Uzun zamandır en hoşlandığım şey yürümek Hemen hemen her gün işten çıktığımda, tatil günlerimde uzun uzadıya yaptığım şey. Her gün, yağmur güneş demeden, sıcak soğuk demeden bu kentte dolaşmak için çıkarım. Belli bir hedefim yoktur. Ayaklarım nereye götürürse oraya giderim.İzmir gezmekle bitecek bir kent değildir. Sonu gelmez bir dolambaç gibi olur bazen gözümde. Ne kadar uzağa gidersem gideyim, kentin semtlerini ve sokaklarını ne kadar iyi tanırsam tanıyayım bu kaybolmuş olma duygusundan kurtulamam. Yalnızca kentte değil kendi içimde de kaybolurum. Ne zaman yürümeye başlasam kendimi de geride bıraktığımı hissederim. Kendimi sokaklardaki harekete teslim ettiğim zaman sanki sadece gören bir göze indirgiyormuşum gibi gelir. Böylece düşünmekten kurtulurum. Öncelikle huzur veriyor bu durum ve içimde sağlıklı bir boşluk oluşmasını sağlıyor.Yürürken dünyanın dışımda olduğunu, çevremde, önümde, arkamda olduğunu hissediyorum. Böylece etrafımdaki dünyanın değişim hızı her hangi bir şeyle uzun uzadıya oyalanmama izin vermiyor. Önemli olan hareket etmek. Bir ayağımı diğerinin önüne koymak. Kendi bedenimi gidişine bırakmak. Amaçsızca dolaşınca her yer birbirinden farksız oluyor. Nerede olduğumun bir önemi kalmıyor. Hiçbir yerde olmadığımı hissettiğim yürüyüşlerim, en güzel yürüyüşlerimdir.Çevremden istediğim tek şeyde bu aslında. Dokunmayın bana, çarpmayın, önüme geçmeyin, önümü kesmeyin. Çünkü İzmir kendi çevreme ördüğüm hiçbir yerdir.