Annanemin antika radyosunun içini biraz içindeki mıknatısı almak için ama en çok da meraktan açmıştım.TRT onay kağıdını söküp tornavidayla davranırken ne kadar heyecanlandığımı şimdilerde bile hatırlıyorum.Radyonun ışıklı ön yüzünde Viyana, Berlin, Moskova şehirlerin isimleri ve frekanslar vardı; gazetenin verdiği büyük atlastan haritalarda gezinip bu şehirleri bulmaya çalışırdım.Sonraları malum sınavlara hazırlanma döneminde yine bir gazetenin verdiği Roadstar markalı müzik setinin radyosunda büyük ihtimalle de Kent FM’de Cenk-Erdem Beyler dinlenirdi. O zamanlar (80ler) radyolardaki yarışmalardan harika hediyeler kazanan insanlar tanıyorum. Ben bir kez katıldım; soru “kurander nedir?” şeklindeydi…ama maalesef kelime anlamının “hava akımı, cereyan” anlamında olduğunu biraz geç öğrendim ve Sega markalı motorsiklet oyununu az farkla kaçırdım.Yakın tarihte aldığım ilk külüstürümün radyosu, arabanın markasını taşıyan berbat görünüşlü ama işlevsel bir alet. Üstelik radyo eksen hep ayarlı ve kontağı çevirince hemen müziğin başlamasına bayılıyorum. Bu arada “kaset adaptörü” denen çılgın icat radyomuzun çekmediği yerleri de çekilir hale getirmekte.Geceleri açtığım internet radyolarının bana hissetirdiklerinin küçük bir bölümü bunlar işte…üstelik bu internet radyoları pek de zeki…ben dinledikçe müzik zevkimi öğrenip sonraki parçayı ona göre belirlemeye çalışıyorlar. (bkz: )Radyo için daha yazılacak çook şey var ama kısaca özetleyerek bitireyim: Radyo candır.Teşekkürler.