şu haberi okuduktan sonra nasıl bir tepki vermeliyim bilemedim . sivas’ta 37 kişiyi öldüren canilerden birisi başbakanlığın düzenlediği insan hakları konulu kompozisyon yarışmasında 1. olmuş.
bu ne yaman çelişki anne?
olaya objektif bakmak istiyorum ama bakamıyorum. bu kadar da olmaz ki. ya bu yarışma herkese açık olabilir ve bu adam çok çok çok da değişmiş olabilir ama bu ödülü verirken düşünmediniz mi? yani bu ne demek? bu şu demek; bir 37 kişi daha yak güzel kardeşim. sonra bana insan haklarını anlat. vicdanını temizle kompozisyonla. sonra gelsin başkaları da yaksın, onlar da roman yazsın hoşgörü üzerine. ödül verelim onlara da. teşvik edelim herkesi yakmaya.
aklım almıyor. bu ödülü verenleri protesto ediyorum.
yorumlar
belki adam hapiste olgunlaşmış bişiler örenmiş.
ne bu önyargı?
kaçsın, hakikaten dilerim samimi bir vicdan muhasebesinin
sonucu katılmıştır adam yarışmaya, ama tabii bu tür yarışmaların jürilerine güvenmediğim için neler yazdığını da merak ettim komposizyon da, katliam yapsın yapmasın bu tür yarışmaların birincilik ödülleri bullshitlere verilir genelde. yine de haksızlık etmeyeyim. bir de bu adamı yarışmaya kim teşvik etti, mesela biri akıl verdi de, hapishanede ıslah oldu diye cezai indirim falan mı uygulayacaklar, hazır ödülü de var…(paranayok olmanın takip edilmediğiniz anlamına gelmeyeceğini bilirsiniz…) yine de umarım samimi bir durum vardır, inanmak istiyorum da insanların değişebileceğine güzelleşebileceğine…
Sivas faciasını, buna sebep olanları tabii ki biliyor ve kınıyoruz, ancak . . .
kitap okumadan karar vermek ne kadar doğru tartışılır.
Hatasını anlamış bir insanın verdiği bir eser de olabilir .
O zaman her hapse girmiş insana bütün kapıları kapatalım, hatta direk idam edelim.
geri almaya çalışıyorlarmış şimdi…salak bunlar yaw.
yazdıklarımı dikkatli okuyun. yaptığım adamın ne yazdığını eleştirmek değil. o ödülü düşünmeden, araştırmadan verenleri eleştiriyorum. bu tip şeylerin insanları rahatlattığı teşvik ettiği bir gerçek. mankenlere, assolistlere, ona buna yapışıp hergün televizyona çıkan mafizo adamları da böyle gözümüzün içine sokup adam diye gösteriyorlar bize. bu zihniyet sürdüğü için milletvekili adaylarının 4’te 1’i sabıkalı oluyor. süsleyip püsleyip karşımıza çıkarıyorlar düzeldi diye. “ben değiştim”, “dün dündür…” desturları hep bu mantıktan geliyor.
Bu yarışmayı bir tecavüzcü kazansaydı ne diyecektik? Bu adam cinsel tercihe değil ama insan haklarına saygılımı diyeceğiz. O zaman mahkumlar içinde, insan hakları konusunda yazı yazabilecekleri sıralayalım. Sen yazabilirsin sen yazamassın diyelim…
bakan açıklama yaptı ödülün verilmeyeceğine dair
Tanju’da hapiste akıllanmıştı sözde Münir Ceylan abi kulağını bükmüştü hani…:)
Şimdilerde malum.
Muhafazakar değilim ama,
Can çıkmadıkça huy çıkmaz.
O insan kılıklılar insan haklarına inanıp hapisten çıksalar, evde karısına çoluk çocuğuna eziyet eder.
Haklısın… İronik, gülmek istiyorum bi yandan. Kanıksamak yaşamı sürdürebilmenin tek yolu neredeyse bu ülkede.. Yine de kabul edemiyorum, etmemek gerekli zaten, tembellik olur bu. değişmesi lazım bunların…
E be köryiğit, şimdi buradan ne kadar da kolay konuşuyorsun, “onlar 37 kişi yaktılar” diye isyan ediyorsun. şimdi o olayları tartışmak yersiz, defalarca tartışılmış ve uzar gider. fakat bil ki, olay televizyonlardaki gibi değildi ve ölen sadece 37 kişi değildi.
fakat olay buralara gelmişken, birilerinin mutlaka yakalanması, “bunlar yaptı, işte bunlar yaktı” diye tutuklanmaları, yargılanmaları gerekiyordu. merak ediyorum(bilirken bile), o 37 kişinin içinden kaç tanesi orada sadece kalabalığın içindeydi, kameraların önündeydi, izliyordu ya da en azından sakalı vardı.
bu adamın kitabını da okumadım, ama düşünüyorum ki, okumadan “way be adama ödül vermişler, yuh” demek yanlış olur. o adam pişman mı, gururlu mu, işin içinde miydi, yoksa dışardan izleyen bir kişi olarak dışarıdan mı yazdı. bu adam “insan hakları” konulu bir kompozisyonda 1. oluyorsa, hissettikleri veya söyledikleri hiç de yabana atılır şeyler değildir herhalde.
bir insanın sıfatı “suçlu” diye onu suçlamak veya horlamak, akıllı ve olgun bir insanın yapmayacağı bir iş. unutmamalı ki bir insanı tekrar suçlu olmaya iten, en çok da toplum yüzünden, suçlu’luktan kurtulamamamasıdır. şimdi mesela, “uzun saçlılara, metal dinleyenlere satanist demesinler” diyoruz ya, bu adama da, tek başına olan bu adama da “37 kişi” dememek gerekir.
ben, protesto etmiyorum.
insan hakları üzerine ise, bunu hakeden kişi eskiden bu ödüle zarar verecek şeyler yapmışsa, bu ödülü haketse bile ona vermem. tamam o şahıs değişmiş olabilir falan filan. ver bir mansiyon kapat olayı. bu şekle sokma dimi ama…
yapetus; önceliklen şunu belirteyim; insanın fikri ile zikri bir olmalı.
adam belki orada duranlardan biridir ama ben bunu bilemem. sen de bilemezsin. verilmiş bir yargı kararı var. kabul edersin etmezsin o da sana kalmış. ben kabul ediyorum ve bu ahvalde de hareket ediyorum. tekrar söylüyorum burada adamın ne yazdığı önemli değil benim için. ben bu ödülün verilmesini ve verenleri kınıyorum. söylemek istediğim şey suçluların ıslahı onlara kompozisyon yazdırarak, ödül vererek olmuyor. bu sadece insanları cici gösterip yeni elbiseler ile karşımıza çıkmasını sağlıyor. buyrun okuyun mesela geçen gün aydın doğan’ın meclis’deki komisyona verdiği ifadeyi kitaplaştırmışlar. adam sütten çıkmış ak kaşık olmuş. veya ne bileyim okuyalım sabancı’nın kitaplarını. hep aynı. umarım artık adamın ne yazdığı ile ilgilenmediğimi anlatabilmişimdir.
hep önyargı
şu an sivasta olsaydık. internete giriyor vay kafir diye gebertseler seni iyi mi?
onlara demez misin “kardeş önce bi sor soruştur ören aslını astarını”
böle her yazının zorlamasıyla tepki vermeyin.
sefiller romanı ve jean valjean’ı hatırlayın. evet o da katildi, o da çalmıştı. ama deişmedi mi? o romanı okurken etkisi altında “ah yazık adama” mı dedin yoksa. “katil, hırsız, okumam ben bunu” diyip fırlatıp attın mı?
Sivas davası siyasi konjöktüre göre gitmiş ve yargı bu konuda bağımsız ve adil değildi…
zaten 37 cana 37 can mantığıyla yüzlerce yargılanan adamdan 37 kişiyi seçip idam cezası verdi yargıtay…
1959’da New York’da gerçekleşmiş bir sokak çetesi cinayetinin ardından hüküm giyen Porto Riko’lu göçmen Salvador Agron (aka Capeman) idama mahkum olmuş, yaşının küçük olması nedeniyle cezası ömür boyu hapse çevrilmiş, o hapishanede yattığı yıllar boyunca okumuş, yazmış, kendini geliştirmiş ve dışardan üniversite diploması almayı başarmış. İşte bu hikayeyi, özellikle mahkumun gözünden anlatan bir Broadway müzikali yazmıştı Paul Simon, ve tabi ki yukarıdaki gibi düşünen ve bir suçlu nasıl savunularbilir diyen muhafazakar Amerikan halkının tesiriyle 6 milyon dolar zarar etti. Muhteşem bir albüm, güzel bir hikaye muhakkak dinleyin ve okuyun derim.
yazılanları okumadan karar vermekle suçlayanlar, lütfen yazdıklarımı daha dikkatli okusunlar. lütfen rica edeceğim artık. bir adamın değişmiş olması ile ilgilenmiyorum. onun harika şeyler yazıyor olması da mühim değil yazdıklarımda. söylediğim tam ve son olarak şudur. bir insan öldürmek suçtur. anlık bir feveranla da olabilir sapıkça bir planla da. ve bu insan değişebilir, bilmediklerin öğrenir. hata yaptığını görür.bu durumdaki bir insanın toplumdan kabul görmemesi ve dışlanması yanlıştır. bunu ben de kabul etmiyorum. etmediğime dair bir ifade kullanmadım zaten. asıl olan ve yapılması gereken insanların suç işledikten sonra değişebileceklerini veya arınabileceklerini anlatmak değildir. asıl olan insanların başka suçlar işlemesini önlemektedir. benim bahsettiğim şey de; bu tip teşviklerin canımız ülkemiz türkiyemizde salak sapık yorumlanmakta oluşu. bütün suçlular baş tacı edilip, onlarla gurur duyduğumuz sloganları atılıyor. bu da onlardan birisi. şimdi bunların avukatlığını yapan şevket kazan beyefendi bunu kullanmaz mıydı sizce eğer aktif politikada olsaydı? yani umarım artık anlatabilmişimdir derdimi.
söylemek istediğim şey suçluların ıslahı onlara kompozisyon yazdırarak, ödül vererek olmuyor.
nasıl onları geri kazanabiliriz peki? hangi yöntemi önerirsiniz? neticede o şahıs, belki de bu tür aktiviteler sayesine hatalarıyla yüzleşiyor, kendini sorguluyor.
bahsi geçen adamın kendisini bu şekilde ıslah ettiğine inanmıyorum. İnanmıyorum ki bu ülkede insanlar ıslah oluyor, tedavi oluyor. Kendisini yadırgamıyorum da. Bu yazının da, -hükümlülerin ödül almaya hakkı yoktur- mahiyetinde de yazılıdığını da düşünmüyorum. Üstüne çivi çakılan konu, insanları yakabilen kapasiteye aynı zamanda yakalım kurtulalım adlı ideolojiye sahip bi insanın tam tersi yaklaşımda bulunup ödül alması falan. Bu adamcağız inanları yakabilirim düşüncesini benimsemiş ve bunu da harekete geçirmişse ve şimdi de ben ıslah oldum, fikrim değişti benim, mesajları veriyorsa insanlık için sadece bi kompozisyon yazıyosa ve ödül alıyosa e bizlerde bi duygu karmaşıklık yaratması doğaldır. Daha fazlasını beklemez miyiz? -Ulan herif insanları cayır cayır yaktı bi de kalktı kompsizyon yazıp ödül aldı hakkaten de bu ne lahana kabuğu?-duygusu bi taraftan ağır basar, -ama belki ıslah olmuştur, ideolojiler çok kolay değişmelidir ya bu ülkede, kendini bulmuştur adam.-tavrı bi taraftan bastırır.
kendi adıma bu kadar kolay inanamam. kanunlar insan yakmak suç değildir deseydi de kabullenir miydik? kabullenir miydi? yakar mıydı? yazar mıydı sonra o kompozisyonu?
hah şimdi anladım demek istediini. keşkem yazında da böyle net bir ifade olaydı