övünelim veya neden övünmeyelim ki yüzyıllar önce olmuş birşey için. Vaktinde böyle şeyler normalmiş, babalar yapmış..Üstelik bu bir hikaye. O zamandan bu zamana bu kadar ayrıntılı konuşmaların silinmeden gelmiş olması imkansıza yakın.
Herkesin geldiğini gördükten sonra, Osman Bey ayağa kalktı. Ayakta iken elleri dizlerinden aşağı sarkardı. Çok heybetli ve tatlı dilli idi.
Tatlı dille yazılmış bir öykü. Çok övündüm atalarımızla, ama ellerinin dizinden aşağı sarkması maymundan geldiğimiz hususundaki şüphelerimi arttırmadı değil doğrusu.
bu link e ahkam yazarken aklımdan kesin redstar hemen karşıt bir ahkam yazar diye düşünmüştüm, iyi düşünmüşüm aferim bana.
1-) Bu olay gercek olabilir ama konusmalarin falan bu sekilde cereyan ettigini sanmıyorum. Sabah gazetesinde burakbey ‘in yazılarına benzemiş. 🙂 Üstelik yazının başlığında “Bir Düğün Hikayesi” yazıyor, farketmemişsin herhalde.
2-)1500 yıllık kitap dedigin sanirim kur’an-ı kerim. Eğer öyleyse apranox ‘ un dedigi gibi Allah (c.c.) onu koruyacağını bildirmiştir. Üstelik kutsal bir kitaptır ve şimdiye kadar müslümanlar tarafından değiştirilmemesi için çaba harcanmıştır. Yine apranox ‘un dediği gibi Kur’an-ı kerim’i ezbere bilen hafız sayısı pek çoktur etrafımızda.Fakat sen martin mystre ‘ye inandığın için yazdıklarımı kabullenmeni beklemiyorum. Kur’an-ı kerim’in bir çizgiroman gibi uydurma olduğunu düşünüyor olabilirsin. Bende birşey demiyorum,düşün istediğin gibi.
“…Ele geçen ganîmet, savaşçılar arasında hemen oracıkta taksîm ediliyordu. Bunların en güzeli de, Osman Gâzî’nin oğlu Orhan Gâzî’ye düştü. Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.” atalarım buysa övünmüyorum ben. aynı şeyi karşı taraftan görseydik “kahpe bizans askeri gelinlerimize kızlarımıza tecacüz etti” olurdu.
ayrıca zuperkedi sen masalla hikayeyi karıştırıyor olmayasın?
Hikayenin tasvirleri hakkaten ilginç ama sanki reklam metni;
Kara Osman’ın kara kaşları çatıldı. Boynundaki şah damarı kabardı. Fakat hiddeti çok sürmedi. O sırada (ayaktayken:) dizlerine kadar uzanan kolları kaskatı kesilmişti falan …
burada anlatılanlara göre olay gerçek.ama daha çok araştırmak gerekir tabi.
şimdi anlayış farklı felsefe farklı hafifimtrak kardeşim: müslüman adam niye alır elin gavur kızını kendine?tecacüz etmek için almadı heralde.üstelik o kadının oğlu da sultan oldu.tecacüz etmek için alınmışa mı benziyor?
Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.” atalarım buysa övünmüyorum ben. aynı şeyi karşı taraftan görseydik “kahpe bizans askeri gelinlerimize kızlarımıza tecacüz etti” olurdu.
ayrıca zuperkedi sen masalla hikayeyi karıştırıyor olmayasın?
Sende evlilik ile tecavüzü karıştırıyor olmayasın? Haa birde 1299 yılındaki yaşam şekli ile 2002 deki yaşam şekliyle karşılaştırmamak lazım sanki.
Savaşı biz kazanırsak zafer kazanırız da kaybedersek Bizans oyunu, entrika olur. Ya da Çinliler bize gelin verir devleti içten yıkar. Ya da oyunu kontrolümüz altında tutarız da hakem hatasıyla yeniliriz, ya da şanssız gol yeriz, bireysel hata olur. Çok seviyorum ben bizi ya.
Bunların en güzeli de, Osman Gâzî’nin oğlu Orhan Gâzî’ye düştü. Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.
böyle bir olayın olması imkansız. çünkü kadın savaşta kazanılan bir ganimet değilidir. Kız razı olmadan bu evlilik olmaz. burada gercekten hikayeyi anlatan arkadaş biraz abartmış.
aşağıdaki özellikte bir adam düşünüyorum. aklıma isim gelmiyor.
Derviş’in spor gezilerini saymazsak.
Orhan Gazi, Yumuşak huylu, merhametli, fakir halkı seven, ulemaya hürmetli, dindar, adaletli, hesabını bilen ve hiçbir zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoşlanırdı.
bir kaç sorum olacak hepsine cevap verirsen söz bu konuda bidaa ahkam kesmiycem 🙂
1- incil de Allah tarafından gönderilen kutsal bir kitap değil mi ?
2- bu konudan Kur-an ‘da bahsedilmiş mi ?
3- Eğer bu 2 soruya ceabın evetse Allah ın kitabını değiştirmeye çalışan ve başarılı olan bi takım yavşakların varlığı mı sözkonusu. Bu yüzden ki incil expire oldu yerine Kur’an geldi , böle mi bu işler ?
4- Eğer daha önce bu yavşaklar bu işte başarılı olduysa, bi daha niye olmasın. Bildiğim kadarıyla İncil i de ezberleyen bi ekip varmış.Havariler felan..onları kim kandırdı..
5- Kur’an niye değiştirilmemiş olsun ya da bu sefer ki kitaba niye saldırmamış bu yavşaklar.
Bu arada sandığın gibi müslüman veya Allah düşmanı değilim, benim de kendime göre inançlarım var. Sadece bir konuda öne sürdüğünüz fikrin dayanaklarını görmek istiyorum.
(çocuk):”ben allahın kuluyum,dedi,(o) bana kitab verdi,beni peygamber yaptı.”
maide suresi 46:
onların ardından ,yanlarındaki tevratı doğrulayıcı olarak meryem oğlu isayı gönderdik ve ona,içinde yol gösterme ve nur bulunan,önündeki tevratı doğruluyan ve korunanlar için yol gösterici ve öğüt olan incili verdik.
yani incil tevratın yama sürümü diyebiliriz ama bozulmasının sebebi kullanıcı hatasıdır.
evet bi takım yavşaklar ya kasten yada zevzeklikle dini bozuyorlar.bu gibi insanlar hala mevcut.zekeriya beyaz denen andaval ilahiyet profesörü ve marmara ilahiyatın dekanı çıkıp kitapla bariz şekilde ters düşen şeyler söylüyor ve televizyoncu amcalar da büyük ilgi gösteriyor her ne hikmetse.
ama denildiği üzre kitabı koruma görevini allah kendi üzerine almıştır.bunla ilgili ayeti bulamadım bilen varsa yazmasını isterim.
kuranın yazıya dökülmesini de bilmeyenler olabileceğini düşünerek anlatayım:kuran ayetleri indiğinde hem ashab tarafından ezberlenir hemde değişik şeylerin(bezler,deriler,büyük yassı kemik parçaları) üzerine yazılırdı.bunlar biriktirilirdi.hz muhammed bunların sırasını da anlatmıtır.çünkü ayetler kurandaki sıraya göre inmemiştir.hz osman döneminde ise bütün bu yazılı kaynaklar sırasına göre biraraya getirilip birleştirilir ve ilk tam yazılı kuranlar oluşturulur.o zamanki yoklulukarın nasıl olduğunu bilsek bunun doğal olduğunu anlarız heralde.
incilin yazılması ise hz isa nın doğuşunun 300-400 yıl sonradır.ve tek bir kaynakta bile anlaşılamamıştır.ancak 4 e indirilirmiştir.seç beğen al.içeriğini tam bilmiyorum ama okuduğum kısımlarında hz isanın hayatından bahsediliyordu. allahın peygamberine verdiği kitapta peygamberin hayatının anlatılması ilginçtir.allahı peygamberi de birbirine karıştırmaları ise ayrı bi konudur.
gerekli cevaplari vermis, ben yeni gördüm ahkamları. Daha fazla devam etmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Redstar seni müslüman,din düşmanı olarak görmüyorum. Sadece bazı ahkamlarının iğneleyici,alaycı olduğunu düşünüyorum. Tabi yanılıyorum belki de. İnsanım hata yapabilirim. Sana kişisel bir kinim de yok. Üstelik ikimiz de çizgiroman okumayı seviyoruz sanırım 🙂 Saygılar.
Hicr/9- Hiç şüphe yok ki o zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik biz hiç şüphesiz onun koruyucusu da mutlaka biziz. Buradaki zamiri iki ayrı şekilde yorumlanmıştır. Birincisi “zikr”e ait olmasıdır tefsircilerin çoğunun görüşü budur. İkincisi Ferrâ ve İbnü’l Enbârî’nin görüşleridir ki, Kur’ân üzerine indirilen Hz. Peygambere ait olmasıdır. Bu durumda mânâsı onu cin ve şeytan şerrinden ve düşman tecavüzünden koruyan ve koruyacak olan da biz şanı Yüce Allah’ız demek olur. Bu da doğru bir mânâ olmakla beraber âyetten ilk bakışta anlaşılan, birinci mânâdır. Yani Allah Teâlâ, bununla Kur’ân’ın fazlalık veya noksanlıkla bozma ve değiştirmeden korumasını üzerine almış ve korunarak kalmasını anlatmıştır. O halde bu vaad varken sahabe, Kur’ân’ın Mushaf’ta toplanması ile niçin meşgul oldular? Sorusu da sorulamaz. Çünkü hafızların Kur’ân’ı ezberlemesi gibi, sahabenin onu toplaması da Allah Teâlâ’nın koruma sebebleri cümlesindendir. Allah, onun korumasını üzerine aldığı içindir ki, onları bu şekilde toplamaya ve zaptetmeye muvaffak etmiştir.
Burada tefsirciler Allah Teâlâ’nın Kur’ân’ı korumasının niteliği hakkında da birkaç ayrı görüş açıklamışlardır. Şöyle ki:
1- Bunu Allah’ın koruması, insan sözünden ayrı bir mucize kılarak halkı, artırma ve eksiltmeden aciz bırakması şeklindedir. Çünkü Kur’ân’a bir şey ilave edecek veya eksiltecek olsalar Kur’ân nazmı değişir ve bütün aklı erenlere onun Kur’ân’dan olmadığı meydana çıkar. Bunun için Kur’ân’ın icâzkâr olması (benzerini getirmekten insanları aciz bırakması) bir şehri kuşatan sur ve istihkâm gibi onu korunmuş tutar.
2- Allah Teâlâ, hiç kimseye Kur’ân’a sözlü mücadele edebilecek kuvvet vermemek suretiyle onu korumuş ve muhafaza etmiştir. Bu iki yorum şekli birbirine yakındır.
3- Allah Teâlâ, teklif (yükümlülük) süresinin sonuna kadar Kur’ân’ı koruyacak, okutacak ve halk arasında neşredecek bir topluluğu görevlendirmek suretiyle, onu halkın iptal etmesinden ve bozmasından koruyup muhafaza edecektir.
Fahreddin Râzî der ki: “Kur’ân’ınki gibi korunma hiçbir kitaba nasib olmamıştır. Başka hiçbir kitap yoktur ki, az çok tashif (kelimeyi yanlış yazma), tahrif (yazarken harflerin yerini değiştirme) ve bozulma girmemiş olsun. Bunca dinsizlerin, yahudilerin ve hıristiyanların Kur’ânı değiştirmek ve bozmak üzere birçok arzuları ve hırsları bulunduğu halde, bu kitabın her yönden tahriften korunmuş olarak kalması en büyük mucizelerdendir. Bir de Allah bunun böyle korunmuş olarak kalmasını bu âyetle haber vermiştir. Şimdiye kadar da altı yüz seneye yakın bir zaman geçmiştir. Bundan dolayı, bunun bir gayb haberi olduğu gerçekleşmiş bulunuyor. Bu ise üstün bir mucizedir. Bu satırların yazıldığı şu zamanımızda ise, yüce hicretin bin üç yüz kırk dokuzuncu (günümüzde ise bin dört yüz on üç) senesinde bulunuyoruz. Bu sûre, Mekke’de indiğinden dolayı demek ki bin üç yüz elli seneyi geçen bir müddetten beri, bütün kâinat bu gayb haberinin gerçekleştiğine şahid olmaktadır. Gerçekten Kur’ân’da bu âyet, açık bir ifade olmasaydı bile, hiçbir kitaba nasib olmayan bir koruma ile bu kadar senedir korunması, Râzî’nin dediği gibi başlı başına büyük bir fiilî mucize olurdu. Bunun, bu âyetle başlangıçtan itibaren açık olarak ifade edilmesi, özellikle pekiştirilerek anlatılmış olması ise, hiç söz götürme ihtimali olmayan ilmî bir mucizedir. Ve işte on üç buçuk asırdan fazla bir zamandan beri, dünya böyle hem ilim ve hem de amelle ilgili yönleri toplayan bir mucizenin şahidi olagelmiştir. “Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın âyetleridir.” (Hıcr, 15/1).
tabi, 1299 da bir başkasıyla evlenecek bir ganimet ikaçırıp evlenmek çok doğru bir davranıştı da 2002 de yanlış oldu değil mi zuper. ve buradaki evlilik sence normal bir evlilik miydi zuper. sanki biraz kaçırma gibi geldi bana nedense. yani o kız “ben orhan’la evlenecem” diye yanıp tutuşmuyodu heralde.
ha tecavüz edip bırakmışsın, ha tecacüzden sonra evlenmişsin, ne fark eder.
bu tür metin-dışı bilgilerde buluruz Osmanlı padişahları hakkında…
zaten çoğu normal değildir bu padişahların, ya biri tecavüzcüdür yada homo…
Bence bu spekülasyonlar zamanında Medeniyet nedir bilmeyen insanlara medeniyet öğreten,dunyaya elini öptüren bu dedelerimize ayıp oluyor.Osmanlı padişahlarının daha ciddi hataları varken yada ciddi tartışılması gereken zamanındaki uygulamaları varken bunları tartışmak zaman kaybıdır.
Konuya ahkam girmişken Redstar ın sorusunada cevap vermeye çalışalım…
Tarih boyunca gelen kitaplar kendinden önceki kitapları tamamlamak üzere gelmiştir.İncilin gelmesi Tevratı tamamlamak üzeredir.En son olaraktan Kur’an-ı Kerim in gelmeside kendinden önceki tüm kitapları tamamlayıp nesh etmesidir.Tabiki bunda o kitapların tahrif edilmesi olayıda vardır.Fakat Kur’an-ı Kerim in diğer kitaplardan özelliği ise Allah tarafından korunacağına dair bir vaad verilmesidir. Maide 48;” Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdik.” Zaten 1400 sene boyuncada Korunmadığına dair ciddi bir gelişme görülmemiştir. Bu da Kitab ın bir mucizesidir.
Burada tartışma osmanlıyı sorgularken, islama kaymış gibi görünüyor. Osmanlı %100 islam demek değildir ki ben müslüman olarak onların yaptıkları her şeyde bir hikmet arayayım. Saraylarda oğlancılık da yapılmış, kardeş katline padişahın şeyhülislamı onay da vermiş. Ki kuranı kerimde “bir insanı öldürmüş olan bütün insanlığı öldürmüş olur” kesin hükmüne rağmen…
Velhasıl konunun başına dönersek basit bir hikaye, her milletin tarihinde buna benzer hikayeleri vardır. Eminim Vikinglerde çok kaba insanlardı, ama bugün çizgi filmlerde kahraman olarak görüyoruz.
İncille, Kuranı kerim’in farkını merak edenlerde giderler hiç olmazsa bir kere onları okurlar.
“yani o kız “ben orhan’la evlenecem” diye yanıp tutuşmuyodu heralde.”
Belki de tutuşuyordu nereden biliyorsun 😉
Hikayenin ters sonuçlandığını yani osman beyin bu kumpasın farkına varamadığını düşünelim. Bu durumda 40 hatuna tecavüz edilip köle yapılacakmış (hikayeye göre). Oysa orhan bey Helofira ile evleniyor, böylece Helofira sultan oluyor, çocuklarıda büyük bir imparatorluğa padişah oluyor. (yine hikayeye göre)
Sen tecavüz lafını nereden çıkardın anlamadım..Ben yazıyı tekrar okudum tecavüz edildiğine dair bir bulguya rastlayamadım.
“Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” diye bi laf var ya işte ordan. Yani hatun “ulan hiç olmassa sultan oluyoruz boşver” deyip polyannacılık oynuyor…
arkadaşlar saolun açıklayıcı bilgiler vermişsiiniz bana..
ama niye Kur an indiğinde verilen talimatlar ( ezberlensin, yazılsın vs ) niye İncil’de de gelmedi.Yoksa bu talimatlar gelmedi mi ? O zaman Muhammed in zekası mı ön plana çıkıyor ? İsa nın aklına bu işler gelmemiş mi ? Ayrıca bişi yazmak istersen – ki bu Allah ın kelamı – 40 bin tane yolu var daha eski olmasına rağmen bunu başarmış toplumlar var.İsa sorusuna o zamanlarda zordu bu işler demeyin diye bunu yazdım.
ayrıca kendimi Ahmet Çakar gibi hissettim , valla öle biri diilimdir.
Allah, dünya tarihini birkaç levela ayırdı, incil olsun tevrat olsun kuran hepsi aynı dinin kitapları, tevhid dininin… Her levelın kendine göre lojistikleri var motivasyon ve çözülme noktaları var. Ve her level için tevhid dininin şeriatları (yani hukuku)farklı. Mesela bir önceki level da şarap helal kılınmışken bu level’da haram kılınmış… Ama öz değişmiyor, temel prensipler aynı (allahın birliği, dürüst olmak, insan öldürmemek vb. gibi)… O yüzden Kuran (tahrif edilen diğer kutsal kitaplardaki gibi değil) bütün peygamberleri sahiplenir hiçbirisini reddetmez. Hatta şöyle bir ayrıntıdan bahsetmek mümkün; Her peygamber bir öncekini tamamlayıcı şekilde gelmiştir. Mesela Hz Musa Güce vurgu yapan bir peygamberdir ve yumruğu ile kavga ettiği bile kuran da anlatılır. Ama Hz. İsa salt güce focuslanan sapmış insanları sevgiye çağırır. Hz. Muhammed ise tüm peygamberlerin tecrübelerinin birikimiyle donatılmış bir insan gibidir, çünkü Kuranda ona hep diğer peygamberlerin hayatlarından örnek verilir.
………..
Hz. Muhammedle beraber Kuranı kerimde; Allah, bugün sizin dininizi tamamladım diyor. Yani artık son level’dayız, insanlığın artık akıl ve kalp itibariyle geldiği konum başka bir levela ihtiyaç doğurmuyacak. Son kitap bu bundan başka kitap yok! Bu yüzden önceki ahkamlarda uzunca anlatılan tahrif edilmeye karşı ilahi bir muhafazaya alınmış durumda.
Hiç mi tahrfi edilmeye çalışılmamış çalışılmış tabii… Fransızlar cezayiri işgallerinde bütün kuranlardan “Sizden olan emir sahiplerinin emirlerine uyun!” ayteinde ki “sizden” ifadesini çıkartarak kuran bastırmışlar ama bu kolaylıkla farkedililiyor ve tepki gelişiyor. Yani Dünya üzerinde nereye gidersen git Kuran ayet ayet aynı kitaptır.
Ayrıca Kuran diğer kutsal kitaba inanan insanları da çiğneyip atmaz hristiyan yada yahudilerinde tevhidi altyapıdan sapmazlarsa cennete gideceğini söyler.
bu levelları niye aynı mahallenin çocukları arasında bölüştürmüş onu da izah etseniz rahatlıycam. Niye Çinlilere, Kızılderililere falan inmemiş bu kitaplar? Birbirlerinden kopye çekmiş olmasınlar?
bi daha bill gates e hipna , windows a kötü diicekmisiniz haa.. sen gelen peygamber, kitap patch lerine bak bi kere… bi da windows a laf mı atarım ben tövbeler olsun…
İncil neden değişti? Havariler ezberlememiş miydi demiştin.. Hz. İsa hayattayken ona inana kisi sayisi 2 el parmak sayisini gecmemekteydi.
Ele geçen ganîmet, savaşçılar arasında hemen oracıkta taksîm ediliyordu. Bunların en güzeli de, Osman Gâzî’nin oğlu Orhan Gâzî’ye düştü. Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.
Bu bir efsanedir abi. Efsanelerin cogu yalan yanlıştır bilindiği üzere. Eğer 2-3 tane Osmanlı İmparatorluğu hakkında kitap okusaydınız,Orhan Gazi’nin Teodara ile evlendiğini bilmemenize imkan yoktur, düğün olayı kısmen doğrudur.. Düğün basılıp kız esir alınmıştır. Fakat Nilüfer’in 2. eş olarak kendi istegi ile evlendirildigi de bilinmektedir. Murat Hüdavendigar’ın annesi de sanırım Nilüfer’dir. Bu evliliklerin coğu Orta Asya’da Türklere uygulanan Çin oyunları tipinde Bizans ı içten yıkma calısmalarına dahildir.
falan,filan [Ahkamlar icine din,kitap -ya da sadece islam- girince, blog bayağılaşıyo. İnsanın okuyası bile gelmiyo. $imdi üşenmesem en az 15 igrenclesen blog linki koyardım. Ba$ka sefere..]
o yüzden hiç karıştırmasak daha iyi olucak bu hassas mevzuları. Bi daha din konusunu tartışma olacak şekilde gündeme getirene tek ayak üzerinde durma cezası vericem haberiniz olsun.
benim girdiğim blog un dinle kitapla ilgisi yoktu, tartışmanın o yöne kayacağını düşünmemiştim. daha doğrusu herhangi bir konuda tartışma çıkacağını da düşünmemiştim. ama osmanlı konusunda bana ters bişey yazılınca da cevap verme hakkım doğmuştu sanırım. bana karşı hala yazılar geliyor ama ben bu blogun daha fazla uzamasını istemiyorum. bundan sonra bu blogla ilgili yazı yazmayacam. zaten nickimi de beğenmemiştiniz:( burada bir daha hafifimtrak görmeyeceksiniz. bye
Ben yeni buldum bu siteyi ama abdestsiz okuyamıyorum bir çok yerini. Çok zorluk oluyor her defasında abdest almak filan çünkü dualar filan bi anda çıkıyor insanın karşısına.
Hikayeyi okuduysanız Nilüfer Annemizin şerefsiz Bizanslılarla evlenmeye istekli olmadığı asık yüzünden belli oluyor daha önce, o yüzden tecavüz gibi saçma ithamlarda bulunmayın lütfen. Birde gurur duymanız lazım bu hikayelerle o insanlar sayesinde bugün biz burdayız. Amerika’nın osmanlı imparatorluğunu örnek aldığınıda bilmeyen yok dünyada.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
övünelim veya neden övünmeyelim ki yüzyıllar önce olmuş birşey için. Vaktinde böyle şeyler normalmiş, babalar yapmış..Üstelik bu bir hikaye. O zamandan bu zamana bu kadar ayrıntılı konuşmaların silinmeden gelmiş olması imkansıza yakın.
değişmiyorda 500 yıllık metin niye değişsin diye bir soru sorarım o zaman bende. hatta 2000 yıllık olanı bile var..
şu yüzden bozulmamıştır.
1.allah içinde vaad etmiş bozulmayacağını(inanç meselesi:kurana inanmayanlar buna itiraz edebilir, zaten inamıyom diye)
2. hafızlık diye bir mekanizma var(amcalar kuran ineli beri ezberlemeyi özendirmiş,bissürü hafız var çevremizde)
buna rağmen değişmiştir abi diyene de yapcek bişe yok,inanç meselesi
Herkesin geldiğini gördükten sonra, Osman Bey ayağa kalktı. Ayakta iken elleri dizlerinden aşağı sarkardı. Çok heybetli ve tatlı dilli idi.
Tatlı dille yazılmış bir öykü. Çok övündüm atalarımızla, ama ellerinin dizinden aşağı sarkması maymundan geldiğimiz hususundaki şüphelerimi arttırmadı değil doğrusu.
bu link e ahkam yazarken aklımdan kesin redstar hemen karşıt bir ahkam yazar diye düşünmüştüm, iyi düşünmüşüm aferim bana.
1-) Bu olay gercek olabilir ama konusmalarin falan bu sekilde cereyan ettigini sanmıyorum. Sabah gazetesinde burakbey ‘in yazılarına benzemiş. 🙂 Üstelik yazının başlığında “Bir Düğün Hikayesi” yazıyor, farketmemişsin herhalde.
2-)1500 yıllık kitap dedigin sanirim kur’an-ı kerim. Eğer öyleyse apranox ‘ un dedigi gibi Allah (c.c.) onu koruyacağını bildirmiştir. Üstelik kutsal bir kitaptır ve şimdiye kadar müslümanlar tarafından değiştirilmemesi için çaba harcanmıştır. Yine apranox ‘un dediği gibi Kur’an-ı kerim’i ezbere bilen hafız sayısı pek çoktur etrafımızda.Fakat sen martin mystre ‘ye inandığın için yazdıklarımı kabullenmeni beklemiyorum. Kur’an-ı kerim’in bir çizgiroman gibi uydurma olduğunu düşünüyor olabilirsin. Bende birşey demiyorum,düşün istediğin gibi.
3-)atalarımla övünüyorum.
“…Ele geçen ganîmet, savaşçılar arasında hemen oracıkta taksîm ediliyordu. Bunların en güzeli de, Osman Gâzî’nin oğlu Orhan Gâzî’ye düştü. Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.” atalarım buysa övünmüyorum ben. aynı şeyi karşı taraftan görseydik “kahpe bizans askeri gelinlerimize kızlarımıza tecacüz etti” olurdu.
ayrıca zuperkedi sen masalla hikayeyi karıştırıyor olmayasın?
yeniçerinin tokadıyla düşmanın yere inmesi ve de kılıç darbesinin kuvvetli olması için kolun uzun olması gerekir.
aslında geyik ama doğru da yani:
2000 yıla yakındır kılıçla dövüşen milletin torunları olaraktan bizim kollar niye uzun değil.çünkü kalıtamamışız genlerimize.zaten imkan dahilinde değil.
ceddin dedeen…
🙂
sen polemik arıyosun bence,
zuperkedi ve apronaxa bakılırsa bulmuşsunda.
Hikayenin tasvirleri hakkaten ilginç ama sanki reklam metni;
Kara Osman’ın kara kaşları çatıldı. Boynundaki şah damarı kabardı. Fakat hiddeti çok sürmedi. O sırada (ayaktayken:) dizlerine kadar uzanan kolları kaskatı kesilmişti falan …
burada anlatılanlara göre olay gerçek.ama daha çok araştırmak gerekir tabi.
şimdi anlayış farklı felsefe farklı hafifimtrak kardeşim: müslüman adam niye alır elin gavur kızını kendine?tecacüz etmek için almadı heralde.üstelik o kadının oğlu da sultan oldu.tecacüz etmek için alınmışa mı benziyor?
Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.” atalarım buysa övünmüyorum ben. aynı şeyi karşı taraftan görseydik “kahpe bizans askeri gelinlerimize kızlarımıza tecacüz etti” olurdu.
ayrıca zuperkedi sen masalla hikayeyi karıştırıyor olmayasın?
Sende evlilik ile tecavüzü karıştırıyor olmayasın? Haa birde 1299 yılındaki yaşam şekli ile 2002 deki yaşam şekliyle karşılaştırmamak lazım sanki.
Savaşı biz kazanırsak zafer kazanırız da kaybedersek Bizans oyunu, entrika olur. Ya da Çinliler bize gelin verir devleti içten yıkar. Ya da oyunu kontrolümüz altında tutarız da hakem hatasıyla yeniliriz, ya da şanssız gol yeriz, bireysel hata olur. Çok seviyorum ben bizi ya.
Bunların en güzeli de, Osman Gâzî’nin oğlu Orhan Gâzî’ye düştü. Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.
böyle bir olayın olması imkansız. çünkü kadın savaşta kazanılan bir ganimet değilidir. Kız razı olmadan bu evlilik olmaz. burada gercekten hikayeyi anlatan arkadaş biraz abartmış.
aşağıdaki özellikte bir adam düşünüyorum. aklıma isim gelmiyor.
Derviş’in spor gezilerini saymazsak.
Orhan Gazi, Yumuşak huylu, merhametli, fakir halkı seven, ulemaya hürmetli, dindar, adaletli, hesabını bilen ve hiçbir zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoşlanırdı.
bir kaç sorum olacak hepsine cevap verirsen söz bu konuda bidaa ahkam kesmiycem 🙂
1- incil de Allah tarafından gönderilen kutsal bir kitap değil mi ?
2- bu konudan Kur-an ‘da bahsedilmiş mi ?
3- Eğer bu 2 soruya ceabın evetse Allah ın kitabını değiştirmeye çalışan ve başarılı olan bi takım yavşakların varlığı mı sözkonusu. Bu yüzden ki incil expire oldu yerine Kur’an geldi , böle mi bu işler ?
4- Eğer daha önce bu yavşaklar bu işte başarılı olduysa, bi daha niye olmasın. Bildiğim kadarıyla İncil i de ezberleyen bi ekip varmış.Havariler felan..onları kim kandırdı..
5- Kur’an niye değiştirilmemiş olsun ya da bu sefer ki kitaba niye saldırmamış bu yavşaklar.
Bu arada sandığın gibi müslüman veya Allah düşmanı değilim, benim de kendime göre inançlarım var. Sadece bir konuda öne sürdüğünüz fikrin dayanaklarını görmek istiyorum.
verebilirmiyim bildiğim,araştırdığım kadarıyla.
evet hz isa ya kitab verildiği kuranda anlatılır.
meryem suresi 30:
(çocuk):”ben allahın kuluyum,dedi,(o) bana kitab verdi,beni peygamber yaptı.”
maide suresi 46:
onların ardından ,yanlarındaki tevratı doğrulayıcı olarak meryem oğlu isayı gönderdik ve ona,içinde yol gösterme ve nur bulunan,önündeki tevratı doğruluyan ve korunanlar için yol gösterici ve öğüt olan incili verdik.
yani incil tevratın yama sürümü diyebiliriz ama bozulmasının sebebi kullanıcı hatasıdır.
evet bi takım yavşaklar ya kasten yada zevzeklikle dini bozuyorlar.bu gibi insanlar hala mevcut.zekeriya beyaz denen andaval ilahiyet profesörü ve marmara ilahiyatın dekanı çıkıp kitapla bariz şekilde ters düşen şeyler söylüyor ve televizyoncu amcalar da büyük ilgi gösteriyor her ne hikmetse.
ama denildiği üzre kitabı koruma görevini allah kendi üzerine almıştır.bunla ilgili ayeti bulamadım bilen varsa yazmasını isterim.
kuranın yazıya dökülmesini de bilmeyenler olabileceğini düşünerek anlatayım:kuran ayetleri indiğinde hem ashab tarafından ezberlenir hemde değişik şeylerin(bezler,deriler,büyük yassı kemik parçaları) üzerine yazılırdı.bunlar biriktirilirdi.hz muhammed bunların sırasını da anlatmıtır.çünkü ayetler kurandaki sıraya göre inmemiştir.hz osman döneminde ise bütün bu yazılı kaynaklar sırasına göre biraraya getirilip birleştirilir ve ilk tam yazılı kuranlar oluşturulur.o zamanki yoklulukarın nasıl olduğunu bilsek bunun doğal olduğunu anlarız heralde.
incilin yazılması ise hz isa nın doğuşunun 300-400 yıl sonradır.ve tek bir kaynakta bile anlaşılamamıştır.ancak 4 e indirilirmiştir.seç beğen al.içeriğini tam bilmiyorum ama okuduğum kısımlarında hz isanın hayatından bahsediliyordu. allahın peygamberine verdiği kitapta peygamberin hayatının anlatılması ilginçtir.allahı peygamberi de birbirine karıştırmaları ise ayrı bi konudur.
gerekli cevaplari vermis, ben yeni gördüm ahkamları. Daha fazla devam etmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Redstar seni müslüman,din düşmanı olarak görmüyorum. Sadece bazı ahkamlarının iğneleyici,alaycı olduğunu düşünüyorum. Tabi yanılıyorum belki de. İnsanım hata yapabilirim. Sana kişisel bir kinim de yok. Üstelik ikimiz de çizgiroman okumayı seviyoruz sanırım 🙂 Saygılar.
kaynak
Hicr/9- Hiç şüphe yok ki o zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik biz hiç şüphesiz onun koruyucusu da mutlaka biziz. Buradaki zamiri iki ayrı şekilde yorumlanmıştır. Birincisi “zikr”e ait olmasıdır tefsircilerin çoğunun görüşü budur. İkincisi Ferrâ ve İbnü’l Enbârî’nin görüşleridir ki, Kur’ân üzerine indirilen Hz. Peygambere ait olmasıdır. Bu durumda mânâsı onu cin ve şeytan şerrinden ve düşman tecavüzünden koruyan ve koruyacak olan da biz şanı Yüce Allah’ız demek olur. Bu da doğru bir mânâ olmakla beraber âyetten ilk bakışta anlaşılan, birinci mânâdır. Yani Allah Teâlâ, bununla Kur’ân’ın fazlalık veya noksanlıkla bozma ve değiştirmeden korumasını üzerine almış ve korunarak kalmasını anlatmıştır. O halde bu vaad varken sahabe, Kur’ân’ın Mushaf’ta toplanması ile niçin meşgul oldular? Sorusu da sorulamaz. Çünkü hafızların Kur’ân’ı ezberlemesi gibi, sahabenin onu toplaması da Allah Teâlâ’nın koruma sebebleri cümlesindendir. Allah, onun korumasını üzerine aldığı içindir ki, onları bu şekilde toplamaya ve zaptetmeye muvaffak etmiştir.
Burada tefsirciler Allah Teâlâ’nın Kur’ân’ı korumasının niteliği hakkında da birkaç ayrı görüş açıklamışlardır. Şöyle ki:
1- Bunu Allah’ın koruması, insan sözünden ayrı bir mucize kılarak halkı, artırma ve eksiltmeden aciz bırakması şeklindedir. Çünkü Kur’ân’a bir şey ilave edecek veya eksiltecek olsalar Kur’ân nazmı değişir ve bütün aklı erenlere onun Kur’ân’dan olmadığı meydana çıkar. Bunun için Kur’ân’ın icâzkâr olması (benzerini getirmekten insanları aciz bırakması) bir şehri kuşatan sur ve istihkâm gibi onu korunmuş tutar.
2- Allah Teâlâ, hiç kimseye Kur’ân’a sözlü mücadele edebilecek kuvvet vermemek suretiyle onu korumuş ve muhafaza etmiştir. Bu iki yorum şekli birbirine yakındır.
3- Allah Teâlâ, teklif (yükümlülük) süresinin sonuna kadar Kur’ân’ı koruyacak, okutacak ve halk arasında neşredecek bir topluluğu görevlendirmek suretiyle, onu halkın iptal etmesinden ve bozmasından koruyup muhafaza edecektir.
Fahreddin Râzî der ki: “Kur’ân’ınki gibi korunma hiçbir kitaba nasib olmamıştır. Başka hiçbir kitap yoktur ki, az çok tashif (kelimeyi yanlış yazma), tahrif (yazarken harflerin yerini değiştirme) ve bozulma girmemiş olsun. Bunca dinsizlerin, yahudilerin ve hıristiyanların Kur’ânı değiştirmek ve bozmak üzere birçok arzuları ve hırsları bulunduğu halde, bu kitabın her yönden tahriften korunmuş olarak kalması en büyük mucizelerdendir. Bir de Allah bunun böyle korunmuş olarak kalmasını bu âyetle haber vermiştir. Şimdiye kadar da altı yüz seneye yakın bir zaman geçmiştir. Bundan dolayı, bunun bir gayb haberi olduğu gerçekleşmiş bulunuyor. Bu ise üstün bir mucizedir. Bu satırların yazıldığı şu zamanımızda ise, yüce hicretin bin üç yüz kırk dokuzuncu (günümüzde ise bin dört yüz on üç) senesinde bulunuyoruz. Bu sûre, Mekke’de indiğinden dolayı demek ki bin üç yüz elli seneyi geçen bir müddetten beri, bütün kâinat bu gayb haberinin gerçekleştiğine şahid olmaktadır. Gerçekten Kur’ân’da bu âyet, açık bir ifade olmasaydı bile, hiçbir kitaba nasib olmayan bir koruma ile bu kadar senedir korunması, Râzî’nin dediği gibi başlı başına büyük bir fiilî mucize olurdu. Bunun, bu âyetle başlangıçtan itibaren açık olarak ifade edilmesi, özellikle pekiştirilerek anlatılmış olması ise, hiç söz götürme ihtimali olmayan ilmî bir mucizedir. Ve işte on üç buçuk asırdan fazla bir zamandan beri, dünya böyle hem ilim ve hem de amelle ilgili yönleri toplayan bir mucizenin şahidi olagelmiştir. “Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın âyetleridir.” (Hıcr, 15/1).
KUR’AN VE YENİ YORUM
tabi, 1299 da bir başkasıyla evlenecek bir ganimet ikaçırıp evlenmek çok doğru bir davranıştı da 2002 de yanlış oldu değil mi zuper. ve buradaki evlilik sence normal bir evlilik miydi zuper. sanki biraz kaçırma gibi geldi bana nedense. yani o kız “ben orhan’la evlenecem” diye yanıp tutuşmuyodu heralde.
ha tecavüz edip bırakmışsın, ha tecacüzden sonra evlenmişsin, ne fark eder.
bu tür metin-dışı bilgilerde buluruz Osmanlı padişahları hakkında…
zaten çoğu normal değildir bu padişahların, ya biri tecavüzcüdür yada homo…
Bence bu spekülasyonlar zamanında Medeniyet nedir bilmeyen insanlara medeniyet öğreten,dunyaya elini öptüren bu dedelerimize ayıp oluyor.Osmanlı padişahlarının daha ciddi hataları varken yada ciddi tartışılması gereken zamanındaki uygulamaları varken bunları tartışmak zaman kaybıdır.
Konuya ahkam girmişken Redstar ın sorusunada cevap vermeye çalışalım…
Tarih boyunca gelen kitaplar kendinden önceki kitapları tamamlamak üzere gelmiştir.İncilin gelmesi Tevratı tamamlamak üzeredir.En son olaraktan Kur’an-ı Kerim in gelmeside kendinden önceki tüm kitapları tamamlayıp nesh etmesidir.Tabiki bunda o kitapların tahrif edilmesi olayıda vardır.Fakat Kur’an-ı Kerim in diğer kitaplardan özelliği ise Allah tarafından korunacağına dair bir vaad verilmesidir. Maide 48;” Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdik.” Zaten 1400 sene boyuncada Korunmadığına dair ciddi bir gelişme görülmemiştir. Bu da Kitab ın bir mucizesidir.
Akıllı olun lan!
Biz bulduk medeniyeti…
Öpün bakiim dedelerinizin ellerini…
aslında hepimiz bir dünya deilmiyiz :P.
Burada tartışma osmanlıyı sorgularken, islama kaymış gibi görünüyor. Osmanlı %100 islam demek değildir ki ben müslüman olarak onların yaptıkları her şeyde bir hikmet arayayım. Saraylarda oğlancılık da yapılmış, kardeş katline padişahın şeyhülislamı onay da vermiş. Ki kuranı kerimde “bir insanı öldürmüş olan bütün insanlığı öldürmüş olur” kesin hükmüne rağmen…
Velhasıl konunun başına dönersek basit bir hikaye, her milletin tarihinde buna benzer hikayeleri vardır. Eminim Vikinglerde çok kaba insanlardı, ama bugün çizgi filmlerde kahraman olarak görüyoruz.
İncille, Kuranı kerim’in farkını merak edenlerde giderler hiç olmazsa bir kere onları okurlar.
“yani o kız “ben orhan’la evlenecem” diye yanıp tutuşmuyodu heralde.”
Belki de tutuşuyordu nereden biliyorsun 😉
Hikayenin ters sonuçlandığını yani osman beyin bu kumpasın farkına varamadığını düşünelim. Bu durumda 40 hatuna tecavüz edilip köle yapılacakmış (hikayeye göre). Oysa orhan bey Helofira ile evleniyor, böylece Helofira sultan oluyor, çocuklarıda büyük bir imparatorluğa padişah oluyor. (yine hikayeye göre)
Sen tecavüz lafını nereden çıkardın anlamadım..Ben yazıyı tekrar okudum tecavüz edildiğine dair bir bulguya rastlayamadım.
“Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” diye bi laf var ya işte ordan. Yani hatun “ulan hiç olmassa sultan oluyoruz boşver” deyip polyannacılık oynuyor…
🙂
arkadaşlar saolun açıklayıcı bilgiler vermişsiiniz bana..
ama niye Kur an indiğinde verilen talimatlar ( ezberlensin, yazılsın vs ) niye İncil’de de gelmedi.Yoksa bu talimatlar gelmedi mi ? O zaman Muhammed in zekası mı ön plana çıkıyor ? İsa nın aklına bu işler gelmemiş mi ? Ayrıca bişi yazmak istersen – ki bu Allah ın kelamı – 40 bin tane yolu var daha eski olmasına rağmen bunu başarmış toplumlar var.İsa sorusuna o zamanlarda zordu bu işler demeyin diye bunu yazdım.
ayrıca kendimi Ahmet Çakar gibi hissettim , valla öle biri diilimdir.
Allah, dünya tarihini birkaç levela ayırdı, incil olsun tevrat olsun kuran hepsi aynı dinin kitapları, tevhid dininin… Her levelın kendine göre lojistikleri var motivasyon ve çözülme noktaları var. Ve her level için tevhid dininin şeriatları (yani hukuku)farklı. Mesela bir önceki level da şarap helal kılınmışken bu level’da haram kılınmış… Ama öz değişmiyor, temel prensipler aynı (allahın birliği, dürüst olmak, insan öldürmemek vb. gibi)… O yüzden Kuran (tahrif edilen diğer kutsal kitaplardaki gibi değil) bütün peygamberleri sahiplenir hiçbirisini reddetmez. Hatta şöyle bir ayrıntıdan bahsetmek mümkün; Her peygamber bir öncekini tamamlayıcı şekilde gelmiştir. Mesela Hz Musa Güce vurgu yapan bir peygamberdir ve yumruğu ile kavga ettiği bile kuran da anlatılır. Ama Hz. İsa salt güce focuslanan sapmış insanları sevgiye çağırır. Hz. Muhammed ise tüm peygamberlerin tecrübelerinin birikimiyle donatılmış bir insan gibidir, çünkü Kuranda ona hep diğer peygamberlerin hayatlarından örnek verilir.
………..
Hz. Muhammedle beraber Kuranı kerimde; Allah, bugün sizin dininizi tamamladım diyor. Yani artık son level’dayız, insanlığın artık akıl ve kalp itibariyle geldiği konum başka bir levela ihtiyaç doğurmuyacak. Son kitap bu bundan başka kitap yok! Bu yüzden önceki ahkamlarda uzunca anlatılan tahrif edilmeye karşı ilahi bir muhafazaya alınmış durumda.
Hiç mi tahrfi edilmeye çalışılmamış çalışılmış tabii… Fransızlar cezayiri işgallerinde bütün kuranlardan “Sizden olan emir sahiplerinin emirlerine uyun!” ayteinde ki “sizden” ifadesini çıkartarak kuran bastırmışlar ama bu kolaylıkla farkedililiyor ve tepki gelişiyor. Yani Dünya üzerinde nereye gidersen git Kuran ayet ayet aynı kitaptır.
Ayrıca Kuran diğer kutsal kitaba inanan insanları da çiğneyip atmaz hristiyan yada yahudilerinde tevhidi altyapıdan sapmazlarsa cennete gideceğini söyler.
bla bla…
polemik yapıldığından dem vuran yeryüzü’de polemiğe katılmış galiba.
bu levelları niye aynı mahallenin çocukları arasında bölüştürmüş onu da izah etseniz rahatlıycam. Niye Çinlilere, Kızılderililere falan inmemiş bu kitaplar? Birbirlerinden kopye çekmiş olmasınlar?
o dönemdeki herkese inmiş,bir peygamberde bu kitabı insanlara anlatmış. bi yerden başlamış anlatmaya sonra yavaş yavaş yayılmış o dinin ahkamı.
bi daha bill gates e hipna , windows a kötü diicekmisiniz haa.. sen gelen peygamber, kitap patch lerine bak bi kere… bi da windows a laf mı atarım ben tövbeler olsun…
İncil neden değişti? Havariler ezberlememiş miydi demiştin.. Hz. İsa hayattayken ona inana kisi sayisi 2 el parmak sayisini gecmemekteydi.
Ele geçen ganîmet, savaşçılar arasında hemen oracıkta taksîm ediliyordu. Bunların en güzeli de, Osman Gâzî’nin oğlu Orhan Gâzî’ye düştü. Teliyle puluyla güzel gelin Helofira, Nilüfer adını aldı. 18 yaşındaki Orhan Bey’le evlendiler. Çok mesut bir hayat yaşadılar.
Bu bir efsanedir abi. Efsanelerin cogu yalan yanlıştır bilindiği üzere. Eğer 2-3 tane Osmanlı İmparatorluğu hakkında kitap okusaydınız,Orhan Gazi’nin Teodara ile evlendiğini bilmemenize imkan yoktur, düğün olayı kısmen doğrudur.. Düğün basılıp kız esir alınmıştır. Fakat Nilüfer’in 2. eş olarak kendi istegi ile evlendirildigi de bilinmektedir. Murat Hüdavendigar’ın annesi de sanırım Nilüfer’dir. Bu evliliklerin coğu Orta Asya’da Türklere uygulanan Çin oyunları tipinde Bizans ı içten yıkma calısmalarına dahildir.
falan,filan [Ahkamlar icine din,kitap -ya da sadece islam- girince, blog bayağılaşıyo. İnsanın okuyası bile gelmiyo. $imdi üşenmesem en az 15 igrenclesen blog linki koyardım. Ba$ka sefere..]
o yüzden hiç karıştırmasak daha iyi olucak bu hassas mevzuları. Bi daha din konusunu tartışma olacak şekilde gündeme getirene tek ayak üzerinde durma cezası vericem haberiniz olsun.
benim girdiğim blog un dinle kitapla ilgisi yoktu, tartışmanın o yöne kayacağını düşünmemiştim. daha doğrusu herhangi bir konuda tartışma çıkacağını da düşünmemiştim. ama osmanlı konusunda bana ters bişey yazılınca da cevap verme hakkım doğmuştu sanırım. bana karşı hala yazılar geliyor ama ben bu blogun daha fazla uzamasını istemiyorum. bundan sonra bu blogla ilgili yazı yazmayacam. zaten nickimi de beğenmemiştiniz:( burada bir daha hafifimtrak görmeyeceksiniz. bye
soru sorana cevap verdik.bunu görmek,okumak istemiyosan değişik yollar mevcut.
hassas mevzuyu da tartışırım istediğimi de ahkamlarım.rahatsız oluyorsan gözün görmez beni olur biter.
…artık hafif.org’un bir kuralı bu.. son zamanlarda Allah ile ilgili, Din ile ilgili olan her blogta ahkam bolluğu yaşanıyor… NiyE?
Ben yeni buldum bu siteyi ama abdestsiz okuyamıyorum bir çok yerini. Çok zorluk oluyor her defasında abdest almak filan çünkü dualar filan bi anda çıkıyor insanın karşısına.
Hikayeyi okuduysanız Nilüfer Annemizin şerefsiz Bizanslılarla evlenmeye istekli olmadığı asık yüzünden belli oluyor daha önce, o yüzden tecavüz gibi saçma ithamlarda bulunmayın lütfen. Birde gurur duymanız lazım bu hikayelerle o insanlar sayesinde bugün biz burdayız. Amerika’nın osmanlı imparatorluğunu örnek aldığınıda bilmeyen yok dünyada.