uykusuz kalmak, bilerek ve isteyerek. elekrolit dengesi, gözde kasılmalar, yarı halüsüle hal. karşımda sandalye, sarı saçlı, kırıtkan, biraz önce bana göz kırptı. tv’de buffy var. hani anti-vampir hatun. odunla ruh kovayan kız. bu kaçıncı sigara, bilmiyorum. sabaha kanserim, o kesin! tablada önemsiz yangınlar, küller. küller beni yutmak üzere. yanımda bir tepsi. üstünde reklamlar, nutella, cafi meyt süt tozu. süt yok. dolap çalışmıyor. çalışınca kriz geçiriyor, sonra geçirtiyor. özellikle durduğunda. depremle arasındaki tek fark dolap olması. geceleri fişini çekiyorum. rahat dursun diye. ama gene de titriyorum. nefesimi tutuyorum bilinçsiz. takılıyor sanki. bir an farkına varıyorum, beynim bana ‘oksijen lazım’ diye bağırdığında. beynim zavallı. ruhum ve bedenim; farklı fabrikalarda üretilmiş, soketler uymuyor. ruhum yaşamak istiyor, titreyerek, inleye inleye, vücudum yakuza, gözleri karşıda, bakışları donuk, dingin zazen duruşuyla ölüp gitmek istiyor. sanki böyle oluyor. ama dünyada sponge bob varken buradan gidilmez. yazıktır.ne olacam diyorum. düşünürken türkçe düşünürüz, ama virgül, nokta hak getiredir. gramer, dil bilgisi, aynı şeydir. ve onlar da hak getiredir. ne olacak diyorum. 7,8,9,10, neyse işte 15,16 hep bu kadarken de dünyalılığım, aynı soruydu, geceleri beynimde çap çap delikler açan. şimdi beynim delik deşik. özellikle de deşik. ve soru hala keskin. ne olacam lan ben? kapadokyada, peri bacalarını arkasına alıp arkadaşına doğru sırıtan, poz veren japon turistler kadar işsizim. aynen ama. çünkü hayatım boyunca elimin altında, mutlaka sulu bir portakalım olmuştur. hayat bir portakaldır ayrıyetten. yaşlı bir adam hasta bir çocuğa aynen böyle diyordu. filmin biriydi. hayat bir portakaldır. hasta da hayatın anlamına nail olmuş gibi tekrarlamıştı. yada ben şimdi uyduruyorum. yıllar geçti. ölmüştür şimdiye.saat gene altı yirmi altı. rakamla: 6:26. kuşlar başlar birazdan. tabii ben duymayacağım. nirvana koydum listeye. hepsini. yıllardır yapmamıştım bunu. ruhu şad olsun. olmazsa külleri.evet. soru aynı. ne olacak bu hal. askerim aralıkta. fena tırsıyorum. şanssızlığım… doğuda bir yer çıkacak kesin. kuzey ırak’a girerken görüyorum kendimi yada bir mayın patlamış ben 45 derecelik bir acıyla süzülmekteyim. sinek öldürürken bile düşünürüm yahu. insan öldürmek…ölmek… hiç…süzülürken o çorak araziye doğru aklıma sponge bob gelsin bari. bari…şad… kim uzatıyor bu a’ları. sponge bob. kerata. minimalist olmak var. süngerde beyin yaratmak. bu dünyada gırla idea var. hepsi de parım parım. genç beyinler. süngere beyin monte etmek mesela. benim durumum farklı değil. ben tanrının en iyi fikriyim, henüz aklına gelmemiş…evet beylik oldu son söz. saçma oldu. çünkü biliyorum, tanrının bir fikri yok. ‘mühim olan yarışmaya katılmak’ gibi yani. pas geçiyor iki bin senedir.böyle ben, bizzat, kendim bitene kadar yazabilirim. burada ‘o’ya basarken gebere de bilirim. gastelere çıkabilirim, ‘cesedi iki hafta sonra bulundu’. son harfı: ‘o’ diye.peki, yazmaya başlamışken ve benzeri olmasın diye, düşünmeyeyim o zaman, ölmeyi yada son cümleyi. yazayım bakalım nere kadar.ben subay evladıyım.–eveet ‘bana ne beh!’ diyen explorer kullanıcısı sen! sen anca spice girls dinlersin. bak yukarda bir elemanın adı yazıyor. bas bakiim…..–subay çocuğu olmak, subaya bağlıdır. salmış, ‘baba’ subaylar görürdüm. sert değildiler. emekli olunca göbek yaparlar. şirindirler. (burada -lerdir olacak biliyorum, ama olmuyor, ayrıca fındık acıymış, çerezciyi lanetliyorum). öyle her halta cacık olmazlar. yada her cacığa hıyar. neyse. böyle olunca s.çğu piaget’in 3. cü bilişsel döneminde rahat eder. sükunetle bilişir. üstünde büyük bir başarı baskısı vardır. o ayrı. ancak sorunu yoktur. buhranları olsa bile beyninin sol lobu emrindenir. işin içinden, sayısal mantıklarla sıyrılır. çünkü korteksi, ona fazla kortekslik taslamaz. sonunda ne olur? mühendis olur. s.ç’ları arasında bi baltaya sap olamamışlar varsa onlar sap olarak gitar sapını tercih ettikleri için durum böyledir. yada nadiren baget sapını. ancak cennetin yanında cehennem yanmaktadır. gelelim madalyonun benim ikamet ettiğim yüzüne. bu subaylar serttirler. kurbanın albümü gibi ters-sert tirler. mutsuz ve nevrotiktirler. sinirli ve ses tellerinde poliplidirler. dışarıya çıktıklarında saygı görürlerken, evlerinde kuramadıları düzenin esiri durumundadırlar. velhasıl halleri, hiç iyi değildir. bu türün yavrularıysa, o 3. bilişsel dönemin sonlarında hayatlarının çiftesini yerler dübür nahiyelerine. kendilerine güvensiz ve kimseye bir faydası olmayan tiplere dönüşürler. yazıktır işte onlara. evet yazıktır bana. ama amacım acındırmak değil kesinlikle kendimi. dedim ya portakal. hayat bir portakal.daha da yazacağım ama bu yukardakilerden farkı ne olur? görciiz. bayıldım ama ben bu notebook işine. tevsiye ediyorum. kusun.besteler yaptım. melodilere uydurulmuş laflar daha doğru. resme yeteneğim olsaydı… resim, insana daha yakındır. engeli azdır. beyinin kullabildiğimiz alanının yüzde 65’inin görmeye ayrıldığı bilgisi. anılarımız, amigdala ve hipokampus. dostlarım! beni o şarkılarla hatılayan var mıdır ki? varsa yoksa kanepeye gömülü bezgin halim. inanır mısınız hala nirvana çalıyor. now… D-7. demans. ben aptal bir zekiyim. bunu açıklamak zor. mesela hiçbir badireden ders çıkarmam. genelde dersten çıkmaya meyilliyimdir. zili beklerim. zilden zile. yani demans açıkçası. yetmişimden gün aldım demiştim de güldürmüştüm milleti. şimdi bir çay makinam var. onun borusunu çıkarıp ketıl’a çevirdim. artık milleti böyle güldürebiliyorum. eskiden ne espriliydim oysa. aramızda kültleşmiş esprilere imza atmışlığım var.mesela…neyse yerinde ve zamanında…benimle buraya kadar gelmişsen, sen, yani lebowski tabiriyle saygıdeğer sen, benim sevdiğim insansın. dostumsun yani düpedüz. nazım’ın dediği gibi ” …dostlar ki bir kere bile selamlaşmadık / aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz” yani. ölebiliriz. ben seni çok severdim, inciğini cıncığını severdim. ama ‘ben’ sevilince anlamıyorum. neyimi seviyorlar bunlar. seviyorlar, biliyorum, her şeyi söylemek mümkün, epeyce yaklaşmışım, duyuyorum / anlatamıyorum. aşkı da bıraktım. kimse de yok etrafta. bir tek ketıl.yazı tükendi sanki, ne dersin. bitti.üşüdüm. hayalarımın içindeyim. bakkal suratsız, kepenk sesi. sabah oldu.günaydın,bizim evde yasak.gülümsedim işte, cümleler, kelimeler, heceler boyu.