Kriz ortamı bahane edilerek, yüzlerce insan işten çıkartılıyorken ve bir o kadarı iş arayıp, bulamıyorken, hasbelkader bulunan bir işten arkana bakmadan kaçarcasına ayrılmak caiz midir?Para kazanma arzusu içindeyken, hevesle başladığınız işten bir haftalık deneme süreci sonunda ayrılmaya karar vermenin birden çok etkeni olabilir. İş ortamına ısınamamış olabilirsiniz, patron ve üslerinizin genel olarak çalışanlara yaklaşımını beğenmemiş olabilirsiniz ya da en temel olarak yaptığınız ya da size dayatılan iş içinize sinmiyor olabilir. “Yaptığım işin içeriğine değil, aldığım paraya bakarım” demek, iliklerine kadar kapitalizme özgü bir yaklaşımken, hiç kimse sizden zaten mutlu olmanızı beklememektedir.Öte yandan, günde dokuz saat bilgisayar başında oturarak proje üretenlerin sadece zihnen yorulduğunu sananlar, büyük yanılgı içindesiniz, bunu da belirtmek gerek. “Bütün gün ofiste bilgisayar başındaydın ne bu yorgunluk?” sorusu beyin hücrelerini en son kıvrımına kadar zorlayıp, iş üretmeye çalışan insanlara yöneltilecek en son soru! Hatta en sonda da olmasın, hiç olmasın mümkünse.Bilimsel bir araştırmayla, ofis çalışanlarının ‘uzun süre koltukta aynı pozisyonda oturmak’ dışında hangi nedenlerle, sanki fiziksel güç gerektiren bir işte çalışmışlar gibi yoruldukları ortaya çıkartılsın istiyorum. Ki tutunabileceğimiz bir başka kriter daha olsun.Son olarak, maaş adı altında aldığınız “harçlığın” asgari ücretten birazcık daha fazla, ama en düşük memur aylığının dahi altında olduğunu hesaba katarsanız, aldığınız yüksek lisans diplomasına ağlayan gözlerle bakmanız olası.Şimdi bütün etkenleri alt alta toplayalım, yapılan işin ve şirket felsefesinin size uygun olmadığına karar verdiniz, buna ilaveten patronların yaklaşımı sinir bozucu + zihinsel ve fiziksel yorgunluk – sıfır iş tatmini – oldukça düşük ücret = hala ne iş olsa yapar mısınız? Yoksa siz de benim gibi burnu büyüklük edip, arkanıza bakmadan kaçar mısınız?