Aşk, güvenmektir biraz da. Arkaya doğru, tereddütsüce, biran olsun geriye doğru bakmadan bırakıvermektir kendini. Bilirsin. Düşmeyeceğinden eminsindir. Seni usulca, sarsmadan, bir yerlerini incitmeden tutacak birinin varlığını duyumsamaktır aşk.Tanıştırıldık. Kaynaştırıldık bir kış gecesi. Zaman şekillendirdi seni, beni…Belleklerde hatırı sayılı bir yere kondurduk şekillerimizi.Kışın hakkıyla yaşandığı bir geceydi. Yağmur, sanki içeriye, odama girmek istercesine çarpıyordu pencerelere. Yol yol olup akıyordu camlardan damlalar. Sonra sahiden, saçlarının arasına saklanıp damla damla girdi odama.Dokunsam ağlayacak gibiydi bakışların gecenin tam ortasında kapımı tıklattığında. Usulca buyur ettim içeriye. Şaşkındım. Çalışma odamdaki masanın başına oturmuş seni düşünürken, yağmuru izleyip hüzünlenirken çıkıp gelmen…Bitirme ödevinin telaşına düşmüştün. Senin anlamsız telaşını, yarın sabaha yetişmeyecek endişeni izledim bir süre. Gece ilerledikçe sakinleştin, duruldun. Enikonu bol gelmiş pijamalarımın içinde kaybolurken çocuk gibi masumlaştın.Yağmur kokan saçların kuruduğunda bitirdim ödevini. Telaşının anlamsızlığına gülümser gibi baktın yüzüme.”Ne zaman sıkışsam, zorda kalsam sana geliyorum farkında mısın” diye sordun. Ben herşeyin farkındaydım. Senin güzelliğinin, içindeki yumuşacık kalbinin, hiç bitmeyen iyi niyetlerinin ve sana aşık olduğumu bilmediğinin farkındaydım. Ve sustum. Sadece baktım. Sen benim hep aklımdasın diye nasıl bakılırsa öyle baktım işte sana.Sessiz bakışlarımın ardından sözün özünü fısıldayıverdin sanki sen: “Senin ben de bıraktığın en derin iz; güven…Birtek sana güveniyorum ben.”Sustum yine. Öyle yorulmuştun ki sen, kalorifer peteğinin yanındaki yer minderinde uyuyakalmıştın. Ezberimi güçlendirdim göz kapaklarına bakarak. Üşümeyesin diye en kalın battaniyemi örttüm üzerine. Ellerini battaniyenin içine koymadan evvel usulca öptüm.Dışarıda yağmur dinmişti. Odamda anlatılmaz bir huzur. Ve içimde çok sessiz bir hüzün..*