Öğrenci psikolojisi ile baş etmek nasıl bir duygu acaba diye düşünüyordum. Böyle düşünmeme neden olan ise çok sevdiğim bir öğretmenim oldu. Sınavlarda kitap, defter açmamıza izin verirdi. Hayret ederdim. Ben öğretmen olsam sanırım bu kadar toleransı öğrencilerime tanıyamazdım.Kitabımız, defterimiz açık olsa bile aslında çok iyi notlar alamıyorduk. Belki de birbirimizi tanımak için zamana ihtiyacımız vardı. Bir üstümüzdeki öğrencilerden sınavda bize defter ve kitabı açtırdığımız için ya önemsemiyorduk ya da o süre içinde her sorunun cevabını bulabileceğimizi sanıyorduk.İlk sınavda sınıfın çoğu başarısız olunca öğretmenimiz bir konuşma yaptı. O konuşma bizleri çok etkiledi belki de bu yüzden en çok çalıştığım ders onun dersiydi. Tarzının ne olduğunu anlamış olmak etkili ama daha çok bize ne kazandırmaya çalıştığını anlamak bana yetmişti.Kendimize güvenmemizi istiyordu. Sınavı kendimizi kendimize ispatlamak için bu şekilde sınav yaptığını söylüyordu. Başarılı olmamızın tek nedeni de belki buydu.“ Kitap defter açık olsa bile eğer konuyu özümsemediyseniz kitabın neresine bile bakacağınızı bilemezsiniz. Kendinizi kandırmaya son verin. Kütüphaneyi açsam önünüze nereye bakacağını bilemezsin. Zaman ise aleyhinize işliyor. Zayıf almanız benden bir şey götüremez ama sizden çok şey götürecek. Önce karar vermeyi öğrenmelisiniz sonra da kararınızı uygulamak için tüm yolları görebilmelisiniz. Yolunu göremeyen göz uykuya dalar.”Diyordu. Bu sözleri ile ufkuma deniz feneri yerleştirmişti. Yolumu görmemi sağladı. Sadece kendi dersi ile ilgili değil, tüm hayatıma yön veren bilgileri öğretti. Kendisine binlerce kez teşekkür ediyorum. Fenerimin ışığını yaktı. Öğrenci psikolojisi bazen başa bela olsa da usta insanlar yani öğretenler bizi bizden iyi tanıyorlar.