Yazlık evine giden Halim bey Güler’i yanına çağırarak,-Teşekkür ederim. İstediğim gibi evin bakımını ve temizliğini yapmışsın elinize sağlık. Şimdi kendine bir çeki düzen ver, hatta şoförle birlikte gidin ve üzerine gece için kıyafetler al. Misafirlerle sen ilgileneceksin.Güler, “tamam efendim” diyerek Halim beyin yanından ayrıldı. Yazlık ev boğaza nazır tepede, dubleks, villa tipi ev idi. Mimarisi ile gözleri dolduran evin temizliği de kolay değildi. Buna rağmen her türlü fedakarlıkla temizliği yapan ve yaptıran Güler, yorgun bir vaziyette alışverişten dönmüştü. Evde sürekli kalınmadığından hizmeti görecek belirli insanlar yoktu bu yüzden organizasyon şirketinden yardım almışlar, geceyi misafirlerine unutulmaz saatler yaşatmak için hazırlıyorlardı.Bülent bey misafirlerle geldi. Onları kapıda karşılayan Halim beyin yüzündeki gülümseme Bülent beyi daha da motive etmiş ve rahatlatmıştı çünkü kendilerine tercümanlık yapacak arkadaşın gecikeceğini patronuna söylemeye çekiniyordu ancak söylemek zorundaydı. Halim bey konuyu öğrenince biraz gerildi ve “heyetin haberi var mı?” diye sordu, Bülent bey “evet efendim bilgileri var” dedi. Beş kişilik heyet kendi aralarında konuşurken yanlarına gelen Güler onları oturma odasına davet etti bu arada telefon görüşmesini bitiren Halim bey de odaya geldi ve genç bayana,-Hoşgeldiniz, Bülent bey geç geleceğinizi söylemişti iyi ki geldiniz. Dedi.Tanınmadığını anlayarak tebessüm eden Güler,-Benim efendim. Güler. Dedi.Hayretler içinde kalan Halim bey, biraz bakımla insanın nasıl değişebileceğine şahitlik ediyordu.-Ş,şe,şey ben zannettim ki, yani Japonca konuşunca, yani seni, neyse benimle gel. Diyerek odadan çıktılar ve Güler’e,-Sen Japonca konuşuyordun, yanlış duymadım değil mi?-Doğru duydunuz.-Nerden öğrendin?-Aslında İngiliz edebiyatı mezunuyum ancak yabancı dile merakımdan Japonca ve Fransızca da öğrendim.-Peki neden işçi olarak çalışıyorsun?İstesen daha iyi yerlerde çalışabilirsin.-Şey, hikayem biraz uzun isterseniz sonra konuşalım, misafirlerinizi bekletmeyin, ben tercümanlık yaparım.-Tamam, hadi içeri geçelim.İlk önce akşam yemeği yenildi. Ardından çalışma odasına geçilerek yapılacak olan anlaşmanın özüne inildi. Japon ilaç firması, üzerinde çalıştıkları bitkisel ürün hakkında bilgi verdi. Bu ilacın Halim beyin şirketinde üretilmesini istiyorlardı.Ürün, kanser hastalığını tedavi edici özellikler içeriyordu. Halim bey görüşmeler sırasında ilacı neden kendi şirketlerinde üretmediklerini sordu, Japon firma, kullanacakları bitkilerin Türkiye’de olduğunu ve toplanan bitkileri fazla bekletmeden ilacı üretebilmek için Türkiye’yi seçtiklerini, kendilerini ise eski patronu ve ortağı Joseph MARLOW’un önerdiğini söylediler. Gecenin ilerleyen saatlerinde anlaşma sağlandı ve sıra kutlamaya geldi. Organizasyon şirketinin yaptığı kokteyl akıllara durgunluk verecek nitelikteydi ancak Halim beyin aklı Japon patronun söylediği sözdeydi, “Sizin yanınızda Güler hanım gibi biri olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez.” Zaten gece boyunca da gözlerini Güler’in üzerinden alamamıştı. Dayanamadı ve Güler’in yanına giderek,-Bana kendini anlat, seni tanımak istiyorum.-Nasıl isterseniz…