Ağzıma almayı istemediğim bir kelime beni bu günlerde çok düşündürüyor. eğer savaş olursa benide gönderirlermi cepheye diye kara kara düşünüyorum.
ama ben ord.onbaşıyım yani benim işim depo bakımı yada ikmal .
peki ya sınırda daha çok asker ihtiyacı olursa benide alırlarmı acaba sınıra. yaa nerden çıktı bu savaş sanki..
tamda benim askerliğimi buldu, biliyodum anasını satıyım….
aslında normalde ölmekten pek korkmazdım.
-acaba korktuğum şey ölmek mi ???ben bu kelimeden korkuyorum sanırım “savaş”.
sonuçta ben bir askerim, Ordu Donatım Onbaşı 82/4 tertip aldığım yoğun eğitime dayanarak savaştan korkmamalıyım.
soğukta okadar çömelip kalktık, daha neolsun ki. tüm savaş tekniklerini öğrettiler ben bile anlamadan. çömelip-kalkarak yere yatıp sürünerek bir şeyler anlattılar sanırım. yani öyle olmalı.
sonuçta savaş olmasın diye yinede dua ediyorum.
hiç bir iranlının yada türkün ölmesini istemiyorum. bunları derken içimden bi ses;
– peki ya amerikalılar onlar ölsün mü ?
diyor.
elbette hayır. ama amerikalılar içimdeki sese nekadar daha layık kalabilecekler ki.
onaltı ayım daha var.
yorumlar
bak arkadaşım askerliğin daha cok başındasın daha usta asker olalı şurada 1 ay bile olmamıştır.o nedenle bunları düşünmen cok doğru ama sen artık usta askersin yani acemi birliğinde sana çük kalkı gösterdiler evet savaş eğitimini sen sürünürken yada ” istikametiniz cepeniz, sağınız, solunuz dağılın marş, marş” derken öğrettiler ama anlamak istemediğin bir husus var sen astık askersin ve emirler neyi yapmanı sölüyorsa onu yapmak zorundasın sen 1982/4 sün ben de senin çömez dedenim yani bende askerim ve tertibim 1982/1 sen onbaşısın ben çavuşum ve ankarada insani yardım tugayındayım ve ben şubatın 17′ sinde silopiye gidiyorum bende levazım çvş. ama bunun hiç bir önemi yok senin almış olduğun görev ne ise onu yapmak zorundasın şuanda sana bu tür şeyler cok zor gelir kavrayamazsın ama zaman gectikce anlayacaksınki emir ne ise ona itat etmen belki sana tam olarak bunları anlatamam ama şunu iyi bil hiç bir korkacak husus yok ve sen ord.onb. ordu donatımlar hamile kadınlardan bile sonra cepeye giderler iç tüzük bunu emreder ama iç tüzükte birde şu var eğer senin görevin depo kısımlarında ise.şahet bağlı bulunmuş birliğinin görevi cepede deposal yani lojistik destek sağlamak ise o zaman sende bombaların mermilerin mayınların ve bir cok sivil insanın yada savaşan askerlerin zorlukları icerisinde olursun ama senin birliğin hiç bir yere gitmiyorsa o zaman hamile kadınları beklemek zorundasınki cepeye gidesin bunun haricinde her zaman yata yata askerliğini bitirirsin :)))))
o nedenle cömezim altına etmeyi boşver önemli olan birliğin savaşta üslendiği görev gerisi seni ilgilendirmesin hadi bana bai umarım aydınlanmışsındır
teşekkürler, yani yazından anladım ki ordu donatımcılar hamile kalana kadar cepheye yollanmıyor yada hamile kadınlar kalmayıncaya kadar bekliyor.
Bu beni rahatlattı zaten böyle duyumlarda almıyor değildim.
bütün mesele;
savaşmak yada savaşmamak
askerlikten yeni gelmiştir ve o sırada savaş çıkması muhtemel bir ortam vardır. Meraklı ve terhis edilmiş asker paşaya sorar :
– Paşam bizi de askere alırlar mı ?
Paşa cevap verir :
– Korkma evladım almazlar. Ama eğer birgün çağrılırsan anla ki savaşı kaybetmişizdir.
asker olup emirlere uyuyormuşuz. bu kadarı hepimize yeter.
peki “-de”leri, “-mi”leri 7 kez bitişik yazarak türkçe’yi katletme amaçlı bir savaşın neferi olduğunun farkında mısın?
“hiç bir iranlının yada türkün ölmesini istemiyorum. bunları derken içimden bi ses;”
Çaylak Rambom benim. Sen daha nereye girileceğini bilmeden neden şavaş korkusuna kapılırsın ki? Ben de askerî görevimi yapıyorum ama umrumda değil. Çünkü öğretmen askerim. Fakat gdip gitmeyeceğimden değil de (tıpta buna g.t korkusu deniyo ;)) sadece savaşa karşı olmayı uygun gördüğüm için savaşa karşıyım.
Bir de sana yol gösteren onbaşıvardı. Şu ilk ahkâmı kesen… Arkadaş sen sivilde de mi böyle emir altına girme meyilliydin merak ettim. Ne demek “…bize yap derler yaparız. en doğru olan budur.” Tam emir eri olmuşsun. Kutlarım. Ama üzülme; tezkereyi alınca aslında “özgür irade”‘nin var olduğunu hatırlarsın. Rahaaat.
Şafak 399