iyi de, bize ne? awful truth benim icin her aksamini iple cektigim cnbce programinin olu aksami anlamina geliyor, coupling ile boomtown arasinda dvd izlemek icin ara verilen bir gece,…
Vic Bey Michael’a da sans verin derim. Kendisi caliskan, sempatik ama epeyce iri bir kardesimiz.Gecen bolumde kendisiyle konusmaya yanasmayan bir sirketin yoneticilerine once bir grup anaokulu cocugu gonderdi. Planina gore, cocuklar ellerindeki sorulari yoneticilere soracaklar, yoneticiler bozum olup el kadar cocuklari kapi disari edecekler, kameralar da herseyi goruntuleyecekti. Cocuklar adamla gorusemedi. Michael hemen ‘B’ planina gecti. Ic camasiri giyen manken kizlardan bir buket yapip sirkete yolladi. Kizlar da yoneticilerle gorusemedi ama izleyiciler eglenceli dakikalar yasadi. Biz de buyuk sirketlerin kamera hassasiyetini yani kamuoyu korkularini tekrar bir gormus olduk.Nitekim gecenlerde bizim gazetelerde de benzer bir sey yazildi. Akbank’in sorumlu bankacilik yapiyoruz mesajli reklaminda, trafik kurallarini ihlal ede ede giden ve sonunda polis arabasina carpan arabanin uretici firmasi reklamda arabalarini kullanmamalari ‘rica’sinda bulunmus. Akbank reklami rotujlattirmak durumunda kalmis. Artik kaza yapan arabanin Hyundai oldugu anlasilmiyor. Boylelikle reklamdaki renk ve modeldeki Hyundai satislari korunmus oldu.
Michael Moore’un isyankar ve eleştirel tutumu her ne kadar hoşumuza gitse ve bize vay canına adam neler de yapıyor dememize neden olsa da, one gösterilen tüm bu müsamahanın, hatta Oscar ödülünün bile, işte bakın biz Amerika’da böyle özgürlükçüyüz, siz bizim uluslararası hukuku hiçe saymamıza, dünyayı canımız istediği gibi parmağımızda oynatmamıza falan takılmayın, biz böyle alternatif seslere, politikacılarımıza, sanayicilerimize, dünyayı yöneten çok uluslu firmalarımıza dil ve el uzatan televizyonculara, sinemacılara da ses çıkarmayız, onları sansür etmeyiz, mesajının bir parçası olduğunu ve bu bağlamda moore’un söyleminin ciddiyetinin sarsıldığunı düşünüyorum.
Dediklerinizde dogruluk payi yok diyemeyiz. Yalniz ABD icinden elestiri getirip sesini duyurabilmis herkes icin benzer seyler soylenebilir. Genellemelerden biraz cekinmek lazim.Buyuk kitlelerle baglantisi olan kisilerin ister istemez bir dokunulmazlik zirhi oluyor. Sanatcilar, buyuk sanayi kuruluslarinin yoneticileri, sendikacilar veya futbol kulubu baskanlari bu zirhtan faydalanarak duyarli olduklari meseleleri isleyebiliyorlar. Moore sesini yukseltebilmek icin populer olmak zorunda. Popularitesi arttikca daha rahat konusabilecek, daha ciddi elestiriler getirebilecek diyerek probleme olumlu acidan yaklasabiliriz. Veya popularitesi arttikca memnun etmesi gereken kisilerin sayisi artacagindan hareket alani daralacak da diyebiliriz. Moore radikal elestiriler getirip kitlesini kusturmeyi goze alamaz. Bunu biliyoruz. Elestirilerini yumusatirsa da programinin icerigi kalmiyor. Ne nalina ne mihina vurmadan isini yapmak zorunda.Bir baska elestiri de Moore’un sunus sekline getirilebilir. Programda Corporate Cops, bilmem birsey units gibisinden eglenceli ama anlatilanlarin ciddiyetiyle pek uyusmayan komedi tarzinda bir sunum var. Bu sunum tarzi noktalari basite indirgiyor, kavramlarin icini bosaltiyor da denilebilir. Bizdeki benzer amacli programlarda (Ugur Dundar’inkiler ornegin) sunus sekli “Evet sayin seyirciler, bugun Bagcilar’da buyuk bir insanlik ayibi yasandi. At etinden sucuk yapip sokak koftecilerine satan sebeke bu ayibindan utanmak soyle dursun…” gibisinden ufak olaylari korku-gerilim filmi tarzinda sunuyorlar. Bizim programlarin fon muzigi ile Moore’un fon muziklerini karsilastirirsak durumu daha kolay anlayabiliriz.Moore’u elestiri yapan biri. ABD pragmatizmi tabii ki herseyden oldugu gibi ondan da fayda cikarmaya calisacaktir. Buna sasirmamak lazim. Yine de Moore’un faydasinin zararindan cok daha yuksek oldugunu dusunuyorum. Eglenceli de ustelik 🙂
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
iyi de, bize ne? awful truth benim icin her aksamini iple cektigim cnbce programinin olu aksami anlamina geliyor, coupling ile boomtown arasinda dvd izlemek icin ara verilen bir gece,…
Vic Bey Michael’a da sans verin derim. Kendisi caliskan, sempatik ama epeyce iri bir kardesimiz.Gecen bolumde kendisiyle konusmaya yanasmayan bir sirketin yoneticilerine once bir grup anaokulu cocugu gonderdi. Planina gore, cocuklar ellerindeki sorulari yoneticilere soracaklar, yoneticiler bozum olup el kadar cocuklari kapi disari edecekler, kameralar da herseyi goruntuleyecekti. Cocuklar adamla gorusemedi. Michael hemen ‘B’ planina gecti. Ic camasiri giyen manken kizlardan bir buket yapip sirkete yolladi. Kizlar da yoneticilerle gorusemedi ama izleyiciler eglenceli dakikalar yasadi. Biz de buyuk sirketlerin kamera hassasiyetini yani kamuoyu korkularini tekrar bir gormus olduk.Nitekim gecenlerde bizim gazetelerde de benzer bir sey yazildi. Akbank’in sorumlu bankacilik yapiyoruz mesajli reklaminda, trafik kurallarini ihlal ede ede giden ve sonunda polis arabasina carpan arabanin uretici firmasi reklamda arabalarini kullanmamalari ‘rica’sinda bulunmus. Akbank reklami rotujlattirmak durumunda kalmis. Artik kaza yapan arabanin Hyundai oldugu anlasilmiyor. Boylelikle reklamdaki renk ve modeldeki Hyundai satislari korunmus oldu.
Michael Moore’un isyankar ve eleştirel tutumu her ne kadar hoşumuza gitse ve bize vay canına adam neler de yapıyor dememize neden olsa da, one gösterilen tüm bu müsamahanın, hatta Oscar ödülünün bile, işte bakın biz Amerika’da böyle özgürlükçüyüz, siz bizim uluslararası hukuku hiçe saymamıza, dünyayı canımız istediği gibi parmağımızda oynatmamıza falan takılmayın, biz böyle alternatif seslere, politikacılarımıza, sanayicilerimize, dünyayı yöneten çok uluslu firmalarımıza dil ve el uzatan televizyonculara, sinemacılara da ses çıkarmayız, onları sansür etmeyiz, mesajının bir parçası olduğunu ve bu bağlamda moore’un söyleminin ciddiyetinin sarsıldığunı düşünüyorum.
Dediklerinizde dogruluk payi yok diyemeyiz. Yalniz ABD icinden elestiri getirip sesini duyurabilmis herkes icin benzer seyler soylenebilir. Genellemelerden biraz cekinmek lazim.Buyuk kitlelerle baglantisi olan kisilerin ister istemez bir dokunulmazlik zirhi oluyor. Sanatcilar, buyuk sanayi kuruluslarinin yoneticileri, sendikacilar veya futbol kulubu baskanlari bu zirhtan faydalanarak duyarli olduklari meseleleri isleyebiliyorlar. Moore sesini yukseltebilmek icin populer olmak zorunda. Popularitesi arttikca daha rahat konusabilecek, daha ciddi elestiriler getirebilecek diyerek probleme olumlu acidan yaklasabiliriz. Veya popularitesi arttikca memnun etmesi gereken kisilerin sayisi artacagindan hareket alani daralacak da diyebiliriz. Moore radikal elestiriler getirip kitlesini kusturmeyi goze alamaz. Bunu biliyoruz. Elestirilerini yumusatirsa da programinin icerigi kalmiyor. Ne nalina ne mihina vurmadan isini yapmak zorunda.Bir baska elestiri de Moore’un sunus sekline getirilebilir. Programda Corporate Cops, bilmem birsey units gibisinden eglenceli ama anlatilanlarin ciddiyetiyle pek uyusmayan komedi tarzinda bir sunum var. Bu sunum tarzi noktalari basite indirgiyor, kavramlarin icini bosaltiyor da denilebilir. Bizdeki benzer amacli programlarda (Ugur Dundar’inkiler ornegin) sunus sekli “Evet sayin seyirciler, bugun Bagcilar’da buyuk bir insanlik ayibi yasandi. At etinden sucuk yapip sokak koftecilerine satan sebeke bu ayibindan utanmak soyle dursun…” gibisinden ufak olaylari korku-gerilim filmi tarzinda sunuyorlar. Bizim programlarin fon muzigi ile Moore’un fon muziklerini karsilastirirsak durumu daha kolay anlayabiliriz.Moore’u elestiri yapan biri. ABD pragmatizmi tabii ki herseyden oldugu gibi ondan da fayda cikarmaya calisacaktir. Buna sasirmamak lazim. Yine de Moore’un faydasinin zararindan cok daha yuksek oldugunu dusunuyorum. Eglenceli de ustelik 🙂
Can Barshan Awful Truth’u yazmis.
az sonra uyanacam…