Süleyman’ın Ünlü Tahtı
Dokuzyüdoksandokuzda girdi Davud Yeruşalim’e. İsa doğmadan dokuzyüzdoksandokuz yıl önce. Bu topraklar onlara vaad edildikten sonra, tam kırk yıl çölde dolaşmışlar, kavmini Mısır’dan çıkaran Musa, uzaktan görmesine rağmen Tanrı’nın daha önce söylediği gibi o gece vaad edilmiş topraklara ulaşmadan ruhunu teslim etmişti. Babasından sonra Süleyman tahta geçince, hemen Moriah’ın üstünde, tanrısına tapınak inşa ettirmeye başladı.
Süleyman Mabedi
Güya bu tek tanrı için dünya üstünde yapılan ilk tapınak idi. Peki o zaman Heliopolis’te Akhenaton emrinde çalışan duvar ustaları tek tanrıya adanan ilk tapınağı inşa etmemişler miydi. İşte yanındaydı o taşları kesenler, üstüste koyanlar. Bugün bu tapınağı yapıyorlardı. Kırk yıl sonra tapınak bitince, Ahit sandığını getirtti Süleyman. Yaptırdığı tapınağın içine koydurttu.
Tapınak Dağı
Sonra da İsa’dan önce beşyüzseksenaltıda Nabukadnezar gelip hepiciğini yıkmış, İbrahim’in soyundan gelen tüm zanaatkarları da Babil’e götürmüş. Ahit sandığının nerede olduğu ise bu tarihten sonra meçhul. Sırası ile Romalılar, İslam İmparatorluğu, Haçlılar, Eyyubiler, Osmanlılar. Bizans döneminde Konstantin’in anası, Aziz Cyrus ve Aziz John kilisesini inşa ettirdi tepeye. Sonra da Aziz Hikmet Kilisesi yapıldı. Haçlı döneminde, Baldwin karargahı’nı tepeye kurdurup, yıkık mabedi İsa’nın Yoksul Şövalyeleri Tarikatı’na vermişti.
Kubbet’üs Sahra
Harem-i Şerif’te bulunan Sahra da denilen Hacer-i Muallak. Yada asılı duran taş. Kubbet’üs Sahra’nın içinde duruyor. Daha doğrusu bu kubbe taşın üstüne yapılmış. Taş binlerce yıldır burada.
Hacer-i Muallak
Altıyüzdoksanbir yılında Suriyeli Emevi Halifesi Abdülmelik yaptırır binayı taşın üstüne. Suriye kiliselerinin yapısı yaklit edilmiş sekizgen yapılmış. Dıştan bakıldığında sekizgen ancak içi yuvarlak. Bu yapı anlayışı rotondo olarak adlandırılmış. Kubbesi ağaç kaburgaları ile desteklenmiş. Kubbenin yerden yüksekliği otuzbeş metre ve çapı yirmi metredir. Kurşun ve altın yaldız ile kaplanmış. Dört girişi vardır. Hasar gören balkonları Mimar Sinan tarafından onarılmış. Dış yüzeyi de Suret-ül Esra adı verilen ve Peygamberin Miraca yükselişini anlatan küfi tekniğiyle yazılmış hat eserleriyle süslenmiştir.
Mescid-i Aksa yada Ömer Camii
Aslında Kubbet-üs Sahra, ibadethane olarak yapılmamış, ortasında yer alan Sahra adlı taş ziyaret edilebilsin diye inşa edilmiş. Daha sonra içine mihrap koyunca ibadete uygun hale gelmiş. Asıl ibadethane Kubbe’nin karşısında duran Mescid-i Aksa yada Ömer Camii. Hazreti Muhammed’in, Miraç gecesi namazı burada kıldırmasının en temel özelliği Mescid-i Aksa’nın Mekke’deki Mescid-i Harem’den en uzaktaki camii olması. Burak’ın sırtında Mekke’den Kudüs’e gelir. Daha sonra Taşın yani Hacer-i Muallak’ın üstüne basıp göğe yükselir.
Peygamberin Bineği Burak
Taş’ı daha önce de İbrahim’in oğlu İsmail’i tanrıya kurban etmek isterken kullanmıştı. Tam oğlanı taşın üstüne uzatmıştır ki; hatırlarsanız Cebrail Aleyhisselam, elinde koç ile zuhur eder de İsmail kurtulur. Hatta Nuh’un gemisinin burada taşa oturduğu ve İsrafil’in borusunu aynı yerde üfleyeceği bile rivayet edilmiş. Altında da daha önce Şövalyelerin aradığı gibi Süleyman’ın hazinesinin olduğunua inanılmış. Onbir basamaklı bir merdiven ile taşın içindeki odaya iniliyor. İşte Aziz Peygamberimizin, İbrahim ile Musa’ya Miraç gecesi Namaz kıldırıp imamlık ettiği seccade burada yere serilmiş.Şimdi gelelim asıl konumuza. Hacer-i Muallak. Asılı duran taş demiştik. Çünkü taşın altındaki odadan bakınca tek bir noktadan yere değdiği ve sütunlarla desteklendiği için havada asılıymış gibi görünüyor. Bu yüzden asılı duran taş demişler. Muallak deyince hemen benim aklıma alak kelimesi geliyor. Kuran-ı Kerim’in doksanaltı numaralı suresi olan Alak Suresi Mekke’de Vahiy olmuş. Özellikle Nuzul’ün ilk beş ayeti olan kelimeleri hemen hatırlayacaksınız. Elifya sayesinde dersime çalıştım.
Alak Suresi
1. Yaratan Rabbi’nin adıyla oku! 2. O, insanı bir alaktan yarattı. 3-5. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabb’in, en büyük kerem sahibidir.
Suresinin ikinci ayetinde geçen alak kelimesi, Arapça aleka kelimesinin çoğulu. Yapışıp ilişmek, anlamına geliyor. Bu yüzden her türlü kana ve pıhtılaşmış kana alak deniyor. Hata sülük kelimesinin kökeni de aynı. Çocukluğumuzdan hatırlarsanız, bu ayet O, insanı bir kan pıhtısından yarattı diye çevriliyordu Türkçe’ye. Şimdi ise bir çeviri değişikliği var. Asılı olan deniliyor. Eğer Peygamberin çağında Mekke’de Pazar günü Hurma ağaçlarının altında otururken, Allah insanı kan pıhtısından yaratmış derseniz, herkes kafa sallar onaylardı belki. Ancak şimdi okul kantininde falan Allah insanı kan pıhtısından yaratmış diye bir girizgah yapmaya kalkarsanız, demezler mi kardeşim, sen de hiç bişi bilmiyosun, x kromozom var, y kromozom var, rdna falan filan, imdi rahimde sperm ile yumurta birleşir, mevzuya girer, döllenen yumurta rahimin duvarına tutunur. Allah insanı kan pıhtısından değil, asılı durandan yaratmıştır. Halekal’insane min ‘alak. Arapçan zayıf galiba birader diye makaraya sararlar.
Şimdi buradan bir metafor yaparak, Alak Suresinin Peygamber zdöneminde doğru olarak anlaşılması için yeterli tıbbi bilginin olmadığını akıl yürütmesine varabilir miyiz? Zaten döllenmiş yumurtanın insan gözü ile görülebilmesi olanaksız olduğundan bu süreç ancak modern teknoloji ile izlenebilir olmuş. Günümüzde bu bilimsel bilgi birikimine sahip olduğumuz için Alak Suresi’ini, Allah’ın Elçisinden daha iyi mi yorumluyoruz, anlıyoruz diye soruyorum kendime. Benim açımdan bu önemli bir paradigmadır. Ama sanıyorum bir çıkış noktası var.
yorumlar
tıbbi bilgilerle harmanlandığında ilginç bir bakış açısı.
Hacer-i Muallak’ın bahsettiğin tarzda görünen bir fotoğrafı yok mu?
çok aradım bulamadım. gidip çekmeyi düşünüyorum. istersen sen de gel. zaten bugün müslüman tarafında kaldığından girebiliriz. beni warnocktan kurtarmak için yaptın. saol.
warnock mu? yok aman o duymasın!bir de müslüman tarafında kalmasaydı girilmez miydi?
yahudiler geçemiyor o tarafa mesela. basında çıkan haberleri takip edin. harem-i şerif filistine ait. ancak tapınak dağının yada iddiaya göre kadim süleyman mabedinin batı duvarı olan meşhur ağlama duvarı israile ait. bir takım iddialara göre israil devleti ömer camii yıkılsın yada altın süleyman’ın hazinesini bulmak amacı ile kazı yapıyormuş. hatırlarsanız RTE aklı sıra israil’e posta koymuş, adamları durduk yerde kızdırmıştı. bir heyet gönderelim inceletelim falan diye mevzular çıkarmıştı. ömer dinçer’in uçağı indirilmemiş falan diye spekülasyonlar olmuştu.
“hamr” kelimesi, örtmek anlamına masdar olduğu halde, çiğ üzüm şırasından keskinleşmiş ve köpüğünü atmış olan şaraba isim olmuştur. Çünkü şarab aklı bürüyüp örter ve bir deyim ile, kafayı dumanlar ki buna “humar” denilir. “Hamr” kelimesinin bu üzüm şarabına isim olarak verilmesi özel bir isimlendirmedir. Bu nedenle “hamr” kelimesi bir de genel olarak akla humar veren, yani “kafayı dumanlandıran şey” anlamına kullanılır ki bu mânâya göre sarhoşluk veren şeylerin hepsi “hamr”dır.yazar müsade ederse eğer, örtünme ile ilgili hamr,hımar kavramlarının da çevirilerinin ne manaya gelebileceği hususunu buraya eklemek isterim..
harika olur. ziyadesi ile memnun ve mesut olacağımdan adınız gibi emin olunuz. ben şahsen kendim en çok warnock belasından çekinmekteyim. bundan kelli pilli pati adlı kadim dostumu gizliden yardıma çağırarak bu beladan kurtulmak konusunda en büyük adımı şahsen attığımı itiraf etmeyi borç bilirim. durup durup şu en hakiki naylon vicdan sohbetini okuduğum için bu kafamı dumanlandıran şeyin, siz şey dediniz diye yazıyorum, etkisinin kat ve kat arttığını oturduğum yerden rahatça gözlemleyebilmekteyim. zira kalkarsam bana engel olmakta. üstad ben topu penaltı noktasına koydum. rica ederim golü atınız. söz konusu olan şampiyonluk. bu arada size bir sorum var. üstünde tapınakçı haçı olan zırhı giyersem dinden çıkarmıyım?
evet ,ben de dinlemek istiyorum..bende ne arar o kadar bilgi? kocaman ilahiyatçılar varken…nette zaten konu ile ilgili açıklamalar var..ancak hangisi geçerli veya doğru muallaktayım..sayın yazar internetcafee nin “alak” kelimesindeki ikilemini aynen yaşamakla birlikte, bu şekilde çevirisi daha başka anlamlarda da yapılabilecek kelimeler için de benzer ikilemler yaşadığımı belirtmek istedim..
bir kaç örnek vermeniz mümkün mü acaba?yanlış anlamayın bizim de kafamız biraz daha karışsın istiyorum.
@saatoniki, ikilemlerimizi çoğaltarak nereye varmaya çalışıyorsunuz? biz dinliyorduk uslu uslu! vay @cafe de oradan, kafa karıştırmak istediğini itiraf etti. @serdarsabri de olsaydı tam komplo olurdu bu blog!
ah keşke. ne kadar özlüyorum üstadı.
ikiili kisilikiki kisiikili kisileriki yüzlüleriki tanelerikili oynayanalralay ettigini sananlaryüzsüzlerIKI KISILIKLILER
cafee,seni tarihçi ilan ediyorum demiştim:))sugur ne oldu??
Araştırdığım kadarıyla Hz. Muhammed döneminde alak kelimesi, dişi yumurtasını erkek sperminin döllemesiyle meydana gelen şey olarak kullanılıyordu, yani embriyo olarak biliniyordu diyebiliriz.
harikuladesiniz üstad. sözünüze itimadım sonsuzdur. işte çıkış noktası ancak bilgi ile olur diye en güzel cevabı verdiniz. minnettarım.
yazın ve görselleri bayağı beğendim ince ve detaylı bir çalışma tebrikler harkulade özellikle görseller