Sevdiğim filmlerin tekrarını hiç izlememiş gibi heyecanlı izliyorum ya bazen. Şimdi yine, hiç gitmemiş gibi gitmek istiyorum kendimden. Sanki daha önce ağlamamış gibi ağlamak istiyorum. Her şeyin ilkini tekrar yaşamak istiyorum. Mesela küçükken kayalıkların üzerinde attığım çığlıkları yeniden dağlara duyurmak istiyorum. Atladığım uçurumların dibini bir daha görmek istiyorum.Neyin iyi neyin kötü olduğunu düşünmeden her şey tekrarlansın diye diliyorum. Aslında biliyorum artık mümkün değil ağladıktan sonra gerçekten gülümsemek. Yanaklarındaki damlaların nemi kurumadan neden ağladığını unutmak…Sebepsiz yere anneme naz yapıp saatlerce kucağında uyumak artık mümkün değil. Kimse kucağına almıyor bu yaştan sonra sevmek için. Belki uzaktan pişkince bir gülümsemeyle anlatmak istiyorlar seni sevmeye çalıştıklarını. Ama onlarda farkında sevilmesin bundan sonra. Yapacakları en büyük iyilik seni kendine bırakmaları aslında, ya da kilitlenmiş dilleriyle omzuna dokunurlar en fazla.Sen dağları delsen ne fayda… Sanki biliyor musun aradığın huzur hangi dağın ardında?

Şimdi tüm hayatım elimde ki karalanmış kâğıtta çizili ve ufacık bir silgim var. Sağ alt köşede onun adının yazılı olduğu yerden başladım silmeye. Sonra sol alt köşede yollarıma döşenmiş olan o koca kayaları silmeye başladım. Sildiğim her bir karede yüzümden bir çizgi eksiliyor sanki. Öyle hissediyorum. Kâğıdın ortalarında bir delik açılmış sanırım orda hayata mola vermişim.Sol üst köşede yazılı olan attığım ilk adımları siliyorum şimdide. Ve son olarak sağ üst köşede yazılı olan doğum tarihimde sıra. Gerek yok durup düşünmeye. Zaten silgim bitmek üzere. Son kalan kırıntıyla sildim doğum tarihimi.Hayır! Bu değildi beklediğim sayfa.Bu kapkara yırtık sayfa değildi beklediğim. Allah kahretsin silememişim. Bu silgi, berbat, kalitesiz. Mahvolmuş tüm sayfa.Ah! Nasılda unutmuşum. Bu silgi senin hediyendi bana…