yoo link doğru. fikir de son derece doğru. çocuk dünyaya getirmenin cinayetle eşanlamlı olarak görüyorum. doğacak kişiye yapılan haksızlık, kötülük olduğunu düşünüyorum.
sağlıklı düşünemiyorlar. tabi herkes kendi kaderini yaşar. Üremek istemiyorlarsa üremesinler. ama bunu dünyayı kurtarmak adına yapıyorlarsa bence yanlış yoldalar.Kolaycılık bu. intihar gibi.. bunu anlayamıyorum.
intihar olgusu daha farklı birşey. sen ürüyeceksin de ne olacak. söyleyeyim istersen. yeni bir canlı dünyaya getireceksin ve bakalım ona sunmuş olduğun dünyamız ne durumda.
1- Senin ne kadar sağlıklı bir birey olduğun ya da onu ne kadar sağlıklı büyüteceğin belli değil (lütfen bunu kişisel olarak algılama).
2- Doğumdan itibaren bir sürü gereksiz kavramlar bilinçaltına işlemeye başlayacak. Eşinle olan kavgalar, sokakta kavga eden insanlar, gürültüve çevre kirliliği, sağlıksız hormonlu besinler…
3- Senin içinde buluncağın olası ekonomik bozukluklar ve okulda farklı gelir grupları arasındaki fark.
4- Çocuklara yapılan taciz ya da tecavüz.
5- Öğretmeninin iyi bir eğitmen olamaması.
6- Okuldaki arkadaşlarının olası davranış bozukluklarının onun üzerindeki etkisi.
7- Eğitim sistemi.
8- Bir maç sonrası ya da bir düğünde başına isabet edebilecek sevinç kurşunu!
9- Yolda yürürken psikopat birinin saldırısı.
10- Sınav stresleri. Yarış atı muamelesi görmesi.
11- Anne babanın ölmesi durumunda olmayan sosyal güvencesi.
12- Üniversite hayatı
13- İş bulma sorunu
14- Karşı cinsle yaşanılan ilişkilerde yaşayacağı sorunlar.
15- Umutsuzluk
16- Yozlaşmış kültür.
17- Siyasiler
18- Devlet
19- Irkçılık
20- Savaşlar
21- Şiddet
22- Medya
… Örnekler daha da çoğaltılabilir. Onlara yaşanabilir ne hazırladık ki ? Bazıları hayat diyebilir, buradan b.k çukuru gibi görünüyor.
Dunyada gereginden fazla insan yashadigi gerchegini goz ardi etmeyelim lutfen. Bende onlarin supporter olarak adlandirdigi cinstenim, insan sayisini yeterli duzeye indirmek bence yanlish diil
“dünya irenç biyer”, “daha da kötü olucak”, “hepimiz ölücez”, “öögh!” gibi yakınmalara mekan olan mavi yuvarlağımızın varolan nüfusuna yenilerini katmayıp olanların da ölüp gitmesini beklemek, işin içinden çıkamayanın arkasında bir yığın pisliği bırakıp kaçmasına benziyor. Her yeni zavallı bebeğin aynı zamanda yeni jenerasyonlar, yeni umutlar olduğunu da düşünmek gerekir. Tamam dünya kötüdür ve diyelimki gidilmek istenmektedir. O zaman pathetic gezegenimizin dışına ulaşabilmek için en azından birkaç jenerasyonluk çalışmaya ihtiyaç olduğu, hiç olmazsa hatırlanması gereken bir gerçektir.
Hem bebekler de öle doğdukları gibi “zavallı minik şey, pis dünyamıza hoşgeldin, kimbilir ne acılar çekiceksin..” duygusunu çok kısa bi süre yaşatır insana. Sonra büyürler yazı filan yazarlar, astronot da olabilirler zaman zaman.
Doğada insanoğlu bir çok şeye parmak atmadan önce Tüm yaşam çeşitlerinde bir otokontrol mevcuttu. kısmen de olsa hala var bu, ama insanoğlunun otokontrol sistemi yok. Sebebi ise insanoğlunun kalabalık olmakla nüfüz etmesinin artması.
Dikkat nufus değil nufuz, insanoğlu bazı güçleri elde edebilmek için kalabalıklaşmaya başladı bu kalabalıklaşma sonucu bugün bu yaşananlar. Anadolumuzda bir aile ne kadar kalabalık olursa o kadar çok saygı görür, neden? Çünkü kalabalık’lık güç demenktir, güçlü olan hakim olur. Çinliler neden bu kadar çok nufusa sahip, Bunun temelinde atalarımızdan çektikleri yatar, Türklere karşı koyabilmek için kalabalıklaşma yoluna gitmişlerdir, ve belli bir kuşak sonunda, yeterli nufusa ulaşıldığı halde çinlilerin alışkanlığı olmuştur çoğalma güdüsü. şimdi netice olarak evet doğurmama çözümmü, bence çözüm değil, çözüm yine zaman içinde ailelerin sadece bir çocuk yetiştirip tüm imkanlarını bu çocuğa seferber etmeleri, çünkü insanlar için en büyük terbiye edici sevgi çocuk sevgisidir. Her ailenin çocuk sevgisini tatması gerekir. Aile zaten en az üç kişiden oluşur, karı koca tek başlarına aile değildir, sadece çift’tirler ancak çocukları olduğunda aile olurlar.
Demem oki çözüm hiç ürememek değil, planlı üremektir…
Boş konuşuyorsunuz. Herkes yaşadığı devirden memnun olmama hakkına elbette sahip ama eğer birinin yaşamasını engellemek istiyorsan neden belkide doğmaya hakkı olan ya da yaşamak isteyecek birinin hayatı hakkında karar vererek yapıyorsun ki?Yani bir anlamda Tanrıcılık oynamanın bir mânâsı yok. Doğacak çocukların hayatları senin ya da başkasının eline verilmedi. Bu bütün pislikleri sizin çocuk dediğiniz insanlar büyüynce yaptı.İnanın dünya bu kadar insanı ve hatta daha fazlasını besleyebilecek kadar nimetlerle dolu bir sistem.Bu çocuk doğurmayalım da dünyayı kurtaralım kampanyası (affınıza sığınarak) duyduğum en ‘gerizekalı’ kampanya. Şöyle bir düşünün ülkesinde daha fazla çocuğa ihtiyacı olan ülkeler hangileri, olmaması gereken ülkeler hangileri, bir de başkasındaki çocuğun sayısını kıskanan ülkeler ve milli gelirleri nelerdir?O zaman hava kirliliği olmasın diye bundan sonra kimse yoğurt almasın çünkü hepsi plastik kaplarda, plastik de petrol ürünü. Hem üretiminde ortaya çıkan doğa kirliliği, hem de savaş sebebi olması nedeniyle sakıncalı. Yoğurt yemeyerek dünyayı kurtarabiliriz.Tekrar ederek bitiriyorum. LÜTFEN BİRŞEY YAPMAYARAK DÜNYAYI KURTARMA APTALLIĞINA KAPILMAYIN. Eğer iyi birşey bırakmak istiyorsanız, bunu kendi hayatınızla ve YAPARAK gerçekleştirin. Tanımadığınız insanların hayatatları üzerinde tasarruf hakkınız yok!“Eğer mesele nüfus kontrolü ise mesele değişir. Az yaparsın, bakmaya çalışırsın. Sorun çocuk yapmayarak dünyayı kurtarma fikrinde!”
kafanızda henüz çiğ olan düşünceleriniz ve fikri tam olarak algılamadan karşı çıkışlarınız için verilen linkte bütün cevaplar var. kendileri için doğru olarak düşündükleri şekilde yaşıyorlar ve aynen sizin kullandığınız cümleleri kullanıyorlar. Mesela özellikle vurguladığınız “Eğer iyi birşey bırakmak istiyorsanız, bunu kendi hayatınızla ve YAPARAK gerçekleştirin. Tanımadığınız insanların hayatatları üzerinde tasarruf hakkınız yok!” fikrinizi onlar şöyle söylüyorlar:”daha az çocuk, daha az çocuk için daha iyi bir gelecek demektir. evet ben çocuk yapabilirim lakin hergün 40 bin çocuk ölürken kendimden bir tane daha yaratmak yerine, ölecek çocuklardan birine bakmayı seçiyorum. evet belki benim çocuklarımın dünyayı daha iyi bir yer yapacağına inanıyorsunuz lakin benim çocuklarım her gün doğan ve ölümle boğuşan bebeklerden daha şanslılar ve onların imkanlarını ellerinden alıyorlar. kaldı ki içimdeki enerjiyle güzelleştirebileceğim dünyayı güzelleştirme görevini neden tüm enerjimi yetiştirmek için harcayacağım çocuğuma bırakmamı bekliyorsunuz?”bunun adı fedakarlıktır arkadaşım, en azından benim gibi kendi çocuğundan başka çocuğa bakamayacağını ve yeterince sevemeyeceğini düşünen biri için. buradaki fedakarlık ancak dünyayı bir komün olarak gören bu insanların varolan herşeye karşı duydukları mutlak sevgileriyle açıklanabilir. ortada bir çocuk vardır ve bu çocuğun kimin olduğu önemli değildir, önemli olan bu çocuğa en iyi şekilde bakılması ve bencillikten uzak hepsine en iyi imkanların sağlanabilmesidir.yani bu felsefeye inanmış kişiler birşeyler yapıyor, devletler ve ırklar üstü bir satıhta benim yapamayacağım bir şekilde. en azından fedakarlıklarını anlıyor ve saygı duyuyorum.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
link yanlis galiba???
yoo link doğru. fikir de son derece doğru. çocuk dünyaya getirmenin cinayetle eşanlamlı olarak görüyorum. doğacak kişiye yapılan haksızlık, kötülük olduğunu düşünüyorum.
türkçeye çevirmek lazım
bu da bir ikilem hayatın pek çok yerinde karşımıza çıkan…
çocuklar güzel yaratıklar;ama işte hayat zor ve onları bunun içine atmak da sorumluluk,risk…
sağlıklı düşünemiyorlar. tabi herkes kendi kaderini yaşar. Üremek istemiyorlarsa üremesinler. ama bunu dünyayı kurtarmak adına yapıyorlarsa bence yanlış yoldalar.Kolaycılık bu. intihar gibi.. bunu anlayamıyorum.
intihar olgusu daha farklı birşey. sen ürüyeceksin de ne olacak. söyleyeyim istersen. yeni bir canlı dünyaya getireceksin ve bakalım ona sunmuş olduğun dünyamız ne durumda.
1- Senin ne kadar sağlıklı bir birey olduğun ya da onu ne kadar sağlıklı büyüteceğin belli değil (lütfen bunu kişisel olarak algılama).
2- Doğumdan itibaren bir sürü gereksiz kavramlar bilinçaltına işlemeye başlayacak. Eşinle olan kavgalar, sokakta kavga eden insanlar, gürültüve çevre kirliliği, sağlıksız hormonlu besinler…
3- Senin içinde buluncağın olası ekonomik bozukluklar ve okulda farklı gelir grupları arasındaki fark.
4- Çocuklara yapılan taciz ya da tecavüz.
5- Öğretmeninin iyi bir eğitmen olamaması.
6- Okuldaki arkadaşlarının olası davranış bozukluklarının onun üzerindeki etkisi.
7- Eğitim sistemi.
8- Bir maç sonrası ya da bir düğünde başına isabet edebilecek sevinç kurşunu!
9- Yolda yürürken psikopat birinin saldırısı.
10- Sınav stresleri. Yarış atı muamelesi görmesi.
11- Anne babanın ölmesi durumunda olmayan sosyal güvencesi.
12- Üniversite hayatı
13- İş bulma sorunu
14- Karşı cinsle yaşanılan ilişkilerde yaşayacağı sorunlar.
15- Umutsuzluk
16- Yozlaşmış kültür.
17- Siyasiler
18- Devlet
19- Irkçılık
20- Savaşlar
21- Şiddet
22- Medya
… Örnekler daha da çoğaltılabilir. Onlara yaşanabilir ne hazırladık ki ? Bazıları hayat diyebilir, buradan b.k çukuru gibi görünüyor.
unutulmamalı ki;bu dünyada ne kadar insan varsa o kadar da bakış açısı ve onun hazırladığı hayat vardır…
Dunyada gereginden fazla insan yashadigi gerchegini goz ardi etmeyelim lutfen. Bende onlarin supporter olarak adlandirdigi cinstenim, insan sayisini yeterli duzeye indirmek bence yanlish diil
Dunyada refah seviyesi olarak denge olsa; insanlık sayısı çok gelmez dunyaya…
Fakat ciddi dengesizlik var dunyada…
Bir yandan yaşam tarzı olarak insanın hayal edemeyeceği kadar israfı barındıran bir hayat…
Diğer yanda açlıktan ölen insanlar…
Yani dengesizlik…
“dünya irenç biyer”, “daha da kötü olucak”, “hepimiz ölücez”, “öögh!” gibi yakınmalara mekan olan mavi yuvarlağımızın varolan nüfusuna yenilerini katmayıp olanların da ölüp gitmesini beklemek, işin içinden çıkamayanın arkasında bir yığın pisliği bırakıp kaçmasına benziyor. Her yeni zavallı bebeğin aynı zamanda yeni jenerasyonlar, yeni umutlar olduğunu da düşünmek gerekir. Tamam dünya kötüdür ve diyelimki gidilmek istenmektedir. O zaman pathetic gezegenimizin dışına ulaşabilmek için en azından birkaç jenerasyonluk çalışmaya ihtiyaç olduğu, hiç olmazsa hatırlanması gereken bir gerçektir.
Hem bebekler de öle doğdukları gibi “zavallı minik şey, pis dünyamıza hoşgeldin, kimbilir ne acılar çekiceksin..” duygusunu çok kısa bi süre yaşatır insana. Sonra büyürler yazı filan yazarlar, astronot da olabilirler zaman zaman.
Doğada insanoğlu bir çok şeye parmak atmadan önce Tüm yaşam çeşitlerinde bir otokontrol mevcuttu. kısmen de olsa hala var bu, ama insanoğlunun otokontrol sistemi yok. Sebebi ise insanoğlunun kalabalık olmakla nüfüz etmesinin artması.
Dikkat nufus değil nufuz, insanoğlu bazı güçleri elde edebilmek için kalabalıklaşmaya başladı bu kalabalıklaşma sonucu bugün bu yaşananlar. Anadolumuzda bir aile ne kadar kalabalık olursa o kadar çok saygı görür, neden? Çünkü kalabalık’lık güç demenktir, güçlü olan hakim olur. Çinliler neden bu kadar çok nufusa sahip, Bunun temelinde atalarımızdan çektikleri yatar, Türklere karşı koyabilmek için kalabalıklaşma yoluna gitmişlerdir, ve belli bir kuşak sonunda, yeterli nufusa ulaşıldığı halde çinlilerin alışkanlığı olmuştur çoğalma güdüsü. şimdi netice olarak evet doğurmama çözümmü, bence çözüm değil, çözüm yine zaman içinde ailelerin sadece bir çocuk yetiştirip tüm imkanlarını bu çocuğa seferber etmeleri, çünkü insanlar için en büyük terbiye edici sevgi çocuk sevgisidir. Her ailenin çocuk sevgisini tatması gerekir. Aile zaten en az üç kişiden oluşur, karı koca tek başlarına aile değildir, sadece çift’tirler ancak çocukları olduğunda aile olurlar.
Demem oki çözüm hiç ürememek değil, planlı üremektir…
Boş konuşuyorsunuz. Herkes yaşadığı devirden memnun olmama hakkına elbette sahip ama eğer birinin yaşamasını engellemek istiyorsan neden belkide doğmaya hakkı olan ya da yaşamak isteyecek birinin hayatı hakkında karar vererek yapıyorsun ki?Yani bir anlamda Tanrıcılık oynamanın bir mânâsı yok. Doğacak çocukların hayatları senin ya da başkasının eline verilmedi. Bu bütün pislikleri sizin çocuk dediğiniz insanlar büyüynce yaptı.İnanın dünya bu kadar insanı ve hatta daha fazlasını besleyebilecek kadar nimetlerle dolu bir sistem.Bu çocuk doğurmayalım da dünyayı kurtaralım kampanyası (affınıza sığınarak) duyduğum en ‘gerizekalı’ kampanya. Şöyle bir düşünün ülkesinde daha fazla çocuğa ihtiyacı olan ülkeler hangileri, olmaması gereken ülkeler hangileri, bir de başkasındaki çocuğun sayısını kıskanan ülkeler ve milli gelirleri nelerdir?O zaman hava kirliliği olmasın diye bundan sonra kimse yoğurt almasın çünkü hepsi plastik kaplarda, plastik de petrol ürünü. Hem üretiminde ortaya çıkan doğa kirliliği, hem de savaş sebebi olması nedeniyle sakıncalı. Yoğurt yemeyerek dünyayı kurtarabiliriz.Tekrar ederek bitiriyorum. LÜTFEN BİRŞEY YAPMAYARAK DÜNYAYI KURTARMA APTALLIĞINA KAPILMAYIN. Eğer iyi birşey bırakmak istiyorsanız, bunu kendi hayatınızla ve YAPARAK gerçekleştirin. Tanımadığınız insanların hayatatları üzerinde tasarruf hakkınız yok!“Eğer mesele nüfus kontrolü ise mesele değişir. Az yaparsın, bakmaya çalışırsın. Sorun çocuk yapmayarak dünyayı kurtarma fikrinde!”
kafanızda henüz çiğ olan düşünceleriniz ve fikri tam olarak algılamadan karşı çıkışlarınız için verilen linkte bütün cevaplar var. kendileri için doğru olarak düşündükleri şekilde yaşıyorlar ve aynen sizin kullandığınız cümleleri kullanıyorlar. Mesela özellikle vurguladığınız “Eğer iyi birşey bırakmak istiyorsanız, bunu kendi hayatınızla ve YAPARAK gerçekleştirin. Tanımadığınız insanların hayatatları üzerinde tasarruf hakkınız yok!” fikrinizi onlar şöyle söylüyorlar:”daha az çocuk, daha az çocuk için daha iyi bir gelecek demektir. evet ben çocuk yapabilirim lakin hergün 40 bin çocuk ölürken kendimden bir tane daha yaratmak yerine, ölecek çocuklardan birine bakmayı seçiyorum. evet belki benim çocuklarımın dünyayı daha iyi bir yer yapacağına inanıyorsunuz lakin benim çocuklarım her gün doğan ve ölümle boğuşan bebeklerden daha şanslılar ve onların imkanlarını ellerinden alıyorlar. kaldı ki içimdeki enerjiyle güzelleştirebileceğim dünyayı güzelleştirme görevini neden tüm enerjimi yetiştirmek için harcayacağım çocuğuma bırakmamı bekliyorsunuz?”bunun adı fedakarlıktır arkadaşım, en azından benim gibi kendi çocuğundan başka çocuğa bakamayacağını ve yeterince sevemeyeceğini düşünen biri için. buradaki fedakarlık ancak dünyayı bir komün olarak gören bu insanların varolan herşeye karşı duydukları mutlak sevgileriyle açıklanabilir. ortada bir çocuk vardır ve bu çocuğun kimin olduğu önemli değildir, önemli olan bu çocuğa en iyi şekilde bakılması ve bencillikten uzak hepsine en iyi imkanların sağlanabilmesidir.yani bu felsefeye inanmış kişiler birşeyler yapıyor, devletler ve ırklar üstü bir satıhta benim yapamayacağım bir şekilde. en azından fedakarlıklarını anlıyor ve saygı duyuyorum.
en iyi anne, çocuğunu aldıran annedir.