Dost diyor ki;”Şimdi ben yaşıyorum,nefes alıyorum,hergün işe gidip geliyorum ya!Bunlar her ne kadar yaşam belirtilerim olsa da,istediğim hayatı yaşadığımı göstermiyor işte!Herkes,okuyor,öğreniyor,sınavlara giriyor,yabancı dil öğrenıyor,yetmiyor bir kaç tanesini daha sokuyor o kirli akıllarına,yetmıyor teknolojiyi takıp ediyor,sonra bir şirkete kapak atıyor ve kaçınılmaz son! Hergün sabahın köründe sürünerek kalkıyor,akşam evine sürünerek dönüyor.Bir düşünsene! Sabahın o zifiri karanlığında,eğer bekarsa o sıcacık yatağını,yastığını bırakmak zorunda kalıyor,evliyse teni güzel kokan kocasını bırakmak,bir de çocukluysa o minicik çocuğuna bir öpücük kondurup,o daha annesini görmeden yollara düşmek zorunda….Bir de şu aşaması var işin…Her sabah kurduğun saatin o dakik,soğuk sesi yerine,senin istediğin yada eşinin seni öperkenki o tatlı bir irkilmeyle uyanmanın dayanılmaz güzelliği… Gözlerini açtığında geceymiş gibi deği de,ister hava loş olsun ister en güneşlisinden,işte sabah olmus dedirten bir zamanda uyanmak…Nasılsa yetişmem gereken bir telaş yok deyip,kocana aynı öpücükle karsılık vermek ve hatta her sabah doyasıya sevişebilmek…Sonra guzel bir duş alıp en vitamınlısınden geniş bir kahvaltıya yayılmak…Hele bir de çocukluysan…Onların masaya oturusuna,kahkahalarıyla kahvaltılarını yapıslarına tanık olmak,ve karı-koca ağızlarına koca bir yağlı-ballı ekmeği sokusturmak….Sonra ailecek gezmelere,pikniklere gitmek…Sonra akşam eve dönüp en nefisinden eşinle yemekler yapmak,ve yarın erken kalkacağın için kendini yatmak zoruda hissetek değil de,televizyonda film izlerken,gecenın bir yarısı,yoğun geçmiş ama en neşelisinden geçmiş harıka bir günün yorgunluğunu daha fazla taşıyamayan gözlerinden sebep gidip yatmak yatağa….Ama hani biz önemli insanlarız ya!Okumusuz,öğrenmişiz,didinmişiz ya!Bu güzelim istekler yalnızca haftasonuna sıkıstırılması gereken güzellikler olmalı…Böyle yan gelip yatmak için mi deliler gibi çırpındık ilkokuldan beri…5 gün o yataktan telaşla,karanlıklarda çıkılmalı,kocana bir öpücük bile verilmemeli belki,hatta hiç kahvaltı yapılamamalı,ki o saate insanın midesi alır mı o da ayrı bir sorun,çocuğun bakıcısı beklenmeli,küçücük cocuğu o bakıcının sevgi dolu!,sıcak! kollarına bırakmalı,ve tüm gün hangi oyunları oynamış,hangı yemekleri yememiş,niye ağlamıi,neden gülmüş,bugun neler öğrenmiş görmemeli!Çok okumus,çok önemli mevkilere koşan,önemli insanların yapmakla gurur duyduğu seyler bunlar…Evde cocuğuna harcaması gereken zamanı,o pislik müdürlerine harcamak,cocuğuna vermesı gereken çabayı,firmasını buyutmek için vermek vs.vs.Ve hepsinin altında,tüm bu riyakarlığımızı haklı cıkartan bir neden..Bu zamanda tek maaşla ev mı geçindirilir,veya evde oturmak için mi okuduk,veya ev hanımı olmak için mi doğdum(ki artık ev hanımı olmak önemsiz,vasıfsız kadınlara özgü birşey),hayat standartları yüksek vs.vs.vs. Daha yüzbinlerce neden sayılabılır bunlara…Ha herkes acı mı cekıyor bu hayattan,herkese işkence gibi mi gelıyor bu yaşam stili? Tabiki hayır! Ama benim gibi istemediği hayatı yaşayanlar için evet!Çünkü tüm guzellıkleri haftada aynı iki güne sıkıstırmak,iki gunun tum bunlar için yettiğine inanmak bana göre değil şimdiden! Hayatın tümü bile insana cok kısa gelırken,ve yaşlandığında gecen yılların hızlılığına sasırırken,o hayatı her hafta ıkı gunluk dilimlere sığdırmak!!! Çok akıllıca değil! Peki var mı bir çıkıs yolu? Ne yapmalı? Evet bir pastacı dükkanı açıp onu işletmek,güzel pastalar yapmak,evinin altındaki o süslü,guzel kokan dükkanına istediğin vakıt inmek,o pastalardan evıne cıkarıp cocuğuna,kocana yedırmek,arada bir kasiyer kıza da bir iki sitemde bulunmadan edememek 🙂 ama bunun için de bırıkmıs semayen olsun ki dukkan acasın,pastacılık eğitimi al ki pastacıklar yapasın ıvır da zıvır…Pastacılık eğitimi almak güzel de o bırıkımı elde etmek nasıl birşey?Zengin aileden gelmeyen ben için uzun yıllar istemedığım bu hayatın kölesi olmam lazım ki sonunda o parayı elde edemem bile…Ya da bir çiçekçilik kursuna gıtmek,bir seracının yanında yardımcı olarak calısmak…Aldığın asgari ücret çiçek kokularının pembeleştirdiği yüzünü gülümsetse? Evet sanırım bunu istıyorum…Hadi biraz daha genıseteyım bu hayalimi…Bir ege kasabasında,güller,çiçekler,kuşların çevrelediği şirin mi şirin bir evde yaşasam…Kocam balıkçi teknesine,ben de mis kokan serama koşsam… Akşam eve döndüğümüzde ellerim çiçek,kocamınkiler balık koksa 🙂 Sofrada kocamın tuttuğu kızarmış balıklar,vazosunda topladığım çiçekler olsa…. Evimizin terasında batan güneşin kızıllığına yüzümüzü versek,radyoda bir rum şarkısı,kollarımız kenetlenmiş,öylece otursak denize karşı…Sadece yazları değil,sadece haftasonları değil,hergün yeniden,yeniden hep aynı rüyaya uyansak..Yüreklerimize bıkmadan usanmadan bu tabloyu kazısak …Tek işimiz bu olsa,insanca yaşasak…”