bildirgec.org

şövalye hakkında tüm yazılar

OK MESAFESİ 3

nihansage | 04 February 2011 10:18

Sağ tarafındaki acı öyle şiddetliydiki elinde olmadan inledi.Kahverengi gözleri acıdan kocaman olmuştu.Etrafına bakındı.Zırhlı haçlı şovalyelerini görmüştü.Kendi aralarında birşeyler konuşuyorlardı.Çok ileriden savaşın sesleri geliyordu.Savaş henüz bitmemişti.

Batman 3 (The Dark Knight Rises) Kara Şövalye Yükseliyor

thomasguven | 30 December 2010 09:52

Batman 3(The Dark Knight Rises) 3
Batman 3(The Dark Knight Rises) 3

Yeni kötü adam bakalım kim olacak?

Filmin İsmi: Batman 3 (Aynı zamanda “Kara Şövalye Yükseliyor”-“The Dark Knight Rises” olarak lanse edildi.)
Türü : Aksiyon/Süperkahraman
Yönetmen : Christopher Nolan
Senaryo : David Goyer
Oynayanlar : Christian Bale, Bruce Wayne/Batman rolunde.

Filmin yönetmeni Chirstopher Nolan yeni Batman 3 filminin resmi ismini The Dark Knight Rises (Kara Şövalye yükseliyor) olarak duyurdu. Ve Batman’ın bu filmde daha çok rol alacağını ve konuşacağını belirtti.
Yönetmen sözlerine “serinin başından beri aşina olduğumuz aynı karakterleri kullanıyoruz bunun yanında birkaç yeni karakterle de sizleri buluşturacağız” diyerek devam etti.

Kingdom Of Heaven/ Cennetin Krallığı-2005…

| 10 April 2009 16:08

Yönetmen : Ridley Scott
Senaryo : William Monahan
Oyuncular : Orlando Bloom, Jeremy Irons, Eva Green, Michael Sheen, Liam Neeson, Tim Barlow, David Thewlis, Eriq Ebouaney, Philip Glenister, Alexander Siddig, Ghassan Massoud, Edward Norton, Nathalie Cox.
Görüntü Yönetmeni : John Mathieson
Müzik : Harry Gregson-Williams
Yapım : 2005 (ABD, İngiltere, İspanya, Almanya)
Tür : Dram, Romantik, Savaş, Tarih

Filmin kısaca konusu:
Film, 200 yıllık karmaşık bir süreci kapsayan Haçlı Seferlerin’den ikinci ve üçüncü haçlı seferi döneminde geçiyor.
Kudüs’ten dönmüş Fransız Şövalye Godfrey, (ailesini ve inancını kaybeden acılı bir baba Godfrey) yıllar sonra karşılaştığı genç nalbant Balian’a(Orlondo Bloom) babası olduğunu söyler. Godfrey, oğlu Balian’a dersler vererek, onu şövalye yapar ve kutsal savaşa götürür. Böylece, genç Balian kıtalararası destansı bir yolculuğa çıkmıştır. Dini savaş uzak ve kutsal topraklarda devam etmektedir. Kudüs’te o günlerde 2. ve 3. Haçlı Seferleri arasında kırılgan bir ateşkes ilan edilmiştir. Kudüs Kralı IV Baldwin barışa ve halkına bağlılık yemini etmiştir. Godfrey’in ölmeden önce kılıcını ve yeminini teslim ettiği oğlu, babası gibi Kudüs’ü her tür kötülükten korumak için savaşacaktır. Bu yolculukta, ölümden döndükleri bir deniz kazası geçirirler; buna rağmen güçlükle Kutsal Şehir’e ulaşırlar. Balian kılıç maharetleri sayesinde kendine büyük bir ün yapar.

Kral’ın kızkardeşi güzel Sybilla’nın hayranlığını da kazanır. Ancak, Balian bu arada kendine düşman da kazanmıştır. Özellikle Sybilla’nın kocası, Tapınak Şövalyeleri’nin küstah lideri Lusignan’ın ve kralın danışmanı Tiberias’ın düşmanlığıdır. Bunlara rağmen, kent halkını ölümle sonuçlanan kıyımlardan korumaya çalışacaktır.

Batman Light Up Tişört

Makadakal | 18 April 2008 14:05

Batman Light-Up T-Shirt, tişört tasarımlarından sıkılanlar, ilginç tasarımlar arayanlara idealdir.Batman sevenlerin ilgisini çekecek olan bu tişörtler 2 pille çalışmaktadır.Batman logosunun bulunduğu tişört %100 pamuktan üretilmiştir.

Ürün Fiyatı: 19.99 Euro

Son Jokeri Uğurlarken…

hoodly | 09 April 2008 16:21

Evet son joker aramızdan ayrıldı. Genç yaşında ve tam verimli çağında bizlere veda etti Heath Ledger. Tıpkı geçmişte yitirdiğimiz diğer değerli oyuncular gibi. Gerçekten, oynadığı tüm rollerde çok sağlam ve samimi bir oyunculuk performansı sunmuştu bizlere Heath Ledger ve oyunculuğunu her yeni filmde farklı boyutlara taşımasını da bilmişti. En çok akılda kalan rolü, Brokeback Mountain filminde iki eşcinsel kovboydan birisini oynadığı rol olsa gerek; çünkü bu rolü ona oscar’da en iyi erkek oyuncu adaylığını getirmişti. Karşımıza bazen bir şovalye, bazen bir kovboy, bazen kazanova ve şimdi de son filmi olan The Dark Knight ile Batman’in azılı düşmanı Joker olarak çıkacak. Beyazperdede onu son defa izleyeceğiz. Gönül isterdi ki aramızdan ayrılmasaydı ve yarıda kalan filmi The Imaginarium of Dr. Parnassus ve daha nicelerini de bitirseydi. Son olarak karşımıza kötü bir karakteri canlandırırken çıkacak, ama biz onu hep iyi hatırlayacağız.

Kudüs’te Uyandım ve Uyudum Tekrar

INTERNET CAFEE | 17 August 2007 14:38

Süleyman'ın Ünlü Tahtı
Süleyman’ın Ünlü Tahtı

Dokuzyüdoksandokuzda girdi Davud Yeruşalim’e. İsa doğmadan dokuzyüzdoksandokuz yıl önce. Bu topraklar onlara vaad edildikten sonra, tam kırk yıl çölde dolaşmışlar, kavmini Mısır’dan çıkaran Musa, uzaktan görmesine rağmen Tanrı’nın daha önce söylediği gibi o gece vaad edilmiş topraklara ulaşmadan ruhunu teslim etmişti. Babasından sonra Süleyman tahta geçince, hemen Moriah’ın üstünde, tanrısına tapınak inşa ettirmeye başladı.

Süleyman Mabedi
Süleyman Mabedi

Güya bu tek tanrı için dünya üstünde yapılan ilk tapınak idi. Peki o zaman Heliopolis’te Akhenaton emrinde çalışan duvar ustaları tek tanrıya adanan ilk tapınağı inşa etmemişler miydi. İşte yanındaydı o taşları kesenler, üstüste koyanlar. Bugün bu tapınağı yapıyorlardı. Kırk yıl sonra tapınak bitince, Ahit sandığını getirtti Süleyman. Yaptırdığı tapınağın içine koydurttu.

Tapınak Dağı
Tapınak Dağı

Sonra da İsa’dan önce beşyüzseksenaltıda Nabukadnezar gelip hepiciğini yıkmış, İbrahim’in soyundan gelen tüm zanaatkarları da Babil’e götürmüş. Ahit sandığının nerede olduğu ise bu tarihten sonra meçhul. Sırası ile Romalılar, İslam İmparatorluğu, Haçlılar, Eyyubiler, Osmanlılar. Bizans döneminde Konstantin’in anası, Aziz Cyrus ve Aziz John kilisesini inşa ettirdi tepeye. Sonra da Aziz Hikmet Kilisesi yapıldı. Haçlı döneminde, Baldwin karargahı’nı tepeye kurdurup, yıkık mabedi İsa’nın Yoksul Şövalyeleri Tarikatı’na vermişti.

Kubbet'üs Sahra
Kubbet’üs Sahra

Harem-i Şerif’te bulunan Sahra da denilen Hacer-i Muallak. Yada asılı duran taş. Kubbet’üs Sahra’nın içinde duruyor. Daha doğrusu bu kubbe taşın üstüne yapılmış. Taş binlerce yıldır burada.

Hacer-i Muallak
Hacer-i Muallak

Altıyüzdoksanbir yılında Suriyeli Emevi Halifesi Abdülmelik yaptırır binayı taşın üstüne. Suriye kiliselerinin yapısı yaklit edilmiş sekizgen yapılmış. Dıştan bakıldığında sekizgen ancak içi yuvarlak. Bu yapı anlayışı rotondo olarak adlandırılmış. Kubbesi ağaç kaburgaları ile desteklenmiş. Kubbenin yerden yüksekliği otuzbeş metre ve çapı yirmi metredir. Kurşun ve altın yaldız ile kaplanmış. Dört girişi vardır. Hasar gören balkonları Mimar Sinan tarafından onarılmış. Dış yüzeyi de Suret-ül Esra adı verilen ve Peygamberin Miraca yükselişini anlatan küfi tekniğiyle yazılmış hat eserleriyle süslenmiştir.

Mescid-i Aksa yada Ömer Camii
Mescid-i Aksa yada Ömer Camii

Aslında Kubbet-üs Sahra, ibadethane olarak yapılmamış, ortasında yer alan Sahra adlı taş ziyaret edilebilsin diye inşa edilmiş. Daha sonra içine mihrap koyunca ibadete uygun hale gelmiş. Asıl ibadethane Kubbe’nin karşısında duran Mescid-i Aksa yada Ömer Camii. Hazreti Muhammed’in, Miraç gecesi namazı burada kıldırmasının en temel özelliği Mescid-i Aksa’nın Mekke’deki Mescid-i Harem’den en uzaktaki camii olması. Burak’ın sırtında Mekke’den Kudüs’e gelir. Daha sonra Taşın yani Hacer-i Muallak’ın üstüne basıp göğe yükselir.

Peygamberin Bineği Burak
Peygamberin Bineği Burak

Taş’ı daha önce de İbrahim’in oğlu İsmail’i tanrıya kurban etmek isterken kullanmıştı. Tam oğlanı taşın üstüne uzatmıştır ki; hatırlarsanız Cebrail Aleyhisselam, elinde koç ile zuhur eder de İsmail kurtulur. Hatta Nuh’un gemisinin burada taşa oturduğu ve İsrafil’in borusunu aynı yerde üfleyeceği bile rivayet edilmiş. Altında da daha önce Şövalyelerin aradığı gibi Süleyman’ın hazinesinin olduğunua inanılmış. Onbir basamaklı bir merdiven ile taşın içindeki odaya iniliyor. İşte Aziz Peygamberimizin, İbrahim ile Musa’ya Miraç gecesi Namaz kıldırıp imamlık ettiği seccade burada yere serilmiş.

Şimdi gelelim asıl konumuza. Hacer-i Muallak. Asılı duran taş demiştik. Çünkü taşın altındaki odadan bakınca tek bir noktadan yere değdiği ve sütunlarla desteklendiği için havada asılıymış gibi görünüyor. Bu yüzden asılı duran taş demişler. Muallak deyince hemen benim aklıma alak kelimesi geliyor. Kuran-ı Kerim’in doksanaltı numaralı suresi olan Alak Suresi Mekke’de Vahiy olmuş. Özellikle Nuzul’ün ilk beş ayeti olan kelimeleri hemen hatırlayacaksınız. Elifya sayesinde dersime çalıştım.

Alak Suresi
Alak Suresi

Süleyman’ın Mabedi

INTERNET CAFEE | 15 August 2007 09:58

Chatillandlı Reynaud’un terk edip gittiği Sidon’daki haçlı kalesinin yıkıntılarından çıktık yola. Hep gece yol alacağımızı söyledi. Üç yıldızlı çöl gecesi sonra kapısından sevgili şehrime gireceğiz demişti. Dediği gibi oldu. Ben bu yolu binbir yıldır yürüyorum dediğinde inanmamıştım. Benimle eğleniyor sanmıştım. Atlara güvenme çölde diye anlatmıştı ihtiyar. Nerede duracaklarını söylemezlermiş. Susuzluktan ölünceye kadar yürürler ve sonra düşerlermiş. Oysa deve ölmeden sana belli edermiş. O yüzden develerle geçtik eski hac yolunu. Devenin en az at kadar hızlı koştuğunu çöl tavşanı avlarken öğrendim.

Karşılaştığımız her dili konuşuyordu rehberim. Çöldeki vahaların sahipleri olan Bedevilerin, Arapların, İbrahim’in dilini konuştuğunu duymuştum ve eskiden buraların hakimi olan bir çok başka milletin dilini de konuştuğunu kendi anlatmıştı. Sabaha karşı vahada durup da, hizmetkarlar yemek hazırlarken, ateşin başında benim için tütün sardığında anlatmıştı Süleyman’ın gelmiş geçmiş en akıllı hükümdar olmasının sırrı, tüm canlıların dilini konuşabilmesiydi diye. Kuşların ötüşünden ve ağaçların fısıltısından anlarmış söylediğine göre.

Süleyman'ın Mührü
Süleyman’ın Mührü

Bugün Türklerin ülkesinde kalan ve Haçlı ordusu toplayan Kutsal Roma Germen İmparatoru Sakallı Barbarossa’nın gidebildiği son şehir olan Roma kenti Iconium’da yaşayan bir müslüman şaire göre, parmağındaki saltanat yüzüğü ile perilere ve şeytanlara hükmedermiş.

Ama ben çok kalamadım o ateşin başında eski hikayeleri dinlemek için. Uzun siyah saçlarım ve kabilesindeki Bedevilerden farklı olan oldukça tüylü olan bedenime bakarken yakaladığım kızı kuytuda sahip olabilmek için sessizce gözden kayboluyordum sabaha karşı. En fazla onbeşindeydi. Ceylanlar gibi başı dik ve yaylanarak yürüyordu. Teni kadife gibiydi, gözleri ise derin bir kuyu gibi kapkaraydı Fatima’nın. Hele o avuçlarımdan taşan göğüsleri, kiraz tadında dolgun dudakları, gencecik gergin bedeni. Hatırladıkça bugün bile ateş basıyor.

Süleyman’ın Yoksul Şövalyeleri

INTERNET CAFEE | 09 August 2007 18:38

Şövalyelerin Ünlü Arması
Şövalyelerin Ünlü Arması

Şimdi bu şövalyeler Süleyman’a ait olmuş gibi bu başlık. Aslında Süleyman’ın Tapınağı yazacaktın sanırım. Tabi o zaman, Süleyman dizisinde hem sıralama hatası yaptığın, hem de arada bir öykü atladığın ortaya çıkacaktı. Peki kabul ediyorum.

Benim için bu öykünün en gizemli yanı, şövalyelerin başlangıçta kaç kişi olduklarıdır. Jack Kerouac’ın ünlü romanı Zen Kaçıkları’nda, tayfanın Çin Restoran’ındaki garsonu Bodidarma neden doğuya gelmiş sorusunu sorarak illet etmeleri gibi ben de kendi kendime sık sık, başlangıçta İsa’nın Yoksul Şövalyeleri Tarikatı’ndan kaç kişi Kudüs’e geldi diye sorarım. Eğer başlangıçta aralarında olup da Kudüs’e girince biri gizlice sokak arasında girip sıvıştı mı diye merak ediyorum sanıyorsanız yanılırsınız. Benimki sadece dilbilgisi gediği. Bütün sorunum şu cümlede saklı. 1119 yılında oldukça sıcak bir Haziran günü Hug De Payn yönetiminde dokuz şövalye Kudüs’e geldi diyor. İşte bu kısa cümle tüylerimi diken diken ediyor. Hug De Payn dahil dokuz mu, yoksa Godfrey De Saint-Ömer’in de aralarında bulunduğu dokuz şövalye daha mı getirmişti yanında?