Otobüse binerken ilk aklından geçen,sol arka koltuğu kapmak.Olmadı,kenara bir yere geçerim,öğrenci olduğum kıyafetime dikkat edilmeden,beceriksizce uyuyor numarası yapan toy halimden de anlaşılabilir.Yok,geç kalmışsam ya da kuyruğa son anda girmişsem,asla kuyrukta gerçek yerimi alamayacağımı biliyorum.”İskele verilmeden atlamayınız” yazısına baka baka uçan adamlar gördükçe,otobüs sıralarında itilmeyi de kanıksıyor insan.Zaten öğrenci olduğum için oturma hakkım da yok,umursamıyorum öyle zamanlar.Çok düşündüm,”evladım kalk ayağa amcan otursun” cümlesini hayatının mottosuymuş gibi dillendirenler,hiç “biz insan yerine konulmuyoruz” diye düşünmüşler midir?Yoksa hayatlarındaki tek aktivistlik bu cümleyi söyleme suretiyle rahat bozmak mıdır?Bunlar bir 19F otobüsünde aklıma gelenler.Suçumun genç bir vücuda sahip olmak olduğu otobüs.Ayaktayım,pazardan gelmiş bir kadının sebze poşetleriyle kucak kucağa.Biz birbirimizi ezerken,hala “ilerleyelim” diyen muavin,yaptığının farkında mıdır,”bugün de kimse uyanmadı” cümlesiyle şükretmiş midir tanrısına acaba?Haksızlık derken,kaç kişi iki bilet verilen otobüsleri düşünerek adamakıllı sövmüştür?Tek biletin parasını ucu ucuna yetiştiren adamın oturma hakkı yok mudur?Bir gün birilerinin sesi çıkacak umarım.Kadıköy’e eşya taşıyan adamın bavuluyla kardeşçe gidiyorum bazen.Tutacak bir yer bulamadığımdan,bavulla beraber senkronize sallanıyorum otobüste.Hayır,ben bavuldan farklıyım ve diğer insanlarında pazar poşetlerinden farklı olduğunu hatırlatmak adına,insan gibi yaşabilmek için birşeylere karşı çıkmak gerektiğini söylemek istiyorum.Ama birbirine benzeyen bir sürü yüz,”böyle gelmiş böyle gider”cesine bakıyorlar.