Yakışıklı beyler, güzel hanımefendiler..ya nerede yaşanan tüm bu kötülükler?şeffaf balık var elbet, nadide..dünya safi deniz olsaydı keşke, insanlar solungaçlarını ve duyargalarını taksaydı, ahtapotlar ortaya çıksaydı..nasıl da muhteşem bir hayaldir düşlediğim ve ahtapot diyerek yaklaşan tüm tehlikeleri gizlemek benim işim. Ürkütmeyeyim de adını dahi duymadıklarınız, canlarını hak etmiş canlılar hepinizi birden yesin. Nadideler de ne yapalım canım arada kaynayıversin.Şölen başlasın, incileriniz dökülsün saçılsın. Bedeller ödensin. Siz de biraz incinin. Korktuğunuz ölüm müdür yalnızca, en büyük aptallığınızla, acılarınız unutkanlığınızda.. gülmek mi erdemdir, tüm hüznünüzle tükenmek mi? yaşlarınız yıkasa sizi, çıkaramaz kirinizi..dediği anda cennem bekçisi,akrep başlı, yalnız, başın içinde dört mağara saklı, iki kuyu balçıklı, zürafa yapılı, yüz ayaklı atına atlayıp açtı denizin ağzını,tüm canlıların gözlerine bakıp sürdü atını, aniden kapandı ağız, bir daha bulunamadı.Gördü uykusunda tüm yaşananları çift başlı minik kaplumbağa, anne diyerek uyandı. Uzun seneler sonra aldı annesi kucağına, ne oldu yavrum diye sordu ağlamak isteyip ağladığı gecede, güçlükle verdi cevabını zavallı;insanları gördüm anne, insanları..hepsi buradaydı, ikinci başını başıyla koparmaya çalışıyordu..çığlık attı küçük, babası koştu hemen odasına..geçti dedi sarılarak. Nefes nefese, Küçük-şeytanı gördüm baba, ve daha fazlasını. Zavallı bir kaplumbağayı. Diyordu durmadan. Zavallı bir kaplumbağa, zavallı bir kaplumbağa…Babası aldı kucağına, uykusuna yatırmaya çalışıyordu yavrusunu..uy-u-muyordu..