yanlışım yoksa bu akp iktidarının üniversitelerin döner sermaye gelirlerinin el konması tarihinin ardına gelir. yani üniversite de para varsa yayında olur ama bir araştırma görevlisi aldığı maaştan bir de deney malzemesi tedariğine giriyorsa yayın sayısı hızla düşüşe geçer.bu da benim düşüncem.bu arada üniversitelerimizin notunun 5 üzerinden 2 olmasının nedenide AB’nin bologna süreci olarak adlandırdığı bir sürec te üniversitelerin akreditasyonu temelli bir sınıflandırılma yapmakta ve yine bildiğim üzere bu akreditasyonu türkiyede yaptırmış bir üniversite olmadığından (baya bi dökümantasyon istemmekte akreditasyonda) ana koşulu yerine getirmemiş bir okula diğer kriterler arasından 2/5 gibi bir not ta bence başarısız sayılmamalıdır
nf’nin bahsettiği hürriyet’teki haberi okudum. daha doğrusu bir söyleşi. kadın thomson diye ticari bir şirketin Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölge Direktörüymüş. üniversite kütüphanelerinin ihalelerini almak için rektörlere ve yök’e yaranmaya çalıştığı cümlelerinden belli.yok türkiye makale sayısın artıran en dinamik ülkeymiş falan filan. arkadaşlar oranın buranın şirket yöneticilerinin açıklamalarından ziyade bağımsız kuruluşların araştırmalarına baksınlar.eğer kendinizi kandırmak istiyorsanız illüzyona devam edin. zaten türkiye’de bilimsel araştırma çok gelişmişte sadece bu yıl hükümetin döner sermaye gelirlerini kesmesi sonucu mu azalmış. hükümet döner sermaye gelirlerini kesmeyince para sanki gariban araştırma görevlilerine gidiyor ya.hükümeti eleştirebilirsiniz ama benim anlayamadığım hala başarısızlığı tescillenmiş bu sistemi ve yök’ü savunmanız.katsayı konusunda da arkadaşlar statükonun yanında yer alabilmek için haksızlığa destek oluyor hatta alkış tutuyorlar. meslek lisesinin torna-tesviye bölümünü bitirmiş bir öğrenci neden makina mühendisliğine giremez bu sakat durumu açıklayacak biri var mı?düz lisede ki öğrenci hiçbirşey bilmeden o bölümü kazanıyor mezun oluyor ve işin pratik kısmınıda anlayamadığı içinde eksik bilgili binlerce mühendislerimiz oluyor.tartışalım ama akl-ı selimle…
öncelikle üniversitelerin ne için var olduğunu anlamamız gerekiyor bence…sonra bu kurumların nasıl yönetileceği ve başlarındaki zatımuhteremlerin nasıl olması gerektiğine karar verebiliriz..1-üniversite; derslerin aşılması gereken engeller olduğu 4 yıllık matrak bir yaz kampımıdır ?2-üniversite; babanızın zorla gönderdiği ve yeni bir ilimizi tanımanız gereken hayati bir görevmidir ?3-üniversite;ideolojik fun club ların savaş alanımıdır ?4-üniversite; bir freegirl heaven mıdır ?5-üniversite; bir tür ordumu dur ki , asistanlar hocalara askerden daha çok hizmet vd. altyapı hizmetini verir ?…ve işin en komiği de üniversitede bilim deyince öğrencinin aklına ne gelir ?rektör mü ??? torpil işlerine bakan üstdüzey üni yetkilisi.. ideolojik ve parasal konularda uzman insan ;)şu anki durum budur,, haksızmıyım ?
sanıyorumki kat sayılarla ilgili detaylı bilgiye sahip değilsiniz… zira böyle bir bilgiye sahip olsaydınız meslek liselerinin hakkının yenildiğini idda etmeniz pek söz konusu olmazdı veya olması zor olurdu… ve ayrıca bırakın bu eşitsizlik kavramı arkasında sığınmayı ve saklanmayı zira o kadar açık ve net ki herşey… hükümetin yegane amacı arka bahçeleri olan ihl lilerin önünü açmak… zaten eğitim konusunda biraz bilginiz varsa veya melek lislerinin voroluş amaçlarıyla ilgili bilgiye sahip iseniz yapılmak istenin ne kadar açık ve net olduğunu göreceksinizdir… imam hatip liseleri (pek laiklik anlayışına uymasada) imam ve hatip yetiştirmek amacıyla kurulmuştur, kişi hukuk okuma niyetinde ise ihl değil düz liseye gitmeli ve bu dönemde yapılan tercihler çok daha dikkatli olmalı….
Birincisi tosna-tesviye bolumunu bitirmis bir ogrenci, cok azmederse o katsayi ile de bir makine muhendisligi bolumune girer. Bogazici olmaz belki, ODTU olmaz ama anadolu universitelerinde bir yere girebilir. Ikincisi de ad benzerliginin seni yaniltiyor olmasi. Torna-tesviye bolumundeki ogrencinin aldigi matematik bilgisi, fizik bilgisi ve kimya bilgisi kesinlikle makine muhendisliginin temeli icin yeterli degildir. Birak makine muhendisliginin temelini, muhendislik biliminin gerektiginden bile azdir. Cunku torna-tesviye bolumundeki ogrencinin bunlari bilmesine gerek yoktur, o muhendisin ona yoneltecegi direktiflerde uzman bir sekilde torna-teviyesini yapar.Sayet bu kisi mak. muhendisi olacaksa bu temel bilgileri almasi gerekir. Lise 2. ve 3. sinif mat. fizik derslerini almamis birisini kut diye calculustan, kut diye muhendislik fizik deslerinden baslatmak hem o ogrenciye zulumdur, hem de okullarin zaten kisitli olan imkanlarini bosa harcamak demektir.O yuzden bu bolumlere alinacak ogrencileri secerken bilgiyi olcmek sarttir. Sayet OYS’nin kaldirilip yerine katsayinin konmasinin da asil nedeni bu aslinda. OYS varken sorun kismen bertaraf edilmis durumdaydi, cunku ogrenci bilgisini ispatlayabiliyordu. Ancak OSS gibi sadece temel bilgiler ve akil yurutmeden (hatta 80%’i surekli ayni sorularin tekrari olan) ibaret olan bir sinavla ogrencilerin bilgilerini olcmek mumkun degil. Bunun yerine ogrencilerin okullardaki basarilari dikkate alindi. Ki bu her acidan OYS’ye gore daha mantikli bir sistemdir.Zaten sorun katsayi felan degil. YOK de Universiteler Arasi Kurul da defalarca soyledi ki bu begenmediniz rektorler sorunu begendidin MEB personelinden daha iyi algilamis olacak ki, sorunun Universite azligindan kaynaklandigini soyledi. Burada da yazdigim gibi sorun ogenci enflasyonudur. Yani mantik dogru ancak milyonlarca ogrenciyi ayni sisteme soktugunuzda sistemin problem haline donusmesidir.Bu arada meslek liseleri arasinda imam-hatiplerin yeri ayri. Cunku imam-hatiplerin 2. ve 3. sinifta arapca gibi dersler disinda diger liselerden bir farki yok. Bu yuzden OYS olsa bile gayet basarili olabiliyorlar. Buradaki sorun ise egitim sistemi icinde islami kimligi tasiyan duz lise olmasi. Bu hem laiklige, hem modern dunyaya, hem de insan haklarina aykiridir. Sayet dusunun bir kere, imam-hatipli doktor, imam-hatipli muhendis gibi meslek gruplarinin olusmasi benim gibi en az onlar kadar musluman bir cok kisiyi rahatsiz edecektir.
@mulder baba: tüm bunların üstüne bir de siddetli laiklik savunucularıdır üniversite rektörleri, nihat genç‘ in dediği gibi; biz sadece kendilerinden bilim yapmalarını istiyoruz, fakat yapmıyorlar. sağolsunlar. elbetteki demokrasi ve laikliğin ilkelerine bağlı olmaları gerekmekte, ama devletin sürekliliği icin onun görevi bilim yapmak. çalışmak, düşünmek, araştırmak, araştırtmak, öğrencilerine, akademisyenlerine bu işi daha da sevdirmek. memlekette laiklik veya demokrasi kavramları tehlikeye düştüğünde fiilen en son savaşması gereken kurumlardır üniversiteler.ayrıca belirtmeden de edemeyeceğim bu gıpta edilesi saltanat da nerden geliyor? yoksa bu mu hiçbirşey üretememelerinin sebebi? bizim okulun rektörü misal, a6 ya biniyor. hangi kademeden olursa olsun, bu ülke şartlarında bir devlet memuru için çok lüks bi araba. hem de okulda bunca eksik varken.
nf’nin söylediklerinide ekleyerek sana tamamiyle katılıyorum. Değil torna bölümünden gelenler, normal liselerden gelenler bile calculus karşısında garip garip hallere düşüp 3-4 kez kalıyor ve vasat bir geçme notuyla geçiyor. Geçenlerin çoğu da zaten kopyaydı, ezberdi öyle geçiyor. Öğrendim diyip geçenler ise sen geçen sene geçtin bana bi yardım et dediğimde benden az şey biliyor ve hatırlıyor çıkıyor. O kadar vahim ki, insanlar artık bahaneler türeterek matematikten kaçma yolunda.Kusura bakmayın ama üniversitede bilim üretecek kadar değil, deney yapacak kadar bile matematik bilgisine sahip öğrenci sayısı yüzdeye bile vurulamayacak kadar az. Onu geçtim, yeni nesil 80 sonrası öğrenci olmuş hocalar bile vahim hallerde. Pedagojisi yetse yetkinliği yetkinliği yetse formalliği zayıf hocaların.Öğrenciler arasında en zayıf kuşak ise 84 sonrası doğan hiç bir dünya görüşünden haberdar olmayan kuşak. O kadar şaşırıyorum ki teröre, üniversiteye, dünyaya, hayata bakışlarına neyi nereden nasıl anlatayım bilemiyorum. Kütük gibi diycem afedersiniz cahiller. Hiç birşeyi sorgulayamıyorlar. Bu yazdıklarımızı okumak ilgilerini bile çekmez emin olun. Üniversitelerde ki kalitesizlikte durum çok ama çok vahim boyutlarda.
Gördüğüm kadarıyla sorun niyet okumalardan kaynaklanıyor. Bunlar doktor olursa örgütlenirler bunlar yökü değiştirirlerse dinci tayfayı getirirler. sanki dünyanın hiç bir yerinde doktor ve mühendisler teşkilatlanmıyor da bu dünyanın dönmesine çok aykırı da aman bizde de olmasın.Şunu kabul etmek gerekir ki; her iktidar kendi çalışma grubunu devletin mekanizmalarına getirir. Bugün beğenmediğimiz YÖK; Atatürkçü kemalist laik çizginin yıllardan beri kadrolaşmasının tezahürüdür.İster sağ cenahtan olsun ister sol cenahtan kim gelirse gelsin kendi kadrosunu getirir ve bu onun en doğal hakkıdır. İktidar demek zaten bu demektir. Bizim ülkemizdeki sorun iktidara gelen kadroların işin ehli olup olmaması.Ben eğitim sistemini düzeltecek satanist kadroya da razıyım yeterki işin ehli olsunlar. Bu satanist kadro eğitim sistemini düzeltmek gerekirken öncelikle kedi kesip ayinler düzenleyip işi b.. ediyorlarsa yine kendileri kaybederler. Demokrasi diye bir şey var. Yoksa inanmıyor muyuz? YÖK ve diğer devlet mekanizmalarının sömürgecisi olan zihniyet ben bildim bileli bir irtica korku senaryolarıyla tutundukları koltuktan kalkmıyorlar. Kalkmazlar tabi; ne de olsa zengin bir koltuk ye babam ye…seni indirmek isterlerse de Atatürkçü laik devlet elden gidiyor diye feryani figan et.İşin ilginci ise; devlet mekanizmalarını kendilerine zırh yaparak Bir başbakana kafa tutmaları, kimse de yahu siz kimsiniz de orada oturup atıp tutuyorsunuz demiyor. Siyaset yapmak isteyen koltuğundan istifa eder çıkar siyaset meydanına. YÖK zırhının içinden babamda tayyip’e artislik taslar. Ne de olsa kimseye hesap vermeyecek.Korkularınızla ve niyet okumalarınızla beraber savunduğunuz statukoda herkese başarılar dilerim. Siz korkun ve yasaklamaya çalışın belli zihniyetteki insanları, önünü fikir teakkileriyle kesmeye çalışmak yerine yasaklarla kesmeye çalışın sonra da bu irtica hep gündemin baş maddesi olsun. Devletin malı deniz devletin malı tükenmeden bitmez bu irtica senaryoları…
kendi içinde bir sistemi oturtamayan, boşu boşuna öğrencilerin zamanını kaybettiren, yok avrupada şöyleymiş yapalım, yok böyleymiş onu da yapalım, üretmeyelim copy-paste yapalım mantığında üniversitelerle ancak arkadan ilk beşyüze girer bizim üniversitelerimiz..ne bu kopyacı rektörler ne aynı b.kun soyu akademisyenler işin ciddiyetinin farkında. hepsi koltuk sevdası peşinde. bilim lafını da ağızlarına pelesenk etmiş bu güruh sürekli aynı kafada hükümetle rant kavgası yapmakta..olan bilim aşkıyla buralara girip para aşkıyla çıkan cahil-cuhela çoluk çocuğa oluyor, o ayrı..